Geçmişte Türkiye'nin sosyal ve kültürel hayatına yön veren, yaptığı hareketlerle gündeme hep bomba gibi düşen, değişken, dinamik ve politik bir kümedir üniversite gençliği.
Hep fedakârlık örnekleri veren, cesaret denince akla gelen, karşılığında yalnızca daha huzurlu ve güvenli bir vatan bekleyen bir oluşumdur bu.
Çok sevdiğim bir düşünürün tabiriyle: "Toplumun ortanca çocukları, ne büyükler kadar saygınlığı ne de küçükler kadar sevililirliği olmayanlar."
Toplumun her devirde dışlayıp kustuğu ancak yine her devirde yaptığı hareketlerle toplumun bilinç kaynaklarından biri.
Geçmişte yaptığı işlere nazaran biraz daha teşbih yapmak gerekirse; adeta acil durum butonuna bastığınızda gelen ve ortalığı temizleyen bir dev diyebiliriz kampus sakinleri için.
Biraz da günümüzdeki üniversite gençliğini inceleyelim diyeceğim ama maalesef söylenecek çok fazla söz yok.
Bırakın toplumun üzerindeki ölü toprağını alacak bir hareket yapmayı, birçoğu Türkiye'deki vahim gidişatın farkında değil.
Görmek istemesek de acı bir gerçek var: Türkiye adım adım savaşa sürükleniyor. Girdiğimiz Suriye bataklığından çıkmamız "bu kafayla" imkânsız gibi durmuyor, im-kan-sız!
Birçokları da "Olur mu öyle şey canım, Türkiye nerdeee savaş nerde" düşüncesiyle koyun gibi gerisini dönüyor buz gibi gerçeğe.
***
Üniversite bir bireyin siyasi ve politik görüşlerinin bir raya tam olarak oturduğu yerdir. Kozmopolitenin zirve noktası olan bu yerde her kafayı dinleyen bireyde yavaş yavaş şekillenen politik görüşler ileriki hayatında çoğu zaman değişmez.
İşin doğrusu ve geçmişte olan hep bu. Günümüzdeki durum ise şu: "Benim babam koyu A partili, dedem dedi ki B partisi çok iyiymiş, mahallenin imamı C parti Müslüman partisi dedi, D partisinin sloganları çok güzel."
Bir kişinin siyasi görüşünü, ailesi, çevresi veya kendi iradesi dışında herhangi bir şey belirlemişse o kişi(!), kişi değildir.
Kişi kelimesinin hakkını veremeyen insandır o.
Yok efendim babam dedi ki şu partiye oy atacaksın. Koyun musun sen!?
Zaten son 20 yıldır kimse herhangi bir partinin projelerini dinlemeden, verdiği bir vaadi nasıl yapacağını anlatmasına bakmadan, yok efendim çok karizmatik, yok efendim ceketi güzel. Sonuç?
Ben size sonucu söyleyeyim: Meydanlarda "G?. gılıyık!" diye bağıran teyzeler.
AKP çıksa hedef 2023, CHP çıksa merkez Türkiye, Bahçeli zaten püskevit peşinde.
Bunların bir tanesinin bir tane projesi var mı?
"Ben bu işi şu sistemle, şu şekilde yapacağım" diyebilen bir siyasi var mı?
Yok!
Neden yok, çünkü tamamı palavra!
Öte yandan bu milletin, projesi, sistemi olan Prof. Dr. Haydar Baş'a bakış açısı şu: "İyi adam, iyi adam da yaptırmazlar."
Türk milleti doğrunun değil, kalabalığın yanında olmayı seçen bir toplum haline gelmiş durumda, ne yazık.
Böyle bir günde hala durağan olan üniversite gençliğinin yapacağı iş belli: Ailelerimizin siyasi görüşlerini bir kenara bırakıp, bir araya gelmeliyiz. Kalabalığın değil doğrunun yanında olmalıyız. Atatürk'ün ilke ve inkılapları ışığında ilerleyip, aydınlığa koşmalıyız!
Gelin bir olalım, şu uyuyan devi uyandıralım. Yarınlar emperyalizmin değil bizim olsun!
Hep fedakârlık örnekleri veren, cesaret denince akla gelen, karşılığında yalnızca daha huzurlu ve güvenli bir vatan bekleyen bir oluşumdur bu.
Çok sevdiğim bir düşünürün tabiriyle: "Toplumun ortanca çocukları, ne büyükler kadar saygınlığı ne de küçükler kadar sevililirliği olmayanlar."
Toplumun her devirde dışlayıp kustuğu ancak yine her devirde yaptığı hareketlerle toplumun bilinç kaynaklarından biri.
Geçmişte yaptığı işlere nazaran biraz daha teşbih yapmak gerekirse; adeta acil durum butonuna bastığınızda gelen ve ortalığı temizleyen bir dev diyebiliriz kampus sakinleri için.
Biraz da günümüzdeki üniversite gençliğini inceleyelim diyeceğim ama maalesef söylenecek çok fazla söz yok.
Bırakın toplumun üzerindeki ölü toprağını alacak bir hareket yapmayı, birçoğu Türkiye'deki vahim gidişatın farkında değil.
Görmek istemesek de acı bir gerçek var: Türkiye adım adım savaşa sürükleniyor. Girdiğimiz Suriye bataklığından çıkmamız "bu kafayla" imkânsız gibi durmuyor, im-kan-sız!
Birçokları da "Olur mu öyle şey canım, Türkiye nerdeee savaş nerde" düşüncesiyle koyun gibi gerisini dönüyor buz gibi gerçeğe.
***
Üniversite bir bireyin siyasi ve politik görüşlerinin bir raya tam olarak oturduğu yerdir. Kozmopolitenin zirve noktası olan bu yerde her kafayı dinleyen bireyde yavaş yavaş şekillenen politik görüşler ileriki hayatında çoğu zaman değişmez.
İşin doğrusu ve geçmişte olan hep bu. Günümüzdeki durum ise şu: "Benim babam koyu A partili, dedem dedi ki B partisi çok iyiymiş, mahallenin imamı C parti Müslüman partisi dedi, D partisinin sloganları çok güzel."
Bir kişinin siyasi görüşünü, ailesi, çevresi veya kendi iradesi dışında herhangi bir şey belirlemişse o kişi(!), kişi değildir.
Kişi kelimesinin hakkını veremeyen insandır o.
Yok efendim babam dedi ki şu partiye oy atacaksın. Koyun musun sen!?
Zaten son 20 yıldır kimse herhangi bir partinin projelerini dinlemeden, verdiği bir vaadi nasıl yapacağını anlatmasına bakmadan, yok efendim çok karizmatik, yok efendim ceketi güzel. Sonuç?
Ben size sonucu söyleyeyim: Meydanlarda "G?. gılıyık!" diye bağıran teyzeler.
AKP çıksa hedef 2023, CHP çıksa merkez Türkiye, Bahçeli zaten püskevit peşinde.
Bunların bir tanesinin bir tane projesi var mı?
"Ben bu işi şu sistemle, şu şekilde yapacağım" diyebilen bir siyasi var mı?
Yok!
Neden yok, çünkü tamamı palavra!
Öte yandan bu milletin, projesi, sistemi olan Prof. Dr. Haydar Baş'a bakış açısı şu: "İyi adam, iyi adam da yaptırmazlar."
Türk milleti doğrunun değil, kalabalığın yanında olmayı seçen bir toplum haline gelmiş durumda, ne yazık.
Böyle bir günde hala durağan olan üniversite gençliğinin yapacağı iş belli: Ailelerimizin siyasi görüşlerini bir kenara bırakıp, bir araya gelmeliyiz. Kalabalığın değil doğrunun yanında olmalıyız. Atatürk'ün ilke ve inkılapları ışığında ilerleyip, aydınlığa koşmalıyız!
Gelin bir olalım, şu uyuyan devi uyandıralım. Yarınlar emperyalizmin değil bizim olsun!
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018