IMF ve AB tavsiyeli ekonomik politikalar sebebiyle, mevcut kaynaklarımızı, milli politikaları bir kenara koyan AKP Hükümeti, devletin gelir kalemlerini sadece toplanan vergilere ve sahip olduğumuz değerli kurumlarımızı, madenlerimizi ve de arazilerimizi yok pahasına yabancılara satmaya bağladı. Neticede ne var ne yok, stratejik olup olmadığına hiç bakmadan bir bir elden çıkardık.Dış ticaret açığının ve de cari açığın sürekli yüksek oranlarda artması da ithalatın, ihracata oranla katlanarak arttığını göstermektedir. Yani dünden çok daha fazla ithalat yapıyoruz. Bunun anlamı nedir? Elbette ki bu daha fazla döviz ihtiyacı, daha fazla borçlanma demektir.Döviz açığı arttıkça, ekonominin icrasından sorumlu olan yetkililer, yani hükümet erkanı geliri arttırmak zorunda kalacaktır. Çünkü IMF, bu gelirin önemli bir kısmını, hemen hemen yarısını bu borçların faizine ve de ana parasına ödenmesini istemektedir. Borçlar arttıkça ödenmesi gereken meblağ da artacak demektir.Bir taraftan borçların artması gelirin arttırılması için bir sebep olduğu kadar, diğer taraftan IMF ve AB baskısıyla yabancılara verilen tavizlerin yükü de devletin sırtına binmektedir. Örneğin, yabancı sıcak para sahiplerinin stopaj vergilerinin sıfıra indirilmesinin de yükü devlete kalmıştır. Bahsettiğimiz gibi devletin, şu anki yönetimin ekonomik anlayışı sebebiyle, iki gelir kaynağı vardır: Vergi ve özelleştirme. Sata sata özelleştirme geliri sıfıra doğru yaklaşırken yük, vergi gelirlerine binmektedir.Peki, vergilerdeki dağılım nasıldır?Açıklanan son rakamlara göre, bu yılın Ocak-Temmuz arasını kapsayan ilk 7 aylık döneminde bütçe gelirinin yüzde 80'ni vergilerden elde edilmiştir. Vergi gelirlerinin yüzde 61.7'si tüketimden alınan vergiler (ÖTV, KDV vs), Yüzde 28.2'si gelir ve kurumlar vergisi, yüzde 10.1'i ise diğer vergilerdir( Harçlar, damga vergisi vs.) Şimdi sıkı durun, geçen yıla göre bu vergi oranlarındaki artış oldukça önemli. Asıl vergiler olan gelir ve kurumlar vergisinin geçen yıla göre artış oranı yüzde 19.0 iken, vatandaşın belini büken tüketim vergilerindeki artış oranı yüzde 23.2, harçlardaki ve damga vergisindeki artış ise ortalama yüzde 26.Yani dolaylı vergiler (KDV, ÖTV vs) hem vergi gelirleri içerisinde asıl vergilerden - daha az olması gerekirken- oldukça fazladır hem de her geçen dönem asıl vergilere nispetle daha fazla artmaktadır. Hükümetin dolaylı vergilere yüklenmesinin sebebi ise, toplanmasının kolaylığı, tüketim sırasında tahsil edilebilmesi, dolaysız vergilerin (gelir ve kurumlar vergisi) ise kontrol altına alınamamasındandır.Hükümetin buradaki niyeti ne olursa olsun, zengin-fakir, kazanan-kazanmayan ayrımı yapmadan herkesten eşit bir şekilde alınan dolaylı vergiler en adaletsiz vergi kalemidir ve zaten tüketim darlığı, geçim sıkıntısı yaşanan ülkemizde daha ciddi sorunlara sebep olmaktadır.Peki, ne yapılmalıdır, çözüm var mıdır?Elbette vardır. Öncelikle gelir ve kurumlar vergisindeki tahsilat zorluğunun sebepleri tespit edilmelidir. Görünen o ki temel sebep maliyet enflasyonudur, yani üretim maliyetlerindeki yüksekliktir. Buna karşın vatandaşın gelirindeki düşüklük talebi daralttığı için ciddi bir pazar sorunu vardır ve üreticiler, satıcılar fiyatlara zam yapamamaktadır. Yani yaşanan bir deflasyon vardır. Üretici, üretirken enflasyonu, satarken deflasyonu yaşamaktadır, yani iki defa tokat yemektedir. Bu sebeple yeterli kazanç elde edemeyen, hatta zarar edip iflas noktasına gelen üreticiler, varlıklarını devam ettirebilmek için gayrı resmi çalışmayı maalesef tercih etmektedirler. Bugün hükümet, "niye böyle yapıyorsunuz" diyerek üreticiyi sıkıştıracağına üreticinin durumundaki vahameti tespit ederek gerekli ekonomik politikaları devreye koyması gerekmektedir.Bu manada en mantıklı çözümü Bağımsız Türkiye Partisi(BTP) lideri Prof. Dr. Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli'nde ortaya koymuştur. Zaten bu modeliyle yerli yabancı yüzlerce bilimadamı tarafından Nobel'e aday gösterilmesinin sebebi de sunduğu bu mantıklı, bilimsel çözümlerdir.Milli Ekonomi Modeli'nde 100 milyar liranın altında geliri olan vatandaşlara tüketim kesimi denmektedir ve bu kesimden bir kuruş vergi alınmayacaktır. Bunun anlamı tüketimden alınan dolaylı vergiler gibi vergilerin tamamen kaldırılmasıdır. Sadece bu mu? Hayır. Sosyal devlet projeleriyle (Vatandaşlık maaşı, annelere emekli maaşı, doğum parası, çocuklara burs, evlilik kredisi...) bu kesim özellikle desteklenecektir. Böylece nüfusunun yüzde 90'ı bu kesimi oluşturan ülkemizde 65 milyon kişilik büyük bir pazarın kapısı üreticilere açılacaktır. Sıfır faizli kredi, iktidara gelindikten 18 sonra bedava enerji, ucuz hammadde gibi desteklerle maliyetler aşağıya çekilerek üreticilerin daha fazla kazanması sağlanacak. Vergilerin meblağı ise üreticinin rahatlıkla ödeyebileceği düzeyde olacak. Bu da üreticilerimizin asıl vergi olan gelir ve kurumlar vergisini rahatlıkla vermesini sağlayacak.Genel manada ise devletin sadece vergi geliri olmayacak. Milli Ekonomi Modeli, 3 katrilyon dolarlık yeraltı ve yerüstü kaynaklarını devlet-millet ortaklığıyla işletilmesini ve de senyoraj(para basma) gelirini de devreye koyacak, güçlü ve vatandaşına sahip çıkan bir devlet anlayışını hayata geçirecektir.Milli para politikaları ve de uluslararası ticaret anlayışı sayesinde borçla dönen bir ekonomi değil, yabancı ülkelere borç veren bir ekonomi olacaktır. Böylece devletin gelirleri borçlara ve faizine değil, vatandaşa hizmet için harcanacaktır.Bunlar hiç de hayal değil, kitabı mevcut. Üstelik bu kitap ve sahibi bilim adamlarınca Nobel'e aday gösterildi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suçlar, 10. Yargı Paketi ile önlenebilir mi? / 05.06.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025