Üç illet vardır ki, bunlara yakalanan gönüller, fertler ve memleketler iflah olmaz: Batıl, yalan ve zulüm?
Her üçünün de ortak yanı, özlerinde hakkı inkârın olmasıdır.
Batıla sarılmak, hakkı kalp ile inkârdır.
Yalan, hakkı inkârı dil ile izhardır.
Zulüm, hakkı ve hak sahibini bilfiil inkârdır.
Çeyrek asırdan bu yana Türk milleti ve siyaseti maalesef bu üç illetle maluldür.
Toplumdaki bu maraz, Bağımsız Türkiye Partisi'nin kuruluşuyla gün yüzüne çıkmıştır. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ve kadrosu, toplum için hem kurtuluş adresi, hem de turnusol olmuştur.
Zira o, ne pahasına olursa olsun hakkı-hakikati haykırıyor. Adeta ölmüş bir toplumu Hacı Bektaş-ı Veli'nin nefesi ve Gazi M. Kemal Atatürk'ün bağımsızlık karakteriyle ayağa kaldırmaya çalışıyor. Tevhid'in Merkezi Ehl-i Beyttir çığırıyla yetmiş iki buçuk millete yeniden iman, birlik ve kardeşlik mayası çalıyor. Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projeleriyle ekonomik refahı, helal lokma ve onurlu yaşamı toplumun önüne koyuyor. Hak bu, hakikat bu?
90 yaşına doğru koşan kıymetli Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı hoca, geçen hafta bendenizi telefonla arıyor. Gönül dolusu selamını ileterek, diyor ki, Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, adeta ölmüş olan Türk milletine Ehl-i Beyt nefesiyle yeniden ruh vermeye çalışıyor, Hacı Bektaş'ın birlik mayasını çalıyor, Türklük ağacına İslam'ın tevhidini tekrar aşılıyor, Allah razı olsun, sa'yını bereketlendirsin.
Yıllarını vererek özenle hazırladığı "Hz. Peygamber'in Hadislerinde Türkler" adlı iki ciltlik eserini imzalayarak gönderiyor.
Dünya ve akl-ı selim her vatan evladı şahit ki, Prof. Dr. Baş'ın millet ve medeniyetimizdeki hak duruşu, yeri, konumu ve ifa ettiği görev bu? Türk milleti, şahit olduğu bu gerçekleri görmezlikten geliyor.
Soralım kendimize: Türk milleti nerede; ben, sen, o, biz nerede duruyoruz?!
Siyasetleri yalan-dolan ve haram olanların, Vatikan'ın dinlerarası diyalog fitnesini yıllarca İslam diye yutturanların safında?
Türk milletini yüreğinden bölüp parçalayan, kaynaklarını da ecnebilere peşkeş çekip sonra da onlara karşı güya efelenme tiyatrosu sahneleyenlerin yolunda?
İslam dünyasını yani gönül coğrafyamızı kan gölüne çevirenlere tezgahtarlık yapanların; Irak, Libya, Yemen ve Suriye'deki vahşi emperyalizme alkış ve çanak tutanların, işgalcilere emir erliğine soyunanların yanında?
Koca millet ve memleket böyle bir batıl, yalan ve zulüm üzere debeleniyor. Böylesi bir fert ve memleket iflah olur mu?
İflah olmadıkları ve tarihten silindikleri Kitab-ı Mübin'da anlatılmıştır, hiç kimse sizi kandırmasın.
Yalan ve düzenbazlığın neticesini Kelile ve Dimne anlatsın.
Memleketin birinde bir tâcir varmış. Ticaret için uzun bir sefere çıkacakmış. Bu arada deposundaki yüz batman demiri bir dostuna emânet etmiş, çıkmış yola...
Her neyse, tâcir, ticaretini yapmış, aylar sonra dönmüş evine.
Dostuna uğramış, kendisine emânet ettiği yüz batman demirini de istemiş. Ama beriki oralı bile olmamış.
"Demir mi? Fareler kemirdi, bir şey kalmadı!" demiş.
Güngörmüş tâcir biraz hayret, biraz da bilgelikle:
- He ya! Gerçekten demiri fareden daha iyi kemiren bir şey yok diye duymuştum evvelce, meğer doğruymuş?
Dostu, tâcirin fare hikâyesine kandığını sanmış. Ayrılmışlar.
Tüccar, yolda dostunun oğluna rastlamış, onu alıp götürmüş evine.
Çocuk gece eve gitmeyince, babası, erkenden tâcirin dükkanına damlamış, sormuş:
- Oğlum hakkında bir malumatın var mı?
- Ha, dün senin yanından çıktığımda bir de ne göreyim! Doğana benzer bir alaca kuş, bir çocuğu kapıp kaçırıyor! Belki de senin veled, kim bilir!
Evladının kaybeden adam saçını-başını yolarak söylenmiş:
- Hey, millet! Doğan çocuk kapar mıymış hiç? Duyanınız yahut göreniniz var mı bunu?
Adamın feryâd u figânına karşı tâcir yapıştırmış lâfı:
- Eh yâni, bir ülkede fareler yüz batman demiri kemirirse; doğanlar da değil yavru çocuğu, filleri bile götürür! Hayret edilecek bir iş değil!
Adamın aklı başına düşmüş:
- Etme, eyleme! Senin demirini ben iç ettim, işte parası! Haydi ver oğlumu!
Gönlümüz, ülkemiz ve bölgemiz böylesi bir yalan, haram ve düzenbazlık vadisine dönüştü. İflah olur muyuz; karar sizin.
Her üçünün de ortak yanı, özlerinde hakkı inkârın olmasıdır.
Batıla sarılmak, hakkı kalp ile inkârdır.
Yalan, hakkı inkârı dil ile izhardır.
Zulüm, hakkı ve hak sahibini bilfiil inkârdır.
Çeyrek asırdan bu yana Türk milleti ve siyaseti maalesef bu üç illetle maluldür.
Toplumdaki bu maraz, Bağımsız Türkiye Partisi'nin kuruluşuyla gün yüzüne çıkmıştır. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ve kadrosu, toplum için hem kurtuluş adresi, hem de turnusol olmuştur.
Zira o, ne pahasına olursa olsun hakkı-hakikati haykırıyor. Adeta ölmüş bir toplumu Hacı Bektaş-ı Veli'nin nefesi ve Gazi M. Kemal Atatürk'ün bağımsızlık karakteriyle ayağa kaldırmaya çalışıyor. Tevhid'in Merkezi Ehl-i Beyttir çığırıyla yetmiş iki buçuk millete yeniden iman, birlik ve kardeşlik mayası çalıyor. Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projeleriyle ekonomik refahı, helal lokma ve onurlu yaşamı toplumun önüne koyuyor. Hak bu, hakikat bu?
90 yaşına doğru koşan kıymetli Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı hoca, geçen hafta bendenizi telefonla arıyor. Gönül dolusu selamını ileterek, diyor ki, Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, adeta ölmüş olan Türk milletine Ehl-i Beyt nefesiyle yeniden ruh vermeye çalışıyor, Hacı Bektaş'ın birlik mayasını çalıyor, Türklük ağacına İslam'ın tevhidini tekrar aşılıyor, Allah razı olsun, sa'yını bereketlendirsin.
Yıllarını vererek özenle hazırladığı "Hz. Peygamber'in Hadislerinde Türkler" adlı iki ciltlik eserini imzalayarak gönderiyor.
Dünya ve akl-ı selim her vatan evladı şahit ki, Prof. Dr. Baş'ın millet ve medeniyetimizdeki hak duruşu, yeri, konumu ve ifa ettiği görev bu? Türk milleti, şahit olduğu bu gerçekleri görmezlikten geliyor.
Soralım kendimize: Türk milleti nerede; ben, sen, o, biz nerede duruyoruz?!
Siyasetleri yalan-dolan ve haram olanların, Vatikan'ın dinlerarası diyalog fitnesini yıllarca İslam diye yutturanların safında?
Türk milletini yüreğinden bölüp parçalayan, kaynaklarını da ecnebilere peşkeş çekip sonra da onlara karşı güya efelenme tiyatrosu sahneleyenlerin yolunda?
İslam dünyasını yani gönül coğrafyamızı kan gölüne çevirenlere tezgahtarlık yapanların; Irak, Libya, Yemen ve Suriye'deki vahşi emperyalizme alkış ve çanak tutanların, işgalcilere emir erliğine soyunanların yanında?
Koca millet ve memleket böyle bir batıl, yalan ve zulüm üzere debeleniyor. Böylesi bir fert ve memleket iflah olur mu?
İflah olmadıkları ve tarihten silindikleri Kitab-ı Mübin'da anlatılmıştır, hiç kimse sizi kandırmasın.
Yalan ve düzenbazlığın neticesini Kelile ve Dimne anlatsın.
Memleketin birinde bir tâcir varmış. Ticaret için uzun bir sefere çıkacakmış. Bu arada deposundaki yüz batman demiri bir dostuna emânet etmiş, çıkmış yola...
Her neyse, tâcir, ticaretini yapmış, aylar sonra dönmüş evine.
Dostuna uğramış, kendisine emânet ettiği yüz batman demirini de istemiş. Ama beriki oralı bile olmamış.
"Demir mi? Fareler kemirdi, bir şey kalmadı!" demiş.
Güngörmüş tâcir biraz hayret, biraz da bilgelikle:
- He ya! Gerçekten demiri fareden daha iyi kemiren bir şey yok diye duymuştum evvelce, meğer doğruymuş?
Dostu, tâcirin fare hikâyesine kandığını sanmış. Ayrılmışlar.
Tüccar, yolda dostunun oğluna rastlamış, onu alıp götürmüş evine.
Çocuk gece eve gitmeyince, babası, erkenden tâcirin dükkanına damlamış, sormuş:
- Oğlum hakkında bir malumatın var mı?
- Ha, dün senin yanından çıktığımda bir de ne göreyim! Doğana benzer bir alaca kuş, bir çocuğu kapıp kaçırıyor! Belki de senin veled, kim bilir!
Evladının kaybeden adam saçını-başını yolarak söylenmiş:
- Hey, millet! Doğan çocuk kapar mıymış hiç? Duyanınız yahut göreniniz var mı bunu?
Adamın feryâd u figânına karşı tâcir yapıştırmış lâfı:
- Eh yâni, bir ülkede fareler yüz batman demiri kemirirse; doğanlar da değil yavru çocuğu, filleri bile götürür! Hayret edilecek bir iş değil!
Adamın aklı başına düşmüş:
- Etme, eyleme! Senin demirini ben iç ettim, işte parası! Haydi ver oğlumu!
Gönlümüz, ülkemiz ve bölgemiz böylesi bir yalan, haram ve düzenbazlık vadisine dönüştü. İflah olur muyuz; karar sizin.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019