Türkiye terör gündemiyle yatıyor, terör gündemiyle kalkıyor.
Her gün birçok ilimizde ya çıkan çatışmalarda ya da hain pusularda onlarca şehit veriyoruz. PKK terörü artık sadece dağlarda, kırsallarda karşımıza çıkmıyor; taburlara, askeri üslere saldırıyor, şehir merkezlerinde pusu kuruyor.
Gelinen bu nokta terör konusunda siyasilerin ve yetkililerin attığı adımların yanlış olduğunu ispatlıyor.
Şehir merkezlerine inmek, polis lojmanlarına ve askeri üslere saldırmak ve bunun gibi saldırılar güçlü istihbarat gerektiren saldırılardır.
Bu tür hassas yerlere yapılan saldırılardan yetkililerimizin haberdar olmaması ise yetkililerimizin istihbarat kaynaklarının yeterli olmadığını, PKK’nın elde ettiği istihbaratın daha güçlü olduğunu göstermektedir.
İşte bu noktada ABD ile yapılan istihbarat paylaşımı akla gelmektedir.
Gelişen terör eylemleri ve eylemlere karşı genellikle hazırlıksız yakalanışımız, “ABD’nin elde ettiği istihbaratı kiminle paylaştığı” sorusunu gündeme getirmektedir.
ABD’li yetkililerin istihbarat paylaşımı konusunda, bunun karşılığı olarak Türk askerinin Afganistan ve Suriye’de çatışmasını talep etmesi de bu şüphelerimizi pekiştirmektedir.
İşin garip tarafı PKK terörü konusunda ABD’den medet umarken, kendi istihbarat temsilcilerimiz Oslo’da veya başka yerlerde PKK temsilcileriyle mutabakat görüşmeleri yapmaktadır.
Terörle mücadelede gerçekten başarılı olmak istiyorsak, derhal bu tek yönlü istihbarat paylaşımına son vermeliyiz. Ve Milli İstihbarat’ı ve de askeri istihbaratı güçlendirerek teröre nefes aldırmamalıyız.
Bir diğer önemli husus ise terörle müzakere masasına oturma hadisesidir.
Halbuki terörle müzakere edilmez, mücadele edilir. Terörle müzakere masasına oturmak demek, bir devletin terör karşısındaki acziyetini gösterir.
Bugün terörün yeniden palazlanmasının en önemli nedenlerinden birisi siyasilerimizin terörle müzakere yoluna geçmesidir.
Diğer bir ifadeyle terör palazlandığı için müzakere edilmiyor, terörle müzakere edildiği için terör palazlanıyor.
Terör, yapılan silahlı eylemler, hain pusular karşılığında taviz koparmaya başlarsa –ki Türkiye’de fazlası yaşanıyor- bir de o ülkenin yetkililerini masaya oturtuyorsa, daha da palazlanır, kendisine taraftar toplamaya ve elde ettiği siyasi zemini güçlendirmeye başlar.
AKP hükümetinin terör konusunda en büyük hatalarından birisi PKK ile İngiltere’nin hakemliğinde yapılan Oslo görüşmesiyken, ana muhalefet partisi CHP’nin bu görüşmelerin devamından yana olduğunu açıklaması, terörle mücadele konusunda siyasilerimizden asla sağlıklı bir karar çıkmayacağının göstergesidir.
Meclis iktidarıyla, muhalefetiyle terörü bitirebilecek bir iradeye, projeye sahip değildir; bilakis ittifak oldukları “terörle uzlaşı” politikası terörün Türkiye’den toprak koparmasına neden olacaktır.
Meclis’in dışında da terörü tamamen bitirebilecek ve bunu yaparken de sap ile samanı ayırabilecek tek siyasi irade Bağımsız Türkiye Partisi (BTP)’dir.
BTP, Milli Ekonomi Modeli’nden güç alan “Milli Devlet” projesiyle, istihbaratı millileştirecek, Türk askerini dünyanın en güçlü ordusu haline getirecek, Vatandaşlık Maaşı ile de milletini, devletiyle askeriyle tek bilek tek yürek yapacak.
Ancak bu şekilde terör sıfır noktasına gelir; suçsuz ayıklanabilir, suçlular cezalandırılabilir.
Her gün birçok ilimizde ya çıkan çatışmalarda ya da hain pusularda onlarca şehit veriyoruz. PKK terörü artık sadece dağlarda, kırsallarda karşımıza çıkmıyor; taburlara, askeri üslere saldırıyor, şehir merkezlerinde pusu kuruyor.
Gelinen bu nokta terör konusunda siyasilerin ve yetkililerin attığı adımların yanlış olduğunu ispatlıyor.
Şehir merkezlerine inmek, polis lojmanlarına ve askeri üslere saldırmak ve bunun gibi saldırılar güçlü istihbarat gerektiren saldırılardır.
Bu tür hassas yerlere yapılan saldırılardan yetkililerimizin haberdar olmaması ise yetkililerimizin istihbarat kaynaklarının yeterli olmadığını, PKK’nın elde ettiği istihbaratın daha güçlü olduğunu göstermektedir.
İşte bu noktada ABD ile yapılan istihbarat paylaşımı akla gelmektedir.
Gelişen terör eylemleri ve eylemlere karşı genellikle hazırlıksız yakalanışımız, “ABD’nin elde ettiği istihbaratı kiminle paylaştığı” sorusunu gündeme getirmektedir.
ABD’li yetkililerin istihbarat paylaşımı konusunda, bunun karşılığı olarak Türk askerinin Afganistan ve Suriye’de çatışmasını talep etmesi de bu şüphelerimizi pekiştirmektedir.
İşin garip tarafı PKK terörü konusunda ABD’den medet umarken, kendi istihbarat temsilcilerimiz Oslo’da veya başka yerlerde PKK temsilcileriyle mutabakat görüşmeleri yapmaktadır.
Terörle mücadelede gerçekten başarılı olmak istiyorsak, derhal bu tek yönlü istihbarat paylaşımına son vermeliyiz. Ve Milli İstihbarat’ı ve de askeri istihbaratı güçlendirerek teröre nefes aldırmamalıyız.
Bir diğer önemli husus ise terörle müzakere masasına oturma hadisesidir.
Halbuki terörle müzakere edilmez, mücadele edilir. Terörle müzakere masasına oturmak demek, bir devletin terör karşısındaki acziyetini gösterir.
Bugün terörün yeniden palazlanmasının en önemli nedenlerinden birisi siyasilerimizin terörle müzakere yoluna geçmesidir.
Diğer bir ifadeyle terör palazlandığı için müzakere edilmiyor, terörle müzakere edildiği için terör palazlanıyor.
Terör, yapılan silahlı eylemler, hain pusular karşılığında taviz koparmaya başlarsa –ki Türkiye’de fazlası yaşanıyor- bir de o ülkenin yetkililerini masaya oturtuyorsa, daha da palazlanır, kendisine taraftar toplamaya ve elde ettiği siyasi zemini güçlendirmeye başlar.
AKP hükümetinin terör konusunda en büyük hatalarından birisi PKK ile İngiltere’nin hakemliğinde yapılan Oslo görüşmesiyken, ana muhalefet partisi CHP’nin bu görüşmelerin devamından yana olduğunu açıklaması, terörle mücadele konusunda siyasilerimizden asla sağlıklı bir karar çıkmayacağının göstergesidir.
Meclis iktidarıyla, muhalefetiyle terörü bitirebilecek bir iradeye, projeye sahip değildir; bilakis ittifak oldukları “terörle uzlaşı” politikası terörün Türkiye’den toprak koparmasına neden olacaktır.
Meclis’in dışında da terörü tamamen bitirebilecek ve bunu yaparken de sap ile samanı ayırabilecek tek siyasi irade Bağımsız Türkiye Partisi (BTP)’dir.
BTP, Milli Ekonomi Modeli’nden güç alan “Milli Devlet” projesiyle, istihbaratı millileştirecek, Türk askerini dünyanın en güçlü ordusu haline getirecek, Vatandaşlık Maaşı ile de milletini, devletiyle askeriyle tek bilek tek yürek yapacak.
Ancak bu şekilde terör sıfır noktasına gelir; suçsuz ayıklanabilir, suçlular cezalandırılabilir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024