Yıllardır ısrarla ve inatla uygulanan kapitalist ekonomi anlayışı, ülkemizde devleti de, şirketleri de, vatandaşları da bitirdi. Herkes borç batağı içinde, suçu birbirlerine atarak kendilerini avutuyorlar. Halbuki asıl suçlu, hiçbir çözüm sunmamasına rağmen bu kokuşmuş ekonomik sistemi uygulayanlar, zararını net olarak görmelerine rağmen uygulanmasına "bi daha, bi daha" fırsat verenler. Şimdi dilerseniz, verdikleri oylarla kendilerini borç batağına sokan vatandaşlarımızın ekonomik tablosunu resmi verilerle değerlendirelim.
Aşağıdaki rakamlar, Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) Mart 2021 verileri:
Mart 2021 itibarıyla bireysel kredi kullanan kişi sayısı (takipteki krediler hariç) son bir yılda 2.3 milyon kişi arttı. Böylece konut, ihtiyaç ve taşıt kredilerinden oluşan bireysel kredilere borçlu kişi sayısı 34.5 milyona çıktı. 20 milyon haneli Türkiye'de ortalama her hanede 1,5 kişi borçlu durumda. Nüfusun neredeyse yarısı borca batmış vaziyette.
Türkiye'de pandeminin başladığı 2020 Mart ayından 2021 Mart ayına kadar geçen bir yıllık süreçte hane halkının bankalara, finansman ve finansal kiralama şirketlerine borcu yüzde 36 artışla 899 milyar liraya ulaştı. Mayıs 2021 itibarıyla emisyon hacminin yani piyasada dolanan paranın 197 milyar lira olduğu dikkate alındığında "borcun mevcut şartlarda ödenemez" olduğunu görebilirsiniz.
2021'in ilk 3 ayında 400 bin kişi daha ihtiyaç kredisi kullandı, hacim ise 16.8 milyar lira arttı. Böylece Mart 2021 itibarıyla 28.3 milyon kişinin toplam ihtiyaç kredisi borcu 412 milyar liraya çıktı. Dikkat ederseniz, bireysel kredi borcunun neredeyse yarısını ihtiyaç kredisi oluşturuyor. İhtiyaç kredileri ağırlıklı olarak borcu borçla kapatmak için kullanılıyor.
Ve bu ihtiyaç kredilerinin, Merkez Bankası'nın sürekli faiz artırdığı, yüksek faizli bir ekonomide alındığını da asla göz ardı etmeyin. Yani vatandaş günü kurtarmanın hesabında, yarının hesabını yapamıyor.
2002 yılında vatandaşların toplam bireysel kredi borçları sadece 6.3 milyar lira idi, şimdi ise 899 milyar lira. Borçlanmadaki devasa artışı görebiliyor musunuz?
Bireysel kredilerin haricinde kredi kartı kullanımında da ciddi artışlar yaşandı. 2020 Eylül'den Mart 2021'e 7 aylık süreçte 1.5 milyon vatandaş ilk kez kredi kartı kullanmaya başladı. Mart 2021 itibarıyla kredi kartı borcu olanların sayısı 28.2 milyon kişiye yükseldi.
Mart 2020'de 116.1 milyar lira iken, Mart 2021'de 154.4 milyar liraya yükseldi.
Normal şartlar altında kredi kartı, güvenlik gerekçesiyle cebinde nakit taşımamak içindir. Zaman içinde taksitlendirmelerin ve internet alışverişlerinin de vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Fakat ülkemizde kredi kartları, vatandaşların geliri yeterli olmadığı için, ödemeyi öteleyebilmek için kullanılmaktadır. İşte bu çok tehlikelidir.
Bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının detayları incelendiğinde görülecektir ki, bu borçların önemli bir bölümü faizdir. Ve borçlar çoğunlukla zamanında ödenemediği için bu faiz borçları her geçen gün ciddi bir şekilde artmaktadır.
Anayasamızda "sosyal devlet" olduğumuz vurgulanmasına rağmen, tamamen kendi haline, yapayalnız bırakılan vatandaşlar, bu üstü açık borçlanma tuzağıyla kurtlar sofrasında meze yapılmaktadır. Ülkemizdeki bankaların çoğunluğunun, finansın ise tamamının "yabancı" olduğu dikkate alındığında, bu borçlanmanın uzun vadede Şark Projesi ve Büyük Ortadoğu Projesi'nin de bir basamağı olduğu asla unutulmamalıdır.
Borçlu, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti; alacaklılar da, dolaylı olarak ülkemiz üzerinde menfur hesabı olan küresel iradeler olduğu hesaba katıldığında, yaşadığımız borçlanma tablosu, yarın, üzerinde yaşadığımız vatan topraklarının da kaybedilmesi anlamına gelmektedir.
Vatandaşları borç sarmalından kurtarmak, devletin ve devleti idare eden siyasilerimizin sorumluluğundadır. Vatandaş normal yaşamını devam ettirebilmek için dahi borçlanmaya gidiyorsa, ekonomi yönetimi vazifesini yapmıyor demektir.
Bahsettiğimiz gibi, bu konu sadece vatandaşları ilgilendiren bir sorun değil, sonuçları açısından önemli bir ulusal güvenlik meselesidir. Acilen çözülmesi gereken bir konudur.
Peki, çözüm nedir?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, iktidarıyla muhalefetiyle mevcut siyasilerin devlet anlayışını şöyle özetliyor: "İnsanlar doğalgaz, elektrik faturasını ödeyemiyor, evine ekmek götüremiyor. İnsanlık yüzbinlerce yıllık sürecin sonunda devletleri kurdu. Devletler niçin kuruldu? Bu devlet bizi sahiplensin, bize babalık yapsın diye… İnsanlığın geldiği nokta buydu. Şimdi zamanı geriye sararmışçasına tuttuk dedik ki: Sizler toplandınız, burada bir devlet oluşturdunuz ama benim fonksiyonum şu; ben vergi alırım, ceza keserim, kural koyarım bunları işletirim ama sana sahip çıkmam."
BTP Lideri çözüm için şu tespitlerde bulunmaktadır:
"Türkiye'nin bu olumsuz tablodan çıkmasının yegane yolu BTP iktidarıdır. Çünkü bizim mevcut zihniyeti değiştirmemiz lazım. Ekonomik, iktisadi bakış açılarını değişmemiz lazım. Milletine bakan bir baba devlet modelini ortaya koymamız lazım. Babamın çok meşhur bir sözüdür; bizim projelerimizde verdiğimiz paraları biz alicenaplığımızdan dolayı vermiyoruz, bu sistemin gereğidir. Şimdi devlet milletine sahip çıkacak, parayı verecek ki o milletten karşılığında para kazanabilsin, dışarıya da güçlü bir devlet portresi çizebilsin.
Türkiye'nin içinde bulunduğu bütün problemlerin temeli yanlış iktisadi politikalardır. Biz hep aynı şeyleri deniyoruz ama farklı sonuç bekliyoruz, olmuyor! Dolayısıyla bu sistemi bir an evvel değiştirip, aklımızı başımıza alıp ne yapmamız gerektiğine bir karar vermemiz gerekiyor. Mevcut iktidarın, mevcut siyasetin veya mevcut muhalefet partilerinin ne pandemi sürecinde ne de pandeminin rahatladığı bir süreçte Türkiye ekonomisine zerreyi miskal faydası, katkısı olamayacaktır. Hiç bir ekonomist, siyasetçi bu sorunu çözemez. Bunu ancak bizim Milli Ekonomi Modeli'miz ve bizim sahip olduğumuz anlayış çözer."
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024