"Adalet nedir? Ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet bir nimeti yerine koymaktır, her su isteyen tohumu sulamak değil. Zulüm nedir? Bir şeyi yerinde kullanmamak, layık olmayan yere koymak. Bu da ancak belaya kaynak olur."
-Mevlana-
Vaktiyle "Baba Hâkim" namıyla anılan çok değerli bir büyüğümüzü dinlemiştim. Anarşinin kol gezdiği yıllarda yanılmıyorsam Kars'ta savcılık yaparken hapishanede isyan çıkar. Hemen olay mahalline intikal eden Savcı, koğuşlara girmek ister. Durumun tehlikesi konusunda kendisini uyaran görevlileri dinlemez ve isyancıların koğuşuna girer. Kendisine silah çekildiği halde onları ikna eder ve isyanı bastırır.
Yeşilçam senaryolarına ilham olan bu ve benzeri onlarca olay, devlet yetkililerinin inisiyatif almaları sayesinde yıllarca büyümeden önlenmiştir. Ama son dönemde kamu görevlileri, emniyet amirleri yine benzeri tavırlarla yaklaştıkları halde zanlılar aynı reaksiyonu göstermemektedirler.
Mesela geçen hafta İzmir'de eski eşini rehin alan suçlu, kendisini ikna etmek isteyen emniyet amirini bacağından yaraladı. Birkaç ay önce de, bir emniyet müdürü Antalya'da saldırganı sakinleştirmek isterken şehit edilmişti. Örneklerini çoğaltabileceğimiz vakalarda görülmektedir ki; Türkiye'de suçlu profili değişmiştir. Artık toplum Batılı tipte kriminal kişilikler üretmektedir. Testereyle kesilen bedenler, parçalanan vücutlar, 30-40 yerinden bıçaklanan gövdeler ve rastgele adam öldüren seri katiller güncel hayatın bir parçası olmuştur.
Toplumda meydana gelen olaylar o toplumu oluşturan bireylerin iç dünyasının dışa vurumudur. Maalesef ülkemizde insanımızın ruh sağlığı bozulmuştur. Sistemin ürettiği ağır borç yükü, işsizlik korkusu, gelecek endişesi; kaygı bozuklularına, depresyona, takıntılı ruh haline sebebiyet vermektedir. Gerektiği gibi işletilemeyen hukuk kurumları haksıza haddini bildirecek, haklıya hakkını verecek adaleti sağlamakta zorlanmaktadırlar. Bozulan aile yapısına bir de bireysel planda eklenen yalan, haset, dedikodu gibi hastalıklar ahlaki çöküntüye yol açmaktadır.
Yalan söylemenin asıl zararı kişiye kimsenin inanmaması değildir, onun herkesi yalancı görmesidir. Bu da zamanla sanal düşman üretmeye sebep olur. Psikolojideki paranoyak bozukluğun zeminini yalan oluşturmaktadır. Yine haset duygusu ile vicdani hassasiyet aşınmaktadır. Kişi, psikopatlık denen yaptığı yanlışlardan pişmanlık duymayan "vicdansız" bir varlığa dönüşebilmektedir. İslam inancında zemmedilen duygular aslında bireyin kişilik bütünlüğünü tehdit etmektedir. Tasavvufun ruhu teskin, nefsi ıslah edici atmosferinden habersiz yığınlar biçare yaşamaktadır.
Önceleri gerek hayatın "vahşi kapitalizm" kıvamına gelmemesinden, gerekse ahlaki yozlaşmanın bu derece kötüleşmemesinden dolayı suçlu; batılı toplumlara has nitelikler barındırmıyordu. Biz Batılılaşmayı reddeden kadrolarca batılılaştık. Üstelik bu Amerikancı bir batılılaşma modeliydi. Yeni Dünya'nın ilmi dışında sosyal hayatını, örfünü, âdetini hatta haydut tipini aldık.
Dinini de almamız için gerekli çalışmalar yapılıyor…
-Mevlana-
Vaktiyle "Baba Hâkim" namıyla anılan çok değerli bir büyüğümüzü dinlemiştim. Anarşinin kol gezdiği yıllarda yanılmıyorsam Kars'ta savcılık yaparken hapishanede isyan çıkar. Hemen olay mahalline intikal eden Savcı, koğuşlara girmek ister. Durumun tehlikesi konusunda kendisini uyaran görevlileri dinlemez ve isyancıların koğuşuna girer. Kendisine silah çekildiği halde onları ikna eder ve isyanı bastırır.
Yeşilçam senaryolarına ilham olan bu ve benzeri onlarca olay, devlet yetkililerinin inisiyatif almaları sayesinde yıllarca büyümeden önlenmiştir. Ama son dönemde kamu görevlileri, emniyet amirleri yine benzeri tavırlarla yaklaştıkları halde zanlılar aynı reaksiyonu göstermemektedirler.
Mesela geçen hafta İzmir'de eski eşini rehin alan suçlu, kendisini ikna etmek isteyen emniyet amirini bacağından yaraladı. Birkaç ay önce de, bir emniyet müdürü Antalya'da saldırganı sakinleştirmek isterken şehit edilmişti. Örneklerini çoğaltabileceğimiz vakalarda görülmektedir ki; Türkiye'de suçlu profili değişmiştir. Artık toplum Batılı tipte kriminal kişilikler üretmektedir. Testereyle kesilen bedenler, parçalanan vücutlar, 30-40 yerinden bıçaklanan gövdeler ve rastgele adam öldüren seri katiller güncel hayatın bir parçası olmuştur.
Toplumda meydana gelen olaylar o toplumu oluşturan bireylerin iç dünyasının dışa vurumudur. Maalesef ülkemizde insanımızın ruh sağlığı bozulmuştur. Sistemin ürettiği ağır borç yükü, işsizlik korkusu, gelecek endişesi; kaygı bozuklularına, depresyona, takıntılı ruh haline sebebiyet vermektedir. Gerektiği gibi işletilemeyen hukuk kurumları haksıza haddini bildirecek, haklıya hakkını verecek adaleti sağlamakta zorlanmaktadırlar. Bozulan aile yapısına bir de bireysel planda eklenen yalan, haset, dedikodu gibi hastalıklar ahlaki çöküntüye yol açmaktadır.
Yalan söylemenin asıl zararı kişiye kimsenin inanmaması değildir, onun herkesi yalancı görmesidir. Bu da zamanla sanal düşman üretmeye sebep olur. Psikolojideki paranoyak bozukluğun zeminini yalan oluşturmaktadır. Yine haset duygusu ile vicdani hassasiyet aşınmaktadır. Kişi, psikopatlık denen yaptığı yanlışlardan pişmanlık duymayan "vicdansız" bir varlığa dönüşebilmektedir. İslam inancında zemmedilen duygular aslında bireyin kişilik bütünlüğünü tehdit etmektedir. Tasavvufun ruhu teskin, nefsi ıslah edici atmosferinden habersiz yığınlar biçare yaşamaktadır.
Önceleri gerek hayatın "vahşi kapitalizm" kıvamına gelmemesinden, gerekse ahlaki yozlaşmanın bu derece kötüleşmemesinden dolayı suçlu; batılı toplumlara has nitelikler barındırmıyordu. Biz Batılılaşmayı reddeden kadrolarca batılılaştık. Üstelik bu Amerikancı bir batılılaşma modeliydi. Yeni Dünya'nın ilmi dışında sosyal hayatını, örfünü, âdetini hatta haydut tipini aldık.
Dinini de almamız için gerekli çalışmalar yapılıyor…
Mehmet Maruf / diğer yazıları
- Akrep kıskacı / 05.12.2019
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013