Vizesiz Avrupa hamhayal
Türkiye ile AB arasında sığınmacı konusunda varılan prensip anlaşması Türk vatandaşlarının Haziran sonundan itibaren vizesiz olarak Avrupa'ya gidebilmelerini de içeriyor. Uzmanlar, bunun hayalden ibaret olduğunu zira tüm AB ülkelerinin bu anlaşmayı onaylaması gerektiğini kaydediyor
10.03.2016 00:00:00
YENİ MESAJ/İSTANBUL
Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye, Brüksel'de yapılan zirvede göçmen krizinin nasıl aşılabileceğine dair bir plan üzerinde prensipte uzlaşıya vardı. Anlaşmanın kesinleşip kesinleşmeyeceği 18 Mart'ta yapılacak Avrupa Birliği (AB) Zirvesi'nde belli olacak.
Plan kapsamında Türkiye'den denize açılarak Yunan adalarına ulaşan Suriyeli göçmenlerin Türkiye'ye geri gönderilmesi, bunun karşılığında da Türkiye'nin kabul ettiği her bir Suriyeli göçmen için AB ülkelerinin de Türkiye'deki mülteci kamplarında bulunan kayıtlı Suriyelilerden bir kişiye kapılarını açması söz konusu. Ancak daha şimdiden, varılan uzlaşıya özellikle AB içinde ve dışında muhalif sesler yükselmeye başladı.
Uzlaşmaya karşı itirazlar yoğunlaşıyor
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), AB ve Türkiye arasındaki anlaşmanın uluslararası hukuku ihlal edebileceği uyarısını yaptı. UNHCR, göçmenlerin başvurularının tek tek ele alınmaksızın bir ülkeden diğerine gönderilmelerinin uluslararası anlaşmaların getirdiği yükümlülüklere aykırı düşeceğini savundu. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) varılan anlaşmanın AB ilkelerine de ters olduğu kanaatinde. Örgütün Mülteci Hakları Direktörü Bill Frelick, "Mülteciler bir pazarlık unsuru olarak kullanılmamalı. AB'nin mülteci sığınma sistemi, hatta Avrupa değerleri risk altında" diye konuştu.
Türkiye neden bu işe atladı?
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'nden Doç. Dr. Murat Erdoğan da AB ve Türkiye arasında varılan mutabakatın gerçekçi olmadığını düşünüyor. Erdoğan, "Bir Suriyeli siz gönderin, bir Suriyeli de biz alalım demek, mülteci akışını siz düzenli hale getirin demek anlamına geliyor. Türkiye'nin neden böyle bir yükümlülüğü var, anlamıyorum" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Siz ülkenizde, hele ki iltica başvurusunda bulunmuş insanları, soruşturmasını yapmadan, başvuru süreçlerini işletmeden, UNHCR'ın onayı olmadan başka bir ülkeye yollayamazsınız. Fiili bir durum yaratılmaya çalışılıyor. Bunun uluslararası hukuka sığan bir tarafı yok."
Türkiye 'güvenli ülke' mi?
Öte yandan Türkiye, AB ülkeleri tarafından, hukuken mültecilerin geri gönderilebileceği bir "güvenli ülke" statüsünde görülmüyor. Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi'ne imza atan ülkelerden biri. Ancak sözleşmeye 'coğrafi sınırlama' ile taraf olan tek ülke konumunda. Bu da Türkiye'nin sadece Avrupa Konseyi ülkelerinden gelenlere mülteci statüsü verebilmesi anlamına geliyor. Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olmayan ülkelerden gelen kişilere ise 'geçici sığınma' statüsü tanınıyor. Bu nedenle Türkiye'deki 2.7 milyonu aşkın Suriyeli göçmen de bu statüde görülüyor.
AB'nin hedefi sığınmacıları postalamak
UNHCR'ın eski Türkiye direktörü Metin Çorabatır, "Geri kabul anlaşmasının yürümesi açısından Türkiye'de mülteci statüsü için bireysel başvuru imkânının olması lazım. Ancak Suriyeliler geçici koruma statüsü altında oldukları için bu imkânları yok" şeklinde konuştu.
Çorabatır, "AB Türkiye'nin 'güvenli ülke' olduğu imajını yayıp, mümkün olduğu kadar çok insanı Türkiye'ye yollamak istiyor. Türkiye ise bu tanımı en dar şekliyle yorumlayıp daha az insanı geri kabul anlaşması çerçevesinde almaya hevesli" diye konuştu.
AB ile müzakerelerde işte en büyük taviz
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Uzmanı Mehmet Uğur Ekinci, Brüksel'de yapılan Avrupa Birliği (AB) - Türkiye Zirvesi'ne ilişkin olarak, "Vize serbestliği, Türkiye ile müzakerelerin ilerletilmesi ve Suriyeli mültecilerin Avrupa içinde dağıtılması konusunda ortak bir tutum olmayınca şimdi yapılan açıklamalar hep iyi niyet açıklamaları oluyor. AB, esas 18 Mart'ta Türkiye'ye ilişkin konularda kendi içinde bir karara varacak sanırım. Şu anda olumlu bir atmosfer var ama bekleyip görelim" dedi. Mehmet Uğur Ekinci, zirvede ele alınan diğer konuların da geri kabul anlaşmasıyla eş zamanlı yürütülen vize serbestisi ve müzakerelerin hızlandırılması olduğunu söyledi. Gerek Türkiye'nin gerek AB'nin birbirlerine yönelik adımlar attığını kaydeden Ekinci, şöyle devam etti: "AB Türkiye'nin vize talebine olumlu yaklaşıyor. Türkiye de Yunanistan'a bundan sonra geçecek olan düzensiz göçmenlerin Türkiye'ye gönderilmesini kabul ediyor. Türkiye, normalde geri kabul anlaşmasında sığınmacı adayların anlaşmaya dahil olmadığını söylüyordu. Şimdi o konuda biraz geri adım atmış durumda. Karışık sinyaller var. AB, 'vize konusunu hızlandırırız ama Türkiye kendisinden beklenen şartları yerine getirmek durumunda' diyor. Bunlar Hazirana kadar AB'yi tatmin edecek noktaya nasıl getirilir, bilemiyorum." Zirvede ele alınan bir diğer konunun da Türkiye'nin AB'ye geri göndereceği her bir düzensiz göçmenin yerine bir mülteci alması olduğunu ifade eden Ekinci, bunun da AB tarafından prensipte kabul edilmiş göründüğünü ancak birliğin kendi içinde bu göçmen ve mültecileri nasıl dağıtacağı konusunun henüz netleşmediğini anlattı.
Vizesiz Avrupa çok zor
Geçtiğimiz salı sabaha karşı Brüksel'de AB ile Türkiye arasında prensipte varılan anlaşmanın en kritik unsurunu Türklere vize serbestisi oluşturuyor. Uzmanlara göre vize serbestisinin hayata geçebilmesi için AB ülkelerinin onay vermesi gerekiyor. Bu, AB Konseyi'nde nitelikli çoğunlukla oylanacak bir karar. Ancak örneğin Fransa bu konuda çok çekingen davranıyor. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Türkiye'nin 72 şartı yerine getirmesi gerektiğini kaydetti.
Avrupa kapılarını sığınmacılara kapatıyor
Türkiye ile AB arasında uzlaşının sonuçları beklenedursun, Slovenya ve Sırbistan, yasal belgeleri bulunmayan göçmenlerin Makedonya ve Bulgaristan'dan ülkeye girişine izin verilmeyeceğini belirtti.
AB içindeki sekiz ülke halihazırda sınır kontrollerini sıkılaştırmış durumda. Bu da binlerce mültecinin Yunanistan sınırında yığılmasına yol açtı.
Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye, Brüksel'de yapılan zirvede göçmen krizinin nasıl aşılabileceğine dair bir plan üzerinde prensipte uzlaşıya vardı. Anlaşmanın kesinleşip kesinleşmeyeceği 18 Mart'ta yapılacak Avrupa Birliği (AB) Zirvesi'nde belli olacak.
Plan kapsamında Türkiye'den denize açılarak Yunan adalarına ulaşan Suriyeli göçmenlerin Türkiye'ye geri gönderilmesi, bunun karşılığında da Türkiye'nin kabul ettiği her bir Suriyeli göçmen için AB ülkelerinin de Türkiye'deki mülteci kamplarında bulunan kayıtlı Suriyelilerden bir kişiye kapılarını açması söz konusu. Ancak daha şimdiden, varılan uzlaşıya özellikle AB içinde ve dışında muhalif sesler yükselmeye başladı.
Uzlaşmaya karşı itirazlar yoğunlaşıyor
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), AB ve Türkiye arasındaki anlaşmanın uluslararası hukuku ihlal edebileceği uyarısını yaptı. UNHCR, göçmenlerin başvurularının tek tek ele alınmaksızın bir ülkeden diğerine gönderilmelerinin uluslararası anlaşmaların getirdiği yükümlülüklere aykırı düşeceğini savundu. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) varılan anlaşmanın AB ilkelerine de ters olduğu kanaatinde. Örgütün Mülteci Hakları Direktörü Bill Frelick, "Mülteciler bir pazarlık unsuru olarak kullanılmamalı. AB'nin mülteci sığınma sistemi, hatta Avrupa değerleri risk altında" diye konuştu.
Türkiye neden bu işe atladı?
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'nden Doç. Dr. Murat Erdoğan da AB ve Türkiye arasında varılan mutabakatın gerçekçi olmadığını düşünüyor. Erdoğan, "Bir Suriyeli siz gönderin, bir Suriyeli de biz alalım demek, mülteci akışını siz düzenli hale getirin demek anlamına geliyor. Türkiye'nin neden böyle bir yükümlülüğü var, anlamıyorum" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Siz ülkenizde, hele ki iltica başvurusunda bulunmuş insanları, soruşturmasını yapmadan, başvuru süreçlerini işletmeden, UNHCR'ın onayı olmadan başka bir ülkeye yollayamazsınız. Fiili bir durum yaratılmaya çalışılıyor. Bunun uluslararası hukuka sığan bir tarafı yok."
Türkiye 'güvenli ülke' mi?
Öte yandan Türkiye, AB ülkeleri tarafından, hukuken mültecilerin geri gönderilebileceği bir "güvenli ülke" statüsünde görülmüyor. Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi'ne imza atan ülkelerden biri. Ancak sözleşmeye 'coğrafi sınırlama' ile taraf olan tek ülke konumunda. Bu da Türkiye'nin sadece Avrupa Konseyi ülkelerinden gelenlere mülteci statüsü verebilmesi anlamına geliyor. Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olmayan ülkelerden gelen kişilere ise 'geçici sığınma' statüsü tanınıyor. Bu nedenle Türkiye'deki 2.7 milyonu aşkın Suriyeli göçmen de bu statüde görülüyor.
AB'nin hedefi sığınmacıları postalamak
UNHCR'ın eski Türkiye direktörü Metin Çorabatır, "Geri kabul anlaşmasının yürümesi açısından Türkiye'de mülteci statüsü için bireysel başvuru imkânının olması lazım. Ancak Suriyeliler geçici koruma statüsü altında oldukları için bu imkânları yok" şeklinde konuştu.
Çorabatır, "AB Türkiye'nin 