Hayır hayır asla özür dilemiyoruz.
Ne güzel, beşe takmış adeta uçuyordunuz kimi yobazların, kimi cambazların isimlerinin başına "Hz." İfadesini kondurarak konup göçüyordunuz.
Bir Molla Kasım geldi planlarınızı alt-üst etti, keyfinizi kaçırdı.
"Derviş Yunus sen bu sözü eğri-büğrü söyleme
Seni siygaya çeken bir Molla Kasım gelir."
İşte geldi Haydar Baş adındaki bir Molla Kasım ve çatır çatır hesap soruyor, tarihi yanlış yazanları teker teker siygaya çekiyor.
Tarih yeniden yazılıyor.
Yeniden yazılan tarih elbette birilerinin rahatını bozuyor, huzurunu kaçırıyor, keyfine keder katıyor.
Verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü asla özür dilemiyoruz.
Yalan söyleyen tarih varsın rahatsız olsun, tarihe yalan söyleten tarihçi varsın rahatsız olsun, yalanları tekrarlayarak genç nesilleri aldatan sözüm ona yazar-çizerler de varsın rahatsız olsunlar.
Ebu Tâlib artık bundan böyle Hz. Ebu Tâlib'dir; mü'mindir, muvahhiddir ve ömrünün sonuna kadar Allah Resûlü'nü müdafaa etmiştir.
Hz. Ebu Tâlib'e ateşten ayakkabı giydirenler, hararetten beynini kaynatanlar ve bu uydurma haberleri "hadis" diye yutturanlar varsın rahatsız olsunlar.
Ümmet-i Muhammed'in çocuklarına, bilmem kaç nesilden beri Ebu Süfyan'ın faziletlerini, Muaviye'nin faziletlerini anlatanlar, artık bu masallarını dinleyecek kimseler bulamayacaklar etraflarında.
"Yezid'e o kadar da lanet okumamak lazım, onun zamanında birçok yer fethedilmiştir" diyen fesliler, cübbeli-sarıklılar artık bundan böyle ya doğruları söyleyecekler ya da susacaklar, çünkü kendilerini dinleyen kalmayacak.
En az Veda Hutbesi kadar meşhur olan ve en az o hutbe kadar dinleyicisi ve rivayet edicisi olan Ğadir-i Hum Hutbesi de artık tozlu raflardan indirildi, kitapların arasından gözler önüne serildi, gençliğin bilgisine sunuldu.
Bundan böyle İslam tarihi alanında kalem oynatanlar, yazıp-çizmeye gayret edenler bu kocaman güneş gibi hakikati yazmadan, sayfalar ayırmadan geçemeyecekler.
Osmanlı'da kardeş katliamı meselesinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün soyu-sopu meselesinde konuşanlar bundan böyle daha dikkatli konuşacaklar ve okuyan-araştıran gençlerin önünde ter dökecekler, rahatsız olacaklar.
Meltem Medya yayın gurubu olarak, Yeni Mesaj gazetesi olarak bu manada verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü asla özür dilemiyoruz.
Çağdaş Molla Kasım Haydar Baş ve kadrosu konuşuyor, yazıyor-çiziyor ve yalancıların rahatlarını bozmaya devam ediyor.
Öyle ya, yüz yıllar sonra da olsa haklıya hakkını vermek ve haksıza da haddini bildirmek lazım.
Ne güzel, beşe takmış adeta uçuyordunuz kimi yobazların, kimi cambazların isimlerinin başına "Hz." İfadesini kondurarak konup göçüyordunuz.
Bir Molla Kasım geldi planlarınızı alt-üst etti, keyfinizi kaçırdı.
"Derviş Yunus sen bu sözü eğri-büğrü söyleme
Seni siygaya çeken bir Molla Kasım gelir."
İşte geldi Haydar Baş adındaki bir Molla Kasım ve çatır çatır hesap soruyor, tarihi yanlış yazanları teker teker siygaya çekiyor.
Tarih yeniden yazılıyor.
Yeniden yazılan tarih elbette birilerinin rahatını bozuyor, huzurunu kaçırıyor, keyfine keder katıyor.
Verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü asla özür dilemiyoruz.
Yalan söyleyen tarih varsın rahatsız olsun, tarihe yalan söyleten tarihçi varsın rahatsız olsun, yalanları tekrarlayarak genç nesilleri aldatan sözüm ona yazar-çizerler de varsın rahatsız olsunlar.
Ebu Tâlib artık bundan böyle Hz. Ebu Tâlib'dir; mü'mindir, muvahhiddir ve ömrünün sonuna kadar Allah Resûlü'nü müdafaa etmiştir.
Hz. Ebu Tâlib'e ateşten ayakkabı giydirenler, hararetten beynini kaynatanlar ve bu uydurma haberleri "hadis" diye yutturanlar varsın rahatsız olsunlar.
Ümmet-i Muhammed'in çocuklarına, bilmem kaç nesilden beri Ebu Süfyan'ın faziletlerini, Muaviye'nin faziletlerini anlatanlar, artık bu masallarını dinleyecek kimseler bulamayacaklar etraflarında.
"Yezid'e o kadar da lanet okumamak lazım, onun zamanında birçok yer fethedilmiştir" diyen fesliler, cübbeli-sarıklılar artık bundan böyle ya doğruları söyleyecekler ya da susacaklar, çünkü kendilerini dinleyen kalmayacak.
En az Veda Hutbesi kadar meşhur olan ve en az o hutbe kadar dinleyicisi ve rivayet edicisi olan Ğadir-i Hum Hutbesi de artık tozlu raflardan indirildi, kitapların arasından gözler önüne serildi, gençliğin bilgisine sunuldu.
Bundan böyle İslam tarihi alanında kalem oynatanlar, yazıp-çizmeye gayret edenler bu kocaman güneş gibi hakikati yazmadan, sayfalar ayırmadan geçemeyecekler.
Osmanlı'da kardeş katliamı meselesinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün soyu-sopu meselesinde konuşanlar bundan böyle daha dikkatli konuşacaklar ve okuyan-araştıran gençlerin önünde ter dökecekler, rahatsız olacaklar.
Meltem Medya yayın gurubu olarak, Yeni Mesaj gazetesi olarak bu manada verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü asla özür dilemiyoruz.
Çağdaş Molla Kasım Haydar Baş ve kadrosu konuşuyor, yazıyor-çiziyor ve yalancıların rahatlarını bozmaya devam ediyor.
Öyle ya, yüz yıllar sonra da olsa haklıya hakkını vermek ve haksıza da haddini bildirmek lazım.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024