"Ey iman edenler (Elçi) sizi yaşatacak şeylere çağırdığı zaman Allah'ın ve Elçisinin çağrısına koşun." (Enfal, 24)
Bu ayette Cenab-ı Hak, dini düşünceyi canlı tutmamız gerektiğini dolayısı ile bizim de bu eylem sebebi ile canlı kalmamızı, hayat bulmamızı sağlayacağını özetliyor.
Yani dini düşünceyi ayakta tutar, canlı tutarsak; dini düşünce de bizi canlı tutar, diri tutar, bize hayat verir.
Mesela su bizim maddi yaşantımızda hayat kaynağımızdır. Ancak bu suyu bizim her türlü hastalık, kirlilik ve bulanıklıktan korumamız ve sağlıklı, canlı ve pak saklamamız gerekir. Dolayısı ile bizim suya karşı görevimiz vardır. Suyun da Allah Teâlâ'dan aldığı kendine has özellikleri vardır.
Allah-u Teâlâ hem "din sizin için canlandırıcıdır" demiştir ve hem de bazı emirlerde siz de dini canlandırmalısınız, bu görevi devamlı olarak yerine getirmelisiniz, dinin daima canlı kalmasına ve yok olmamasına dikkat ediniz, diye açıkça beyan ve işaret etmiştir.
Yani bu bir kısır döngü değildir, bizim dini canlandırmamız ve bununla vazifeli oluşumuz ile aynı zamanda dinin bizim en büyük yaşam kaynağımız olmasının bir sakıncası yoktur.
Dinin hakikatleri ve genel esasları asla ölümlü değildir. Öldüğünü söylediğimiz şeyin dinin kendisinde dile getirilen Kur'an ve sünnetin ölmekte olduğunun anlamı halkın arasında öldüğü ve din hakkında halkın ölü bir fikir taşıdığıdır. Bizim kastımız budur. Yoksa din kendi zatında ölümlü değildir.
Ehl-i Beyt imamlarının 8'incisi İmam Rıza, şiirlerinden birinde "Velayetimizi canlandırınız" buyurur. O kişi " Ne şekilde canlandırabiliriz ?" diye arz ediyor.
İmam şöyle emrediyor:
"Sözlerimizin hakikatini, kelamımızın güzelliğini ve yaşantımızı ve hakkımızdaki gerçekleri halka söyleyin ve açıklayın. Bu bizim yaptıklarımızı canlandırmaktır."
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın da projeleri, tezleri, ölçüleri ölmez. Onlar güncelliğini, geçerliliğini muhafaza ediyor. Onları uygulayacak olan bizlerin canlı ve diri olması gerek. Hocam sağlığında hepimize sitemde bulunurdu, "Beni anlatmıyorsunuz, tezlerimi anlatmıyorsunuz" diye. Şimdi bizim üzerimize düşen görevlerimiz var. Bizler bu tezleri, düşünceleri eskisinden daha fazla anlatarak hem o tezleri canlı tutacağız hem de yaptığımız bu hizmet sebebiyle kendimiz canlı ve diri kalacağız.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in rıhletinden sonra dava mensubu bütün arkadaşlar bir hizmet yarışı içinde olmalıdırlar. Teşkilat mensubu olan bizlerin üzerimize düşen görevlerimiz vardır. Bunların başlıcalarını şöyle sıralaya biliriz:
1. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in bıraktığı yerden davasını daha üst seviyeye çıkarmak için mücadele etmek.
2. Hiçbir dava arkadaşımızın zayi olmaması için çaba sarf etmek.
3. Bizleri bir arada tutan temel prensiplerden hareket ederek bunları gündemde tutmak.
4. İhtilaf konularını geride bırakarak kimseyi dışlamamak.
5. Davaya ihanet içinde bulunmayan bütün arkadaşları kucaklamak.
6. Oturma yerine hareket etmek, eylem içinde bulunmak.
7. Egomuzu dava hassasiyetinin önüne getirmeden gerekirse dava için kendi arzu ve isteklerimizi geri itmek.
8. Bütün dava arkadaşlarımızı ön koşulsuz kucaklamak.
9. Merhum genel başkanımızın kurduğu hiyerarşik düzene riayet etmek.
10. Mümin, elinden ve dilinden emin olunan kişidir, hadisi şerifi gereği hiç kimseyi incitecek söz ve davranışlarda bulunmamak.
11. O varsa ben varım veya o varsa ben yokum demek yerine ben yoksam hiç kimse yok diyerek davaya sarılmak, sahip çıkmak.
12. Dava şuurunu taşımak, dava arkadaşını emanet olarak bilmek, emanete ihanet etmemek.
13. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in mektebini canlı tutmak yani projelerini, tezlerini, ölçülerini sürekli gündemde tutmak, meşalesini nesilden nesile aktaracak gençler yetiştirmek.
Bütün bunları çoğaltabiliriz. Göz bebeğimiz gibi korumamız gereken bir çiçeğimiz olduğunu hayal edelim. Bu çiçek sulanıyor solmasın diye. Islatılıyor canlı dursun diye. Ama bu nadide çiçeğin etrafında ayrık otları var, yabani otlar var. Islarken bunlar da sulanıyor.
Bu azgın otlar, dikenler aldıkları su neticesinde asıl yetişmesine özen gösterilen nadide çiçeğin etrafını sarıp o çiçeğin büyüyüp gelişmesine engel olmaya başladıklarında ne yapılır? Yabani otlar çiçeği sulayan bahçıvan tarafından kesilip budanır, ayıklanır. Kesilen bu ot ve dikenler zaman içinde kurumaya terk edilir. Bu genel bir kaidedir.
Cenab-ı Hak bahsi geçen bu konularda bütün arkadaşlarımıza uyanıklıklar, basiretler, kolaylıklar, muvaffakiyetler nasip etsin. Âmin.
- Nuh'un gemisi / 08.07.2021
- Hz. Ali’nin adaleti / 03.06.2021
- İnsan-ı Kamil / 27.05.2021
- ‘Ben yoksulluktan sararmıştım, Yoksulların derdi beni soldurdu’ / 25.05.2021
- İnsanın derdi / 24.05.2021
- Sosyal çürüme ve yozlaşma / 01.04.2021
- Salihlerin süsü / 29.03.2021
- İmam Zeynelâbidîn’in duası / 22.03.2021
- Kadınlarımızın kurtuluşu / 15.03.2021