Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını, sömürgeci güçlerin paylaşım savaşları olarak niteleyen ve üçüncüsünün de başladığını ileri sürenlerin görüşleri, her geçen gün kuvvet kazanmaktadır. Üçüncü Paylaşım Savaşında da, paylaşılmak istenilen yine İslâm coğrafyasıdır.
Bunu, Müslümanları geçmişte olduğu gibi, devre dışı bırakarak yapmak için gayret sarf ediyorlar. Bu şer projeye, Müslümanların topyekûn itiraz etmesi ve direnmesi şarttır. Aksi halde esaret ve sömürü kaçınılmaz olacaktır.
İslâm coğrafyası, paylaşım konusu olduğu için, dünya politikalarının belirlenmesinde ana eksen konumundadır. Hiçbir dönemde, bu gerçek değişmemiştir. Onun içindir ki, emperyalist emeller taşıyan tüm ülkelerin gözleri İslâm coğrafyasına dikilmiştir.
Günümüzde, İslâm coğrafyasından sonra, sömürücü güçlerin hedefinde Kuzey Kutup bölgesi bulunmaktadır. Kuzey Kutup bölgesinde buzulların erimesiyle açılan alanlarda, çok sayıda insan yerleşimi olacağı hesaplanmaktadır. Ayrıca, o bölgede tespit edilen petrol ve gaz yatakları iştah kabartmaktadır. Bütün bunlar, askeri stratejilerin oraya kaymasına neden olmuştur.
ABD ve Rusya, Kuzey Kutup bölgesi için askeri hazırlıklar yapmaktadır. ABD, Danimarka'nın yarısı buzullarla kaplı Grönland adasında iki askeri üs kurmuştur. Kuzey Kutup bölgesinde Rusya'dan sonra en geniş sınıra sahip olan Kanada da, bölge için askeri ağırlığını artırmaktadır.
Kuzey Kutup bölgesinde sınırı olmayan Çin de, gelişmelere ilgisiz kalmıyor. Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre, Kuzey Kutbu'nda yeni açılan ticaret yollarının uluslararası sular olduğunu iddia ediyor ve ondan faydalanmak istiyor.
Hâsılı, dünya politikasını yönlendirme amacı taşıyan ülkeler, iki paylaşım bölgesi üzerinde yoğunlaşmışlar. Bu ülkelerin anlaşmaları çok zor görünmektedir.
Böyle olmasına rağmen, Henry Kissinger, ABD ile Çin arasındaki çatışmayı, İslâm'ı tehlike göstererek işbirliğine dönüştürmek için mekik diplomasisi yürütmektedir. ABD ve Çin arasında "Pasifik Topluluğu" kurulmasını ve karşılıklı güvenin artırılmasını önermektedir.
Henry Kissinger, bir yandan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşüyor, öte yandan Trump ile Putin'in arasını bulmak için uğraşıyor.
Anlaşılan o ki, asıl amacı, İslâm coğrafyasının yeniden paylaşımını sağlamak ve böylece İsrail'in ömrünü uzatmaktır.
İslâm ülkelerinin yöneticileri, bu politikaları izlemek ve ona göre ortak politika oluşturmak zorundadırlar. Bunu yapmazlarsa, sömürücü güçler, üçüncü paylaşımı da, hedefleri doğrultusunda gerçekleştirebilirler.
Bunu, Müslümanları geçmişte olduğu gibi, devre dışı bırakarak yapmak için gayret sarf ediyorlar. Bu şer projeye, Müslümanların topyekûn itiraz etmesi ve direnmesi şarttır. Aksi halde esaret ve sömürü kaçınılmaz olacaktır.
İslâm coğrafyası, paylaşım konusu olduğu için, dünya politikalarının belirlenmesinde ana eksen konumundadır. Hiçbir dönemde, bu gerçek değişmemiştir. Onun içindir ki, emperyalist emeller taşıyan tüm ülkelerin gözleri İslâm coğrafyasına dikilmiştir.
Günümüzde, İslâm coğrafyasından sonra, sömürücü güçlerin hedefinde Kuzey Kutup bölgesi bulunmaktadır. Kuzey Kutup bölgesinde buzulların erimesiyle açılan alanlarda, çok sayıda insan yerleşimi olacağı hesaplanmaktadır. Ayrıca, o bölgede tespit edilen petrol ve gaz yatakları iştah kabartmaktadır. Bütün bunlar, askeri stratejilerin oraya kaymasına neden olmuştur.
ABD ve Rusya, Kuzey Kutup bölgesi için askeri hazırlıklar yapmaktadır. ABD, Danimarka'nın yarısı buzullarla kaplı Grönland adasında iki askeri üs kurmuştur. Kuzey Kutup bölgesinde Rusya'dan sonra en geniş sınıra sahip olan Kanada da, bölge için askeri ağırlığını artırmaktadır.
Kuzey Kutup bölgesinde sınırı olmayan Çin de, gelişmelere ilgisiz kalmıyor. Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre, Kuzey Kutbu'nda yeni açılan ticaret yollarının uluslararası sular olduğunu iddia ediyor ve ondan faydalanmak istiyor.
Hâsılı, dünya politikasını yönlendirme amacı taşıyan ülkeler, iki paylaşım bölgesi üzerinde yoğunlaşmışlar. Bu ülkelerin anlaşmaları çok zor görünmektedir.
Böyle olmasına rağmen, Henry Kissinger, ABD ile Çin arasındaki çatışmayı, İslâm'ı tehlike göstererek işbirliğine dönüştürmek için mekik diplomasisi yürütmektedir. ABD ve Çin arasında "Pasifik Topluluğu" kurulmasını ve karşılıklı güvenin artırılmasını önermektedir.
Henry Kissinger, bir yandan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşüyor, öte yandan Trump ile Putin'in arasını bulmak için uğraşıyor.
Anlaşılan o ki, asıl amacı, İslâm coğrafyasının yeniden paylaşımını sağlamak ve böylece İsrail'in ömrünü uzatmaktır.
İslâm ülkelerinin yöneticileri, bu politikaları izlemek ve ona göre ortak politika oluşturmak zorundadırlar. Bunu yapmazlarsa, sömürücü güçler, üçüncü paylaşımı da, hedefleri doğrultusunda gerçekleştirebilirler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018