Emperyalist devletler, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, savaşmaktan ziyade başkalarını savaştırmayı tercih etmişlerdir. Çünkü savaşlarda yenenlerin de, en az yenilenler kadar zarara uğradığını yaşayarak öğrenmişlerdir.
Onun için bu devletler, savaştıracak devletler bulamayınca, terör ve iç çatışma senaryolarını devreye sokmuşlardır. Bir başka deyişle söz konusu devletler, terör örgütleriyle vekâlet savaşlarını sürdürmektedirler.
Terörle mücadele eden devletlerin ilkönce bu gerçeği görmesi, anlaması ve ona göre mücadele yöntemleri bulması gerekmektedir. Aksi halde terörle mücadelede başarısız olmak kaçınılmazdır.
Bazıları yıllardır şu nakaratı tekrarlıyorlar: "Terörle bir yere varılmaz." Bu doğru olsaydı, kuruşun hesabını yapan emperyalist devletler, terör örgütleri için keselerinin ağzını sonuna kadar açmazlardı. Terörle bir yerlere varılıyor ki, o harcamalar yapılıyor.
Terör, ülkelere pek çok zarar vermektedir. Verdiği en az zarar, ülkeleri ekonomik, teknik ve bilimsel olarak geri bırakmaktır. Türkiye'ye saldıran terör örgütlerinin, bu zararların yanında daha büyük hedefleri bulunmaktadır. O da Türkiye'yi bölmek ve parçalamaktır.
Sözün özü Türkiye'ye bir savaş açılmış, o savaşın vekâleti de terör örgütlerine verilmiştir. Bundan dolayıdır ki terör, savaş hali içerisinde değerlendirilmelidir. Devlet, savaş tedbirleri almalı ve millete de gerçeği olduğu gibi anlatmalıdır.
Aslında terörsüz ve savaşsız bir dünya emperyalist devletler için de daha yararlıdır. Böyle olmasına rağmen, bu devletler, terör örgütlerini besleme ve destekleme politikalarından vazgeçmemektedirler. Ancak gelişmeler gösteriyor ki terör, o ülkeler dâhil, tüm dünyayı etkileyecektir.
Terörle mücadele sadece devletlere bırakılmamalı, sivil toplum örgütleri de mücadelede aktif rol almalıdır. Bazı ülkeler ise, teröre karşı direniş örgütleri dahi kurmaktadırlar. Birçok sosyal bilimci, bunu olumlu karşılamakta ve hayra yormaktadır. Kimileri direniş örgütlerinin sayısının arttığını, fakat güçsüz ve dağınık olduklarını söylemektedir.
Jean Ziegler, bu görüşe katılmamakta ve şöyle demektedir: "Dağınık direnişçiler topluluğunu hafife almak haksızlık olur. Öncelikle, bu birbirinden farklı direniş hareketlerinin her birisi ortak bir umut ve inançla yola çıkmış topluluklardır. Ayrıca, çok başlı bir direniş hareketi, bir kere yapılacak vur-kaç hareketinden çok daha etkindir." (Dünyanın Yeni Sahipleri, s.280).
Gelecek bilimcilere göre, dünyada yeni savaşlar, genelde terör ve direniş örgütleri arasında olacaktır. Direniş örgütlerinin en büyük gücü, haklılıkları ve yerellikleridir. Çünkü terör örgütleri, hem haksız ve zalim, hem de milletine yabancılaşmış ve maşa olmuş hain kişilerden oluşmaktadır.
O nedenle deniliyor ki, vatanını ve milletini seven herkes terörle mücadeleye katılmalıdır. Zira herkesin teröre karşı az veya çok yapabileceği bir şey bulunmaktadır. Terörle mücadele böyle topyekûn olarak sürdürülürse, o zaman başarı mutlaka gerçekleşir.
Onun için bu devletler, savaştıracak devletler bulamayınca, terör ve iç çatışma senaryolarını devreye sokmuşlardır. Bir başka deyişle söz konusu devletler, terör örgütleriyle vekâlet savaşlarını sürdürmektedirler.
Terörle mücadele eden devletlerin ilkönce bu gerçeği görmesi, anlaması ve ona göre mücadele yöntemleri bulması gerekmektedir. Aksi halde terörle mücadelede başarısız olmak kaçınılmazdır.
Bazıları yıllardır şu nakaratı tekrarlıyorlar: "Terörle bir yere varılmaz." Bu doğru olsaydı, kuruşun hesabını yapan emperyalist devletler, terör örgütleri için keselerinin ağzını sonuna kadar açmazlardı. Terörle bir yerlere varılıyor ki, o harcamalar yapılıyor.
Terör, ülkelere pek çok zarar vermektedir. Verdiği en az zarar, ülkeleri ekonomik, teknik ve bilimsel olarak geri bırakmaktır. Türkiye'ye saldıran terör örgütlerinin, bu zararların yanında daha büyük hedefleri bulunmaktadır. O da Türkiye'yi bölmek ve parçalamaktır.
Sözün özü Türkiye'ye bir savaş açılmış, o savaşın vekâleti de terör örgütlerine verilmiştir. Bundan dolayıdır ki terör, savaş hali içerisinde değerlendirilmelidir. Devlet, savaş tedbirleri almalı ve millete de gerçeği olduğu gibi anlatmalıdır.
Aslında terörsüz ve savaşsız bir dünya emperyalist devletler için de daha yararlıdır. Böyle olmasına rağmen, bu devletler, terör örgütlerini besleme ve destekleme politikalarından vazgeçmemektedirler. Ancak gelişmeler gösteriyor ki terör, o ülkeler dâhil, tüm dünyayı etkileyecektir.
Terörle mücadele sadece devletlere bırakılmamalı, sivil toplum örgütleri de mücadelede aktif rol almalıdır. Bazı ülkeler ise, teröre karşı direniş örgütleri dahi kurmaktadırlar. Birçok sosyal bilimci, bunu olumlu karşılamakta ve hayra yormaktadır. Kimileri direniş örgütlerinin sayısının arttığını, fakat güçsüz ve dağınık olduklarını söylemektedir.
Jean Ziegler, bu görüşe katılmamakta ve şöyle demektedir: "Dağınık direnişçiler topluluğunu hafife almak haksızlık olur. Öncelikle, bu birbirinden farklı direniş hareketlerinin her birisi ortak bir umut ve inançla yola çıkmış topluluklardır. Ayrıca, çok başlı bir direniş hareketi, bir kere yapılacak vur-kaç hareketinden çok daha etkindir." (Dünyanın Yeni Sahipleri, s.280).
Gelecek bilimcilere göre, dünyada yeni savaşlar, genelde terör ve direniş örgütleri arasında olacaktır. Direniş örgütlerinin en büyük gücü, haklılıkları ve yerellikleridir. Çünkü terör örgütleri, hem haksız ve zalim, hem de milletine yabancılaşmış ve maşa olmuş hain kişilerden oluşmaktadır.
O nedenle deniliyor ki, vatanını ve milletini seven herkes terörle mücadeleye katılmalıdır. Zira herkesin teröre karşı az veya çok yapabileceği bir şey bulunmaktadır. Terörle mücadele böyle topyekûn olarak sürdürülürse, o zaman başarı mutlaka gerçekleşir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018