İslâm coğrafyası, Haçlı Seferlerinin devamı niteliğinde olan iç savaş, işgal ve terörle kuşatılmıştır. Bunu böyle okumayanlar ve değerlendirmeyenler, yaşanan olayları tam ve doğru olarak idrak edemezler.
İslâm coğrafyasında kan ve gözyaşı sel olup akmaktadır. Ancak bu, bir başka gerçeği görmemize engel olmamalıdır. O da şudur: Haçlı Seferlerinin yanında, İslâm'ı içten bozma ve tahrif etme çalışmalarıdır.
Misyoner ve oryantalistlerin birlikte yürüttükleri bu çalışmalar, günümüzde daha çok hız kazanmıştır. En acı ve tehlikeli olan ise, o şer projede yerli işbirlikçilerinin görev almasıdır.
Haçlılar, hiçbir zaman İslâm'ı samimi olarak öğrenme ve tanıma gayretinde bulunmamışlardır. Onlar, İslâm'ı düşmanı tanıma anlayışıyla incelemiş ve araştırmışlardır. Eğer İslâm'dan yararlanmayı düşünselerdi, bugün uğraştıkları sosyal sorunların birçoğunu çözeme kavuştururlardı.
Haçlılar, İslâm'ı değiştirme ve dönüştürme yönünde yoğun gayret sarf ediyorlar. Bu konuda kendileriyle işbirliği yapmayanları yok edilmesi gereken düşman olarak tanımlıyorlar. Bütün bunları, tek dünya devleti ve dini kurmak için yapıyorlar.
"Bunu başaramazlar" diyerek bu hedefi küçümsememek gerekir. Hedefe ulaşıp ulaşmamaları kadar, ona inanmaları ve o yönde çalışmaları da önemlidir. Kaldı ki, dinlerin birleştirilmesine inananlar, hiç de az değildir. Bunlardan biri Birleşmiş Milletler eski genel sekreteri Robert Muller'dir. O şöyle diyor: " Sonunda dinler birleşecek, bütün dinler ortak kozmik kurallar gereğince tanımlanacaktır." Dinleri birleştirmek için çalışan ABD'li papaz Anis Shrorrosh da, "Gerçek Furkan" adıyla bir kitap yazdı. Kur'an'a benzetilen bu kitap, İslâm ülkelerinde, maalesef serbestçe ve bedava dağıtılmaktadır.
Aslında Hıristiyanlık ve Yahudilik, Eski Ahid'de birleşmişlerdir. O bakımdan onların ayrılığı şekildedir. İşte, İslâm'ı da aynı duruma getirmek için uğraşıyorlar.
Prof. Dr. Recep Kılıç, "Dini Anlamak Üzerine" adlı kitabında, oluşturulmak istenen din anlayışı hakkında şunları söyler: "Amerikan menfaatleriyle uyumlu dini değerler etrafında oluşmuş olan tek düzeleştirici bu yeni din anlayışı, özellikle İslâm coğrafyasında kitle iletişim vasıtalarıyla etkili kılınmaya çalışılmaktadır." (s.67).
Haçlılar, tek dünya devleti ve dini için çalışıyor, fakat araştırma sonuçları onları korkutmaktadır. Bu araştırmalardan birini ABD'nin araştırma şirketi PEW yapmıştır. Bu araştırmaya göre İslâm dini büyük yükseliş kaydedecek ve öyle ki 2070'lerde dünya üzerinde en kalabalık nüfusa Müslümanlar sahip olacaktır. Söz konusu araştırmanın sorumlusu Alan Coorperman şöyle diyor: "700'nci yüzyıldan bu yana İslâm'ın önünde olan Hıristiyanlık birinciliği İslâm'a kaptırıyor."
Araştırmaların ortaya koyduğu bu sonuçlar, Haçlıları tek dünya devleti ve dini kurma çalışmalarından vazgeçirmiyor. Tam aksine daha kapsamlı ve plânlı faaliyette bulunmaya sevk ediyor.
Sözün özü, Haçlılar, Müslümanlara karşı askeri, siyasi ve ekonomik saldırılardan daha tehlikeli olan İslâm'ı, İslâm olmaktan çıkarma çalışmalarını gizli-açık sürdürüyorlar. O nedenle Müslümanlar olarak bizler de, savunmamızı, daha doğrusu taarruzumuzu buna göre yapmak zorundayız.
İslâm coğrafyasında kan ve gözyaşı sel olup akmaktadır. Ancak bu, bir başka gerçeği görmemize engel olmamalıdır. O da şudur: Haçlı Seferlerinin yanında, İslâm'ı içten bozma ve tahrif etme çalışmalarıdır.
Misyoner ve oryantalistlerin birlikte yürüttükleri bu çalışmalar, günümüzde daha çok hız kazanmıştır. En acı ve tehlikeli olan ise, o şer projede yerli işbirlikçilerinin görev almasıdır.
Haçlılar, hiçbir zaman İslâm'ı samimi olarak öğrenme ve tanıma gayretinde bulunmamışlardır. Onlar, İslâm'ı düşmanı tanıma anlayışıyla incelemiş ve araştırmışlardır. Eğer İslâm'dan yararlanmayı düşünselerdi, bugün uğraştıkları sosyal sorunların birçoğunu çözeme kavuştururlardı.
Haçlılar, İslâm'ı değiştirme ve dönüştürme yönünde yoğun gayret sarf ediyorlar. Bu konuda kendileriyle işbirliği yapmayanları yok edilmesi gereken düşman olarak tanımlıyorlar. Bütün bunları, tek dünya devleti ve dini kurmak için yapıyorlar.
"Bunu başaramazlar" diyerek bu hedefi küçümsememek gerekir. Hedefe ulaşıp ulaşmamaları kadar, ona inanmaları ve o yönde çalışmaları da önemlidir. Kaldı ki, dinlerin birleştirilmesine inananlar, hiç de az değildir. Bunlardan biri Birleşmiş Milletler eski genel sekreteri Robert Muller'dir. O şöyle diyor: " Sonunda dinler birleşecek, bütün dinler ortak kozmik kurallar gereğince tanımlanacaktır." Dinleri birleştirmek için çalışan ABD'li papaz Anis Shrorrosh da, "Gerçek Furkan" adıyla bir kitap yazdı. Kur'an'a benzetilen bu kitap, İslâm ülkelerinde, maalesef serbestçe ve bedava dağıtılmaktadır.
Aslında Hıristiyanlık ve Yahudilik, Eski Ahid'de birleşmişlerdir. O bakımdan onların ayrılığı şekildedir. İşte, İslâm'ı da aynı duruma getirmek için uğraşıyorlar.
Prof. Dr. Recep Kılıç, "Dini Anlamak Üzerine" adlı kitabında, oluşturulmak istenen din anlayışı hakkında şunları söyler: "Amerikan menfaatleriyle uyumlu dini değerler etrafında oluşmuş olan tek düzeleştirici bu yeni din anlayışı, özellikle İslâm coğrafyasında kitle iletişim vasıtalarıyla etkili kılınmaya çalışılmaktadır." (s.67).
Haçlılar, tek dünya devleti ve dini için çalışıyor, fakat araştırma sonuçları onları korkutmaktadır. Bu araştırmalardan birini ABD'nin araştırma şirketi PEW yapmıştır. Bu araştırmaya göre İslâm dini büyük yükseliş kaydedecek ve öyle ki 2070'lerde dünya üzerinde en kalabalık nüfusa Müslümanlar sahip olacaktır. Söz konusu araştırmanın sorumlusu Alan Coorperman şöyle diyor: "700'nci yüzyıldan bu yana İslâm'ın önünde olan Hıristiyanlık birinciliği İslâm'a kaptırıyor."
Araştırmaların ortaya koyduğu bu sonuçlar, Haçlıları tek dünya devleti ve dini kurma çalışmalarından vazgeçirmiyor. Tam aksine daha kapsamlı ve plânlı faaliyette bulunmaya sevk ediyor.
Sözün özü, Haçlılar, Müslümanlara karşı askeri, siyasi ve ekonomik saldırılardan daha tehlikeli olan İslâm'ı, İslâm olmaktan çıkarma çalışmalarını gizli-açık sürdürüyorlar. O nedenle Müslümanlar olarak bizler de, savunmamızı, daha doğrusu taarruzumuzu buna göre yapmak zorundayız.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018