Türkiye’de enflasyon talep değil, maliyet kaynaklı
Ekonomi yönetiminin dediğinin aksine Türkiye’de enflasyonun temel nedeni talep değil, maliyet kaynaklı! Döviz kuru, enerji fiyatları, vergi politikaları, faiz ve ithal girdiler maliyetleri körükleyen en önemli faktörler
15.10.2025 15:15:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye ekonomisi, son yıllarda yüksek enflasyon oranlarıyla mücadele ediyor. Ancak bu enflasyonun temel nedeni, genellikle yanlış bir şekilde talep kaynaklı olarak algılansa da, büyük ölçüde maliyet kaynaklı faktörlerden besleniyor. Bu yazıda, Türkiye'deki enflasyonun neden maliyet enflasyonu olarak sınıflandırılması gerektiğini, bu durumun kaynaklarını ve ekonomiye etkilerini ele alacağız.
Enflasyon Nedir ve Türleri Nelerdir?
Enflasyon, genel fiyat seviyesindeki sürekli artış olarak tanımlanır. Ekonomide enflasyon, genellikle iki ana kategoride incelenir: talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu. Talep enflasyonu, tüketicilerin mal ve hizmetlere olan talebinin arzdan fazla olmasıyla fiyatların artması durumudur. Öte yandan maliyet enflasyonu, üretim maliyetlerindeki artışın firmalar tarafından fiyatlara yansıtılmasıyla ortaya çıkar. Türkiye'de son yıllarda gözlenen enflasyon, ağırlıklı olarak maliyet kaynaklıdır ve bu durum, ekonomik yapının kırılganlıklarıyla yakından ilişkilidir.
Türkiye'de Maliyet Enflasyonunun Kaynakları
1- Döviz Kuru Volatilitesi: Türkiye ekonomisi, ithalata bağımlı bir yapıya sahiptir. Enerji, ham madde ve ara malların büyük bir kısmı dövizle ithal edilir. Türk Lirası'ndaki değer kaybı, ithal edilen ürünlerin maliyetini artırır ve bu maliyet artışı, üreticiler tarafından nihai ürün fiyatlarına yansıtılır. Örneğin, 2020'den itibaren TL'nin değer kaybı, enerji ve üretim maliyetlerini ciddi şekilde yukarı çekmiştir.
2- Enerji Fiyatlarındaki Artış: Türkiye, enerji ihtiyacının büyük bir kısmını ithal etmektedir. Küresel enerji fiyatlarındaki artışlar, özellikle petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki dalgalanmalar, doğrudan üretim maliyetlerini etkiler. Elektrik ve yakıt fiyatlarındaki yükseliş, hem sanayi sektöründe hem de hizmet sektöründe maliyetleri artırarak enflasyonu körükler.
3- Arz Zinciri Sorunları: Pandemi sonrası küresel tedarik zinciri aksaklıkları, Türkiye gibi ithalata bağımlı ülkelerde maliyet baskısını artırmıştır. Lojistik maliyetlerindeki yükseliş ve ara mallara erişimdeki zorluklar, üretim süreçlerini pahalı hale getirmiştir. Örneğin, çip krizi otomotiv sektöründe üretim maliyetlerini artırırken, bu durum araç fiyatlarına yansımıştır.
4- Girdi Fiyatlarındaki Artış: Tarım ve gıda sektörü, Türkiye'de enflasyonun önemli bir bileşenidir. Gübre, tohum ve yem gibi tarımsal girdilerin büyük ölçüde ithal edilmesi, döviz kuru etkisiyle maliyetleri artırır. Ayrıca, iklim değişikliği ve kuraklık gibi faktörler tarımsal üretimi olumsuz etkileyerek gıda fiyatlarını yukarı çeker.
5- Vergi ve Kamu Politikaları: Devlet tarafından uygulanan vergi artışları ve düzenlemeler de maliyet enflasyonunu tetikleyebilir. Örneğin, akaryakıt üzerindeki ÖTV ve KDV zamları, hem doğrudan tüketici fiyatlarını hem de dolaylı olarak lojistik maliyetlerini artırır.
