Türkiye versiyonu!
ABD'nin krallık rejimleri hariç İslam ülkelerini dönüştürme projesi olarak tanımlanan Arap Baharı, sonunda Türkiye'ye de ulaştı. Bu gelişme, Irak'ın 2003 yılındaki işgaliyle başlayan, 2004 yılında İstanbul'da gerçekleştirilen NATO Zirvesi ile resmiyet kazanan ve böylece aynı zamanda bir NATO Projesine dönüşen, eş başkanlığını bizzat Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üstlendiği Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir sonucu olarak karşımıza çıktı. Arap Baharı'nın temel şifresi şöyle verilebilir: Ya kendini dönüştür ya da ben seni dönüştüreceğim.
Aslında ilk çivi Türkiye'de çakıldı
Bu çerçevede Arap Baharı'nın ya da bir başka ifadeyle Ortadoğu Baharı'nın köklerinin 2009 yılında Türkiye'de atıldığını söylemek mümkün. ABD Başkanı Obama'nın başkanlık koltuğuna oturduktan 2.5 ay sonra Türkiye'yi ziyaret etmesi, bu ziyaret çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 6 Nisan 2009'da yaptığı konuşmada, Kürt ve Ermeni açılımlarının hayata geçirilmesini talep etmesi özellikle dikkat çekiyor. Obama, o konuşmada şöyle diyordu: "Başkan ve bir NATO müttefiki olarak, PKK veya başka herhangi bir terörist faaliyete karşı desteğimizi arkanızda bulacağınıza söz veriyorum. Bu çabalar, Türkiye, Irak hükümeti ve Iraklı Kürt liderler arasında işbirliği bağları oluşturma çabalarının devamıyla ve sizin Türkiye'deki Kürt nüfus için eğitim, fırsat ve demokrasiyi geliştirme yönündeki kesintisiz çabalarınızla güçlenecektir!"
Kahire'de demokrasi vurgusu!
Obama bu konuşmadan yaklaşık 2 ay sonra Mısır'ın başkenti Kahire'de Kahire Üniversitesi'nde 4 Haziran'da bir konuşma yaptı: "Değineceğim dördüncü konu demokrasidir. Biliyorum, son yıllarda demokrasinin yayılması konusunda fikir ayrılıkları oldu, bu tartışmaların çoğu Irak'taki savaşla ilgilidir. Amerika bütün barışçı ve yasalara uyan seslerin dünyanın her tarafında işitilmesine, hatta biz onlarla hemfikir olmasak da, saygı gösterir."
Taleplerde gerim adım yok
Obama'nın TBMM'deki konuşmasından 3 ay sonra Türkiye'de "demokratik açılım" olarak adlandırılan süreç başladı. PKK'lı teröristlerin Habur'daki şovuyla sarsılan süreç geçen yıl yeniden canlandırıldı. Bu çerçevede Erdoğan'ın Barzani ile Diyarbakır'da buluşması sürecin kilometre taşlarından birini oluşturuyor. Ancak PKK - BDP ikilisi sık sık verilen barış mesajlarına rağmen temel taleplerinden vazgeçmiyor. Nedir bu talepler:
1. Kürt kimliğinin tanınması. PKK - BDP ikilisi bunun içeriğini kamuoyu ile paylaşmıyor.
2. Anadilde eğitim.
3. En önemlisi 'demokratik özerklik' konusu. PKK - BDP ikilisi bu çerçevede Kuzey Irak'taki yönetimin simetriğinin Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da kurulmasını savunuyor. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin kendi ordusundan Milli Eğitim Bakanlığı'na kadar her türlü idari teşkilatı bulunuyor. Bölgesel yönetim Bağdat'a katkıda bulunmazken, Irak Merkezi Hükümeti'nin bütçesinden yararlanıyor!
Adım adım istikamet bölünme
Özetle gidilen yol, Türkiye'yi bölünmeye sürüklüyor. Yapılan konuşmalarda 'kardeşlik, barış' kavramları öne çıksa da, ertesi gün gerçek niyetler kendini gösteriyor. Elbette Türk - Kürt kardeştir ancak yerli - yabancı uzantılar bu kardeşliğin arasına 'self - determinasyon, demokratik özerklik' gibi bu topraklara yabancı kavramlarla fitne bombaları yerleştiriyor. Durum bu olunca kardeşlik söylemi ifade edildiği gün geçerli oluyor, ertesi gün ağızdan çıkan kavramlar yerini sert sözlere bırakıyor!
Başbakan'ın ağzından Bahar itirafı
Başbakan Erdoğan önceki gün Diyarbakır'da ilk defa Kürdistan dedi. PKK - BDP ikilisinin uzun süredir talep ettiği 'af' konusunu "cezaevleri boşalacak" ifadesiyle somutlaştırdı.
Dün de Diyarbakır turunu sürdüren Erdoğan, Türkiye'nin kendi 'Bahar'ını kendi eliyle hayata geçireceğini ilan etti. Bismil'de yaptığı konuşmada Erdoğan, "Artık sadece Türkiye içinde değil tüm bölgede yeni bir süreç, yeni bir iklim, yeni bir Bahar atmosferi yaşanıyor" dedi. Başbakan Erdoğan, Cumartesi günü Diyarbakır'da sadece açılışlarla değil başka sürprizlerle de tarihi bir gün yaşadıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Sayın Mesut Barzani bu açılışlarımızda bizimle heyecanımızı paylaştı. Diyarbakır, bölgenin, İslam coğrafyasının kutup yıldızlarından biri. Diyarbakır çok çok önemli. İşte onun için Diyarbakır, huzuruna güçlü şekilde sahip çıkmalı ve kararlarını verirken Diyarbakır çok düşünmeli. Diyarbakır barışa güçlü şekilde sahip çıkmalı. Diyarbakır, bu yıl Nevruz'da başlayan o bahar iklimine kuvvetlice sahip çıkmalı. Biz, dün Diyarbakır'da çok farklı bir hava, farklı bir atmosfer gördük."