Son yıllarda ve özellikle geçtiğimiz günlerde ülkemiz akla hayale gelmeyen badirelerden geçmektedir. Ülkemiz üzerine oyun oynayan ve milli birlik ve beraberliğimizi hedef alan menfur saldırılar halkımız tarafından bertaraf edilmiştir. Meseleye bu açıdan baktığımız zaman gerçekten göğsümüzü kabartan gurur verici bir tablo görünmektedir. Yani Türk Milleti vatanına sahip çıkmaktadır ve ilelebet bu aidiyet duygusu devam edecektir. Yalnız dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesi şudur ki bu mücadele sadece iktidar partisi ve ülkeyi yönetenler tarafından sahiplenilmek istenmektedir. Yani bir nevi şova dönüştürülmüş durumdadır. Elbette ellerinde bayraklarla Türk Milletini olası bir dikta yönetimine karşı reaksiyon halinde görmek sevindirici bir harekettir.
Burada hemfikir olmamak mümkün değildir. Yani "mesele vatan ise gerisi teferruattandır" anlayışı aslında "vatan sevgisi imandandır" inancından kaynaklanmaktadır. Bu da demek oluyor ki biz Müslüman Türk Milleti, ne imanımızdan ne de vatanımızdan asla vazgeçmeyiz. Bu bir realitedir. Örnekleri ise çoktur.
Çok yakın tarihte Çanakkale destanı, Kurtuluş Savaşı ve en yakın Kıbrıs harekatı milli damarlarımızı kabartan destanlarımızdır. Yalnız unutulmaması gereken "su uyur düşman uyumaz" anlayışı milli konularda hassas davranmamızı hatırlatmaktadır. Düşman suyolu gibi sızmak için fırsat kollamaktadır. Bu her haliyle bellidir. Ancak, ülkemiz üzerine yapılan hesapları sadece milli hassasiyetle alt etmek mümkün değildir. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey Türk Milletini, "milli bütünlüğümüzün teminatı dini bütünlüğümüz, dini bütünlüğümüzün teminatı ise milli bütünlüğümüz" diyerek halkımızı defaatle uyarmıştır. Batılı güçler içimize sızmak için dini hassasiyetlerimiz yani akaidimizi, inancımızı bozmak ve buradan girerek vatanımızı ele geçirmek istemişlerdir. Amaçları bir taşla iki kuş birden vurmaktır. Elbette bu şeytani emelleri için şeytanlaşmış insan görünümlü yaratıkları kullanacaklardır. Ve de kullanmışlardır. Hatta kullanmaya devam etmektedirler.
Buradan soruyorum, çok yakın zamanlarda papaz ve hahamlarla kol kola olanlar samimi olduklarını iddia edebilirler mi? Kelime-i Tevhid'den Muhammeden Rasulüllah'ı çıkarmaya çalışanları alkışlayanlar samimi olduklarını iddia edebilirler mi? Haçlı seferlerinin ülkemizi işgal hareketi olmadığını savunan bunun bir kültür alışverişi olduğunu söyleyenler vatan sevgisinde ne kadar samimidir. Hem haçlılarla el ele olacaksın hem vatan sevgisinde bahsedeceksin. Bu samimiyetsizliktir. Bu gün sokaklarda ellerinde bayraklarla dolaşan Türk Milleti eğer milli bayramları da aynı coşku ile kutlamaya hep beraber evet derse vatan sevgisini belki ispatlamış olur, ancak 23 nisan Milli Egemenliğimizin Bayramı, 19 mayısı, 30 ağustos Zafer Bayramımız unutulacaksa bu asla samimiyet olamaz. Eğer tarih geçmişi geleceğe bağlayan köprü ise bu köprüyü sağlam tutmak ve bizim geleceğimize güvenli bir şekilde emanet etmek mecburiyetimiz olan bu vatanı korumak Müslüman Türk Milletinin asli vazifesi olmalıdır.
Yani sözün kısası dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüzde dini bütünlüğümüz demektir.
Burada hemfikir olmamak mümkün değildir. Yani "mesele vatan ise gerisi teferruattandır" anlayışı aslında "vatan sevgisi imandandır" inancından kaynaklanmaktadır. Bu da demek oluyor ki biz Müslüman Türk Milleti, ne imanımızdan ne de vatanımızdan asla vazgeçmeyiz. Bu bir realitedir. Örnekleri ise çoktur.
Çok yakın tarihte Çanakkale destanı, Kurtuluş Savaşı ve en yakın Kıbrıs harekatı milli damarlarımızı kabartan destanlarımızdır. Yalnız unutulmaması gereken "su uyur düşman uyumaz" anlayışı milli konularda hassas davranmamızı hatırlatmaktadır. Düşman suyolu gibi sızmak için fırsat kollamaktadır. Bu her haliyle bellidir. Ancak, ülkemiz üzerine yapılan hesapları sadece milli hassasiyetle alt etmek mümkün değildir. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey Türk Milletini, "milli bütünlüğümüzün teminatı dini bütünlüğümüz, dini bütünlüğümüzün teminatı ise milli bütünlüğümüz" diyerek halkımızı defaatle uyarmıştır. Batılı güçler içimize sızmak için dini hassasiyetlerimiz yani akaidimizi, inancımızı bozmak ve buradan girerek vatanımızı ele geçirmek istemişlerdir. Amaçları bir taşla iki kuş birden vurmaktır. Elbette bu şeytani emelleri için şeytanlaşmış insan görünümlü yaratıkları kullanacaklardır. Ve de kullanmışlardır. Hatta kullanmaya devam etmektedirler.
Buradan soruyorum, çok yakın zamanlarda papaz ve hahamlarla kol kola olanlar samimi olduklarını iddia edebilirler mi? Kelime-i Tevhid'den Muhammeden Rasulüllah'ı çıkarmaya çalışanları alkışlayanlar samimi olduklarını iddia edebilirler mi? Haçlı seferlerinin ülkemizi işgal hareketi olmadığını savunan bunun bir kültür alışverişi olduğunu söyleyenler vatan sevgisinde ne kadar samimidir. Hem haçlılarla el ele olacaksın hem vatan sevgisinde bahsedeceksin. Bu samimiyetsizliktir. Bu gün sokaklarda ellerinde bayraklarla dolaşan Türk Milleti eğer milli bayramları da aynı coşku ile kutlamaya hep beraber evet derse vatan sevgisini belki ispatlamış olur, ancak 23 nisan Milli Egemenliğimizin Bayramı, 19 mayısı, 30 ağustos Zafer Bayramımız unutulacaksa bu asla samimiyet olamaz. Eğer tarih geçmişi geleceğe bağlayan köprü ise bu köprüyü sağlam tutmak ve bizim geleceğimize güvenli bir şekilde emanet etmek mecburiyetimiz olan bu vatanı korumak Müslüman Türk Milletinin asli vazifesi olmalıdır.
Yani sözün kısası dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüzde dini bütünlüğümüz demektir.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018