Neden Talep Enflasyonu Değil?
Talep enflasyonu, ekonomide aşırı tüketim veya yatırım talebinin olduğu durumlarda ortaya çıkar. Ancak Türkiye'de hanehalkı tüketim talebi, yüksek enflasyon ve alım gücündeki erime nedeniyle son yıllarda zayıflamıştır. Reel ücretlerdeki düşüş, artan borçlanma maliyetleri ve ekonomik belirsizlik, tüketicilerin harcamalarını kısıtlamasına neden olmuştur. Bu durum, enflasyonun talep kaynaklı olmadığını açıkça gösterir. Öte yandan, üretici fiyat endeksi (ÜFE) ile tüketici fiyat endeksi (TÜFE) arasındaki makasın açılması, maliyet baskılarının tüketici fiyatlarına yansıdığını ortaya koyar. Örneğin, 2022-2023 döneminde ÜFE'nin TÜFE'den daha hızlı artması, maliyet enflasyonunun baskın olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Maliyet Enflasyonunun Ekonomiye Etkileri
Maliyet enflasyonu, Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi sonuçlar doğurur:
- Alım Gücünün Zayıflaması: Sürekli artan fiyatlar, hanehalkının reel gelirini eritir ve yaşam standartlarını düşürür. Özellikle sabit gelirli kesimler, bu durumdan en çok etkilenen gruptur.
- Yatırım Ortamının Bozulması: Yüksek üretim maliyetleri ve ekonomik belirsizlik, yerli ve yabancı yatırımları olumsuz etkiler. Firmalar, maliyet baskısı nedeniyle yeni yatırımlardan kaçınabilir.
- İhracatın Zayıflaması: TL'deki değer kaybı ihracatı artırsa da, ithal girdilere bağımlılık nedeniyle maliyet avantajı sınırlı kalır. Bu durum, dış ticaret dengesini olumsuz etkileyebilir.
- Enflasyon Beklentilerinin Kötüleşmesi: Maliyet enflasyonu, enflasyon beklentilerini yukarı yönlü besler. Tüketiciler ve firmalar, fiyatların artmaya devam edeceğini öngördükçe, fiyatlama davranışları daha da katılaşır ve enflasyon sarmalı oluşur.
Çözüm Önerileri
Maliyet enflasyonuyla mücadele için yapısal ve kısa vadeli politikalar bir arada uygulanmalıdır:
1- Döviz Kuru İstikrarı: TL'deki volatiliteyi azaltmak için güven artırıcı para ve maliye politikaları uygulanmalıdır. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve şeffaflığı, bu süreçte kritik öneme sahiptir.
2- Yerli Üretimin Artırılması: İthal bağımlılığını azaltmak için yerli üretim teşvik edilmelidir. Özellikle enerji ve tarım sektörlerinde yerel kaynakların kullanımı artırılmalıdır.
3- Enerji Verimliliği: Enerji maliyetlerini düşürmek için yenilenebilir enerji yatırımları hızlandırılmalı ve enerji verimliliği projelerine öncelik verilmelidir.
4- Arz Zinciri Reformları: Tedarik zinciri sorunlarını çözmek için lojistik altyapısı güçlendirilmeli ve liman kapasiteleri artırılmalıdır.
5- Vergi Politikalarında Denge: Maliyet baskısını artıran vergi zamları yerine, vergi tabanını genişleten ve adil bir dağılım sağlayan politikalar benimsenmelidir.
Türkiye'deki enflasyon, büyük ölçüde maliyet kaynaklıdır ve bu durum, ekonominin yapısal sorunlarından beslenmektedir. Döviz kuru volatilitesi, enerji fiyatları, tedarik zinciri aksaklıkları ve ithal girdilere bağımlılık, maliyet enflasyonunun temel tetikleyicileridir. Talep enflasyonunun aksine, bu sorunlar tüketicilerin harcamalarından değil, üretim süreçlerindeki yapısal zayıflıklardan kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle, enflasyonla mücadelede yalnızca talep kontrolüne odaklanmak yerine, maliyetleri düşürmeye yönelik uzun vadeli ve yapısal reformlar önceliklendirilmelidir. Ancak bu şekilde, Türkiye ekonomisi sürdürülebilir bir büyüme patikasına kavuşabilir ve enflasyon sarmalından kurtulabilir.
Enflasyon Nedir ve Türleri Nelerdir?
Enflasyon, genel fiyat seviyesindeki sürekli artış olarak tanımlanır. Ekonomide enflasyon, genellikle iki ana kategoride incelenir: talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu. Talep enflasyonu, tüketicilerin mal ve hizmetlere olan talebinin arzdan fazla olmasıyla fiyatların artması durumudur. Öte yandan maliyet enflasyonu, üretim maliyetlerindeki artışın firmalar tarafından fiyatlara yansıtılmasıyla ortaya çıkar. Türkiye'de son yıllarda gözlenen enflasyon, ağırlıklı olarak maliyet kaynaklıdır ve bu durum, ekonomik yapının kırılganlıklarıyla yakından ilişkilidir.
Türkiye'de Maliyet Enflasyonunun Kaynakları
1- Döviz Kuru Volatilitesi: Türkiye ekonomisi, ithalata bağımlı bir yapıya sahiptir. Enerji, ham madde ve ara malların büyük bir kısmı dövizle ithal edilir. Türk Lirası'ndaki değer kaybı, ithal edilen ürünlerin maliyetini artırır ve bu maliyet artışı, üreticiler tarafından nihai ürün fiyatlarına yansıtılır. Örneğin, 2020'den itibaren TL'nin değer kaybı, enerji ve üretim maliyetlerini ciddi şekilde yukarı çekmiştir.
2- Enerji Fiyatlarındaki Artış: Türkiye, enerji ihtiyacının büyük bir kısmını ithal etmektedir. Küresel enerji fiyatlarındaki artışlar, özellikle petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki dalgalanmalar, doğrudan üretim maliyetlerini etkiler. Elektrik ve yakıt fiyatlarındaki yükseliş, hem sanayi sektöründe hem de hizmet sektöründe maliyetleri artırarak enflasyonu körükler.
3- Arz Zinciri Sorunları: Pandemi sonrası küresel tedarik zinciri aksaklıkları, Türkiye gibi ithalata bağımlı ülkelerde maliyet baskısını artırmıştır. Lojistik maliyetlerindeki yükseliş ve ara mallara erişimdeki zorluklar, üretim süreçlerini pahalı hale getirmiştir. Örneğin, çip krizi otomotiv sektöründe üretim maliyetlerini artırırken, bu durum araç fiyatlarına yansımıştır.
4- Girdi Fiyatlarındaki Artış: Tarım ve gıda sektörü, Türkiye'de enflasyonun önemli bir bileşenidir. Gübre, tohum ve yem gibi tarımsal girdilerin büyük ölçüde ithal edilmesi, döviz kuru etkisiyle maliyetleri artırır. Ayrıca, iklim değişikliği ve kuraklık gibi faktörler tarımsal üretimi olumsuz etkileyerek gıda fiyatlarını yukarı çeker.
5- Vergi ve Kamu Politikaları: Devlet tarafından uygulanan vergi artışları ve düzenlemeler de maliyet enflasyonunu tetikleyebilir. Örneğin, akaryakıt üzerindeki ÖTV ve KDV zamları, hem doğrudan tüketici fiyatlarını hem de dolaylı olarak lojistik maliyetlerini artırır.
Neden Talep Enflasyonu Değil?
Talep enflasyonu, ekonomide aşırı tüketim veya yatırım talebinin olduğu durumlarda ortaya çıkar. Ancak Türkiye'de hanehalkı tüketim talebi, yüksek enflasyon ve alım gücündeki erime nedeniyle son yıllarda zayıflamıştır. Reel ücretlerdeki düşüş, artan borçlanma maliyetleri ve ekonomik belirsizlik, tüketicilerin harcamalarını kısıtlamasına neden olmuştur. Bu durum, enflasyonun talep kaynaklı olmadığını açıkça gösterir. Öte yandan, üretici fiyat endeksi (ÜFE) ile tüketici fiyat endeksi (TÜFE) arasındaki makasın açılması, maliyet baskılarının tüketici fiyatlarına yansıdığını ortaya koyar. Örneğin, 2022-2023 döneminde ÜFE'nin TÜFE'den daha hızlı artması, maliyet enflasyonunun baskın olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Maliyet Enflasyonunun Ekonomiye Etkileri
Maliyet enflasyonu, Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi sonuçlar doğurur:
- Alım Gücünün Zayıflaması: Sürekli artan fiyatlar, hanehalkının reel gelirini eritir ve yaşam standartlarını düşürür. Özellikle sabit gelirli kesimler, bu durumdan en çok etkilenen gruptur.
- Yatırım Ortamının Bozulması: Yüksek üretim maliyetleri ve ekonomik belirsizlik, yerli ve yabancı yatırımları olumsuz etkiler. Firmalar, maliyet baskısı nedeniyle yeni yatırımlardan kaçınabilir.
- İhracatın Zayıflaması: TL'deki değer kaybı ihracatı artırsa da, ithal girdilere bağımlılık nedeniyle maliyet avantajı sınırlı kalır. Bu durum, dış ticaret dengesini olumsuz etkileyebilir.
- Enflasyon Beklentilerinin Kötüleşmesi: Maliyet enflasyonu, enflasyon beklentilerini yukarı yönlü besler. Tüketiciler ve firmalar, fiyatların artmaya devam edeceğini öngördükçe, fiyatlama davranışları daha da katılaşır ve enflasyon sarmalı oluşur.
Çözüm Önerileri
Maliyet enflasyonuyla mücadele için yapısal ve kısa vadeli politikalar bir arada uygulanmalıdır:
1- Döviz Kuru İstikrarı: TL'deki volatiliteyi azaltmak için güven artırıcı para ve maliye politikaları uygulanmalıdır. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve şeffaflığı, bu süreçte kritik öneme sahiptir.
2- Yerli Üretimin Artırılması: İthal bağımlılığını azaltmak için yerli üretim teşvik edilmelidir. Özellikle enerji ve tarım sektörlerinde yerel kaynakların kullanımı artırılmalıdır.
3- Enerji Verimliliği: Enerji maliyetlerini düşürmek için yenilenebilir enerji yatırımları hızlandırılmalı ve enerji verimliliği projelerine öncelik verilmelidir.
4- Arz Zinciri Reformları: Tedarik zinciri sorunlarını çözmek için lojistik altyapısı güçlendirilmeli ve liman kapasiteleri artırılmalıdır.
5- Vergi Politikalarında Denge: Maliyet baskısını artıran vergi zamları yerine, vergi tabanını genişleten ve adil bir dağılım sağlayan politikalar benimsenmelidir.
Türkiye'deki enflasyon, büyük ölçüde maliyet kaynaklıdır ve bu durum, ekonominin yapısal sorunlarından beslenmektedir. Döviz kuru volatilitesi, enerji fiyatları, tedarik zinciri aksaklıkları ve ithal girdilere bağımlılık, maliyet enflasyonunun temel tetikleyicileridir. Talep enflasyonunun aksine, bu sorunlar tüketicilerin harcamalarından değil, üretim süreçlerindeki yapısal zayıflıklardan kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle, enflasyonla mücadelede yalnızca talep kontrolüne odaklanmak yerine, maliyetleri düşürmeye yönelik uzun vadeli ve yapısal reformlar önceliklendirilmelidir. Ancak bu şekilde, Türkiye ekonomisi sürdürülebilir bir büyüme patikasına kavuşabilir ve enflasyon sarmalından kurtulabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.