logo
19 NİSAN 2024

Ustura Kemal'in İmzası

07.10.2012 00:00:00
Son yıllarda Türk televizyonlarında dizi furyası Türkiye sınırlarını da aştı, dünyanın birçok ülkesinde Türk dizileri merakla izlenir oldu. Bir çok ülkede Türk dizileri sayesinde Türkçe öğrenenlerin arttığını, Türkiye ve Türklere ve tabii Türk tarihine ilginin yoğunlaştığını görüyoruz. Bu durum, hem olumlu hem olumsuz boyutlara sahip. Zira ahlaksızlık telkin eden, hayatı salt gayr-i meşru aşk ilişkilerinden, gösterişe dayalı lüks bir hayat yaşamaktan ibaretmiş gibi gösteren ve bu yönüyle Türk gençlerine kötü rol model olan diziler ağırlıkta. Bu tür dizilerde erkekler çok yakışıklı, zengin ve karizmatik, kadınlar çok güzel, alımlı, havalı. Hepsi de hizmetçilerle dolu, bahçeler içinde, geniş yalılarda, köşklerde yaşıyor. Bu görüntü, maddi durumu iyi olmayan insanlarda suni beklentilerin oluşmasına, gerçeklikle ters düşen hayaller dünyasında yaşanmasına ve dolayısıyla ruhsal bozukluklara ve toplumsal sorunlara yol açmaktadır.
Ben, dizi meraklısı biri değilim. Ama son günlerde izlediğim bir dizi var: Ustura Kemal. Show TV'de Salı akşamları 20.00'de gösteriliyordu, galiba bundan böyle Pazar akşamı saat 20.00'ye alınmış. Bu dizide 30 Ekim 1918 Mondros mütarekesi sonrası süreçte İstanbul'u işgal eden itilaf devletlerine karşı Türk milletinin kendi başına verdiği millî direniş anlatılıyor. Özellikle de emperyalist İngiliz işgalcilerine karşı halkın, kabadayıların kıvrak zekâya ve cesarete dayalı millî direnişleri sergileniyor.  
Mesela izlediğim son bölümde çok hoşuma giden bazı parçalar vardı. Ustura Kemal adlı kabadayının adamları, zekice buldukları yöntemlerle işgalci İngiliz askerlerine baskınlar düzenliyorlar, onları öldürüyorlar, karakollarını basıp yakıyorlar, hamamda basıp elbiselerini alarak sokağa çırılçıplak salıyorlar. Son eylem olarak da Ustura Kemal sahneye çıkıyor. Adeta millî direniş eylemlerine final babında "sıra imzayı atmaya geldi" diyor ve işgal komutanı Bennet'in karargâh makamına Türk bayrağını asıyor ve karşısına geçip soylu bir Türk duruşuyla gülerek selam veriyor.
Bu dizi, bizim bu vatanı tekrar Türk vatanı edinmemizin destansı mücadelelerine sahne olan Millî Mücadele sürecimizi sürükleyici ve akıcı bir kurgu içinde veriyor. Dizi, sadece Türk tarihinin önemli bir dönemecini hatırlatan tarihî bir film değil; aynı zamanda güncelliği de olan bir film. Bu dizinin benim için güncel çağrışımları kısaca şöyle: Millî Mücadele döneminde vatanımız emperyalist Haçlı işgalcileri tarafından fiilî olarak ordularıyla işgal edilmişti. Orduları terhis edilen Türk milleti de kendi başının çaresine bakmış ve tam bir millet direnişi ile bu işgali ortadan kaldırıncaya kadar "ya istiklal ya ölüm. Üçüncü bir şık olarak teslimiyetçiliği, mandacılığı, köleliği, esirliği kabul etmiyorum" kararlılığını ortaya koymuştu. Şimdi ise vatanımız, devletimiz, resmî ve özel neredeyse hemen hemen bütün kurumlarımız dolaylı işgal altındadır. Siyasetimiz, kültürümüz, dinimiz, topraklarımız, ekonomimiz, bütün millî değerlerimiz Avrupa Birliği ve Amerika işgali altındadır. Yerli taşeronlar marifetiyle, siyaset ve para oyunlarıyla maruz kaldığımız bu dolaylı modern işgale karşı milletimizin, halkımızın istiklal direnişini maalesef çok zayıf görüyorum. Bu demektir ki milletimizin büyük çoğunluğunun ruhları, vicdanları, gönülleri, kafaları ve bilinçleri de işgal edilmiştir ve millî istiklal ruhu yok edilmiştir. O halde önce milletimizin ruhlarını ve kalplerini bu işgalden kurtarma mücadelesi vermeliyiz.  
Millî Mücadele döneminde her türlü imkânsızlıklara ve yokluklara rağmen milletimiz, millî ve İslamî kimlik ve kişiliğini koruduğu, ruhunu işgale izin vermediği için hiçbir zaman ümitsizliğe düşmedi. Silah yoksa işgalcilerin elindeki silahı almanın çaresine baktı. Ordu yoksa çoluk çocuk, kadın kız kızan demeden milletin tamamını ordu olarak seferber etmeyi başardı. Bütün mahalleler, bütün kurumlar, bütün köşe başları tutulmuş bile olsa, ne yapıp yapıp bir yol bularak, işgalcilerin arasından sıyrılıp, vatanı kurtarmak için zekâsını kullandı, akıllı planlar, projeler yaptı ve Haçlı işgal ordularını mukaddes vatan topraklarından sürüp çıkarıncaya kadar kutlu cihadını ısrarla yürüttü.  Şimdi ise her türlü imkânımız olduğu, maddi anlamda bir sıkıntımız olmadığı halde ruhlarımız ve bilinçlerimiz işgal altında olduğundan tehlikeyi ayırt edemiyoruz. Avrupa Birliği ve Amerika'nın yönlendirdiği, planlayıp tasarladığı, besleyip desteklediği iç ihanet odaklarını, Haçlıların yerli sömürge valisi gibi çalışan taşeronlarını ve yaptıklarını ayırt edemiyoruz. Böyle bir işgalin hayrımıza olduğunu zannediyoruz. Çünkü bugünkü işgal, doğrudan değil dolaylıdır. İşgal komutanları doğrudan İngiliz, Fransız, Amerikalı, Yunanlı değildir. Ama onların güdümünde hareket eden yerli, Türk ve İslam düşmanı kişi ve kurumlardır. İçerden parayla, ödülle, korkutmayla, tehditle, vaadlerle ayarlanmış işgal taşeronları, milletimizin Türk ve Müslüman kimliğine saldırıyorlar. Bizim bu iki temel değerimizi yok ederek, öz kimliğimizi unutturarak ve kötü göstererek siyasi, ekonomik ve kültürel işgal projelerine itiraz etmeyecek, millî bir direniş göstermeyecek kozmopolit bir kitle oluşturmaya çalışıyorlar ve bunu başarıyorlar da.  
Millî Mücadele döneminde sıradan bir mahalle kabadayısı tamamen vatan, millet, bayrak, İslam hassasiyetiyle gözünü kırpmadan hayatını ortaya koyuyordu. En modern silahlarla gelip ülkemizi işgal eden gâvurlara yani filmdeki Baba Dayı'nın ifadesiyle "deyyus İngilizler"e kök söktüren bir zekâ ve cesaret eylemleriyle Türk'ün kalbine asıl imzasını atıyordu. Bu cesur ve serdengeçti Türk yiğidi, işgal komutanının makamına kadar giriyor ve duvardan İngiliz bayrağını indirip yerine Türk bayrağını asıyordu ve buna "imza atma" diyordu.
Geleneksel Türk kültüründe "kabadayı", serseri, kötülük yapan, hayta, gerekli gereksiz kavga çıkaran, ahlaksız bir adam demek değildir. Bu dizide vurgulandığı gibi kabadayı, haksızlığa karşı duran, fakire, çaresize yardım eden, düşmanlara karşı kahramanca savaşan, mahallenin güvenci, dayanağı ve sigortasıdır. Nitekim Millî Mücadeleyi biz önemli ölçüde kendilerine efe, zeybek denilen kabadayıların kahramanca savaşları ile verdik. Ama maalesef son yıllarda mahalle kabadayısını kötü mafya bozuntuları ile özdeş gösteren takdimlerle, Türk gençlerinin yiğitlik ve hakseverlik ruhunu öldürmeye çalıştılar ve hâlâ çalışıyorlar. Fakat Türk, kendi yerli, millî ve İslamî ruhunun yok edilmesine izin vermeyecektir. Şimdi bizim, bütün Türk milleti olarak bu imzayı atmamız lazım. Vatanımızın bütün kurumlarına, bütün şehirlerine, köylerine, kasabalarına, eğitimine, ekonomisine, kültürüne, televizyonlarına, gazetelerine, beyinlerimize, ruhlarımıza, kalplerimize, hatta camilerimize asılmış olan Amerika ve Avrupa bayraklarını indirip yerine Türk bayraklarını asarak imzamızı atmamız lazım. Ülkemizin siyasetine, ekonomisine, kültürüne, her şeyine tam bağımsız ve bağlantısız hür, şahsiyetli, onurlu, başı dik Müslüman Türk imzamızı atabildiğimiz gün, istiklâlimize ve hürriyetimize kavuşacağız.
 
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.