Batılı bir devlet adamı şöyle demişti: "Mısırı biz idare edemeyiz, ama Mısır'ı idare edenleri idare edebiliriz". Sonuçta bu, Mısır'ı idare etmek oluyor. İşke Batılıların sömürme isdetikleri ülkelere karşı uygulatıkları yöntemin özeti bu. Yani asimile ettikleri insanlar vasıtası ile ülkeleri idare etmek. Aslında milleti bu çeşit saldırılardan korumak, en önemli savunmadır. Bunu yapacak olan da aydınlardır. Ama bizin aydılarımızın bir kısmı, Cemil Meriç'in deyimiyle "Batının Yeniçerisi" olmuş durumda. Hal böyle olunca, savunma şöyledursun, saldırı içimizden geliyor.
Batılıların kendi aydınına nasıl değer verdiğini Chuchill'in şu sözünden anlamamız mümkün. Chuchill'e sormuşlar:"İngiltere'nin savunması teminatı olan donanması mı, İngiliz milletini daha iyi korur, yoka şekspir mi". Chuchill'in cevabı şöyle olur: " Elbetti Şekspir korur. Çükü donanma bir Şekspir yetiştiremez ama Şekspir'in yetişdirdiği insanlar bugünki donanmamızın yüz mislini yapabilirler". Maalese1 bu anlayışı kaybettik. Kaybettiğimiz içindir ki, bizden olan aydınların feryatlarına kulak vermiyorz. Bu aydınlar, yıllardır "gençliğimiz elimizden gidiyor, genç beyinler satın alınıyor" diye bağırıyorlar. Fakat duyan olmadı, tedbir alan ise hiç. Sessiz ve harakatsez kalanlar, şimdi "ülke satılıyor" diye oraya çıkıyorlar. Anlamıyorum ki. Beyinleri satılanlar için ülkenin satılması hiçbir anlam ifade etmez.
İsterseniz, sözü uzatmadan bu mekanizma nasıl işliyor, ona bakalım. İnandırıcı olması için gelin bunu Türkiye Cunhuriyeti'nde en yüksek devlet memurluğu yapmış bir kişinin ağzından dinleyelim. Bu kişi Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde Başbakanlık müsteşarı olan Yaşar Yazıcıoğlu'dur. Yazıcıoğlu şöyle diyor: " George Soros'un arkasında İsrail vardır. Soros Vakıfları da en fazla İslam üldalarında bulunmaktadır. Bu vakıflar, bulundukları ülkelerde insan hakları, demokratikleşme adı altında ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel alanda projeler hazırlıyorlar. Siyasi iradelerine, bürokratlarına empoze ediyorlar. Yerel yönetimlere kadar iniyorlar. Soros vakıflarının Türkiye'de desteklediği 7-8 sivi toplum örgütü bulunuyor. Bu örgütler yılda 5 milyon dolar yardın alıyorlar".
Hangi vakıf ne kadar yardım almış? Merak edenler olabilir. Merak edenlerin, biraz da ilgililerin dikktine arz etmek için yine Yazıcıoğlu'na sözü bırakalım: "Türkiye Ekonomik Sosyal Etütleri Vakafı 1 milyon 300 bin dolar, Liberal Düşünca Topluluğu 115 bin 500 dolar, Toplumsal Soruları Araştırma Vakfı (TOSAV) 92 bin 250 dolar, ANSEV 184 bin rolar, Stratejik Araştırma Vakfı 193 bin dolar, Türk Demokrası Vakfı 106 bin dolar, Arı Kulübü 177 bin 500 dolar, Milli Demokrasi Vakfı 804 bin dolar, İnsan Hakları Derneği 215 bin dolar aldığı belirtiliyor. Bu vakıflar kanalıyla Türkiye'nin sosyal, ekonomik, siyasi ve insan hakları düşüncelerini empoze ediyorlar".
Yazıcıoğlu, kuzuyu kurta teslim ettiğimizi göstermesi bakımından ilginç bir de örnek sunuyor. Diyor ki: " Çevre Stratejik Araştıramalar Vakfı (ÇESAV) kutsal topraklarda kiliseler diye bir harita çıkarıyor. Bu haritayı her yere dağıttılar. Bu vakfın başında da eskiden Çevre ve Çalışma Bakanlığı yapmış bir bayan bulunuyor. Dolayısıyla 5 bin yıllık tarihi olduğu ispatlanmış olan ülkemizde sanki başka ülkedeymiş gibi kendi bağlarımızdan kopmuş, kiracı duruma düşmüş durumdayız".
Başbakanlık eski müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu'nun tespitlerine aynen katılıyoruz. Katılıyoruz, zira o tespitleri yıllarca, hatta Yazıcıoğlu'nun görevde olduğu dönemlerde de yaztık, konuştuk, yetkilileri uyarmaya çalıştık. Başka bir deyişle elimizden geleni yaptık. Acaba Yazıcıoğlu yetkili olduğu dönemde elinden geleni yaptı mı? Yaptıysa ne yaptı, yapmadıysı neden yapamadı? Bunları da öğrenmek isterdik. Öyle zannediyoruk ki, bu soruların cevapları da, en az Yazıcıoğlu'nun tespitleri kadar önem taşır. Dahası Türk milletinin onları da öğrenmek hakkıdır.
Batılıların kendi aydınına nasıl değer verdiğini Chuchill'in şu sözünden anlamamız mümkün. Chuchill'e sormuşlar:"İngiltere'nin savunması teminatı olan donanması mı, İngiliz milletini daha iyi korur, yoka şekspir mi". Chuchill'in cevabı şöyle olur: " Elbetti Şekspir korur. Çükü donanma bir Şekspir yetiştiremez ama Şekspir'in yetişdirdiği insanlar bugünki donanmamızın yüz mislini yapabilirler". Maalese1 bu anlayışı kaybettik. Kaybettiğimiz içindir ki, bizden olan aydınların feryatlarına kulak vermiyorz. Bu aydınlar, yıllardır "gençliğimiz elimizden gidiyor, genç beyinler satın alınıyor" diye bağırıyorlar. Fakat duyan olmadı, tedbir alan ise hiç. Sessiz ve harakatsez kalanlar, şimdi "ülke satılıyor" diye oraya çıkıyorlar. Anlamıyorum ki. Beyinleri satılanlar için ülkenin satılması hiçbir anlam ifade etmez.
İsterseniz, sözü uzatmadan bu mekanizma nasıl işliyor, ona bakalım. İnandırıcı olması için gelin bunu Türkiye Cunhuriyeti'nde en yüksek devlet memurluğu yapmış bir kişinin ağzından dinleyelim. Bu kişi Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde Başbakanlık müsteşarı olan Yaşar Yazıcıoğlu'dur. Yazıcıoğlu şöyle diyor: " George Soros'un arkasında İsrail vardır. Soros Vakıfları da en fazla İslam üldalarında bulunmaktadır. Bu vakıflar, bulundukları ülkelerde insan hakları, demokratikleşme adı altında ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel alanda projeler hazırlıyorlar. Siyasi iradelerine, bürokratlarına empoze ediyorlar. Yerel yönetimlere kadar iniyorlar. Soros vakıflarının Türkiye'de desteklediği 7-8 sivi toplum örgütü bulunuyor. Bu örgütler yılda 5 milyon dolar yardın alıyorlar".
Hangi vakıf ne kadar yardım almış? Merak edenler olabilir. Merak edenlerin, biraz da ilgililerin dikktine arz etmek için yine Yazıcıoğlu'na sözü bırakalım: "Türkiye Ekonomik Sosyal Etütleri Vakafı 1 milyon 300 bin dolar, Liberal Düşünca Topluluğu 115 bin 500 dolar, Toplumsal Soruları Araştırma Vakfı (TOSAV) 92 bin 250 dolar, ANSEV 184 bin rolar, Stratejik Araştırma Vakfı 193 bin dolar, Türk Demokrası Vakfı 106 bin dolar, Arı Kulübü 177 bin 500 dolar, Milli Demokrasi Vakfı 804 bin dolar, İnsan Hakları Derneği 215 bin dolar aldığı belirtiliyor. Bu vakıflar kanalıyla Türkiye'nin sosyal, ekonomik, siyasi ve insan hakları düşüncelerini empoze ediyorlar".
Yazıcıoğlu, kuzuyu kurta teslim ettiğimizi göstermesi bakımından ilginç bir de örnek sunuyor. Diyor ki: " Çevre Stratejik Araştıramalar Vakfı (ÇESAV) kutsal topraklarda kiliseler diye bir harita çıkarıyor. Bu haritayı her yere dağıttılar. Bu vakfın başında da eskiden Çevre ve Çalışma Bakanlığı yapmış bir bayan bulunuyor. Dolayısıyla 5 bin yıllık tarihi olduğu ispatlanmış olan ülkemizde sanki başka ülkedeymiş gibi kendi bağlarımızdan kopmuş, kiracı duruma düşmüş durumdayız".
Başbakanlık eski müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu'nun tespitlerine aynen katılıyoruz. Katılıyoruz, zira o tespitleri yıllarca, hatta Yazıcıoğlu'nun görevde olduğu dönemlerde de yaztık, konuştuk, yetkilileri uyarmaya çalıştık. Başka bir deyişle elimizden geleni yaptık. Acaba Yazıcıoğlu yetkili olduğu dönemde elinden geleni yaptı mı? Yaptıysa ne yaptı, yapmadıysı neden yapamadı? Bunları da öğrenmek isterdik. Öyle zannediyoruk ki, bu soruların cevapları da, en az Yazıcıoğlu'nun tespitleri kadar önem taşır. Dahası Türk milletinin onları da öğrenmek hakkıdır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018