Belçika hükümetinin, peşine onlarca İstihbarat elemanı takmasına rağmen elinden kaçırdığı (!) terörist Fehriye Erdal, bir Amerikan gözlük firmasına reklam malzemesi olmuş. Gözlük firmasının radyo reklamlarında, "Nasıl oldu da kaçırdınız'' sorusu soruluyor. "Bilmiyorum, görmedim'' cevabı alınınca da, muhatap, şirkete gelerek muayene olmaya ve gözlük takmaya davet ediliyor. Terörist Fehriye Erdal'ın Belçika hükümetinin tüm istihbarat tedbirlerine (!) rağmen bu kadar kolay bir şekilde kaçmış olmasının komik tarafı, bu gözlük firmasına ilham kaynağı olmuş anlaşılan. Ayrıca konunun Belçika'da güncelliğini hala koruyor olması da, firmanın Fehriye Erdal tercihinde etkili olmuş görünüyor. Bu tabii ki işin mizah tarafı. Bir de gerçekler var. Terörün, şiddetin bir numaralı karşıtı, insan haklarının ve hukukun bir numaralı temsilcisi (!) Belçika'nın teröristliği sabit olan Fehriye Erdal'la ilgili takındığı tutum ortada. Yıllarca Erdal'ı yargılama adı altında bir tiyatro oynadılar, "efendim, kullandığı silah yarı otomatik olduğu için onu terörist sayamayız"dan " Türkiye'de idam cezası var, iade edemeyiz"e kadar onlarca yalan, bahane uydurdular. Demokratik hukuk devleti mavalıyla Türkiye düşmanlarına kucak açtılar, açmaya da devam ediyorlar. Belçika, Avrupa'nın diğer ülkelerinde olduğu gibi Türkiye düşmanlarının üs olarak kullandığı en önemli ülkelerden bir tanesi. PKK'nın ve DHKPC'nin üst düzey kadrosu örgütlerini Belçika üzerinden koordine ediyor. Fehriye Erdal'ın da Sabancı suikastından sonra soluğu Brüksel'de alması tesadüf değil. Türkiye'den kaçak olarak Avrupa ülkelerine gidenlerin kimliklerinde doğum yeri olarak Doğu ve Güneydoğu illerimizden birisi yazılıysa ve bir de Kürt olduğunuzu beyan ederseniz Avrupa'da sığınma hakkı aldınız demektir. Girmeye çalıştığımız, dost ve müttefik diye kendimizi kandırdığımız Avrupa, Türkiye'nin bölünmesi, parçalanması için can atıyor. Türkiye düşmanlarını mıknatıs gibi içine çekiyor, besliyor, büyütüyor ve üzerimize salıyor. Bugün Fehriye Erdal, yarın bir başkası. Bu mantık ve yöntem hiçbir zaman değişmeyecek. Yani sorun Belçika'nın görmeyen gözlerinde değil çünkü Belçika'nın ve tüm Avrupa'nın gözleri gayet iyi görüyor. Tıpkı Fehriye'nin kaçışını gördükleri gibi, tüm terörist odakların ülkelerine geliş gidişlerini de çok iyi görüyorlar. Onlara uzağı ve yakını gösterecek gözlük vermekten ziyade, gözlerindeki Haçlı gözlüğünü fark etmemiz kâfi. Çünkü onlar Müslüman dünyasına ve özellikle de Türkiye'ye hep o Haçlı gözlüğünden baktılar. Türkiye'yi hiçbir zaman dost, müttefik ve ortak olarak görmediler, devamlı surette düşman olarak gördüler. Ama nedense biz bir türlü bu gerçeği göremedik, görmek istemedik! Asıl gözleri görmeyen ülke Türkiye. Gerçekleri gösteren bir gözlüğün lazım olduğu ülke de Türkiye. O gözlük firması Belçika yerine Türkiye'yi reklam filminde kullanmalı ve şöyle sormalı: "Batı dünyasının asırlardır size karşı bitmek tükenmek bilmeyen Haçlı kinini hala görmüyor musunuz?"Gerçekler üzerimize üzerimize gelmeye devam ettiği bir süreçte gözlerimizi daha ne kadar kapalı tutabiliriz ki!
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012