Tezkere sendromu

Irak'tan bomba sesleri geldikçe "tezkere" işi zora giriyor.

Tezkere işi sadece hükümeti değil, devleti sarsacak boyuta ulaşıyor.

Sadece iktidar grubu içinden değil, ordu içinden de farklı sesler geliyor.

Özellikle emekliliği gelmiş komutanların sözcülüğünü üstlendiği tezkereye hayır diyenler işi "green card" zaafına bağladılar.

Haksız da sayılmazlar.

Irak'ta kan gövdeyi götürürken istikrarsızlık her geçen gün artarken, ABD askerleri her geçen gün Irak'tan kaçış için gün sayarken bizimkilerin Irak'a asker gönderme arzusu başka türlü nasıl izah edilebilir?

Türkiye'nin itibarının artmasından, stratejik çıkarların sağlanmasından dem vuranlar, önce çuvaldan çıkmayı bir deneseler? Ve yine önce Kuzey Irak'taki stratejik çıkarımızı hiçe sayan ABD'den kırmızı çizgilerimize saygı isteseler?

Ama bu iş daha çok su kaldıracağa benziyor.

Çünkü millet fokur fokur, asker fokur fokur, hatta iktidar grubu fokur fokur kaynıyor.

Bu işi prestij meselesi haline getiren AKP Yönetiminin işi hayli zor.

AKP'lilerin, Irak'a asker gönderilmesi konusunda kafaları karışık. Genelbaşkan Yardımcısı Şaban Dişli, grupta farklı esler olduğunu itiraf ediyor.

Dün hükümet ve askerler MGK'da Irak'a asker gönderilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Sezer'i bir kez daha ikna etmeye çalışırken AKP'nin içinden itirazlar yükselmeye başladı.

Tezkere'ye red eğiliminin başını çeken eski Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır bu konuda duruşunu bozmadı.

Yalçınbayır, uluslararası meşruiyet ve halkın tercihinin aranmasından yana.

Yalçınbayır, ABD'nin Irka'taki konumunun gayri meşru olduğunu ve Irak'ın Türkiye'nin Müslüman dünyasına açılan pencere diyor.

Türkiye uluslararası meşruiyet olmadan bu işe girerse ciddiyetini kaybeder, diyen Yalçınbayır gibi bir çok vekil var sanırım AKP'de.

Grup Başkanvekili Dişli, AKP'de kafalar karışık ama bu aykırı sesler Başbakan ve Dışişleri Bakanımızın vereceği aydınlatıcı bilgilerle azalır, diyor.

Doğrusu bu aydınlatıcı bilgilerin ne olduğunu milletimiz de merak ediyor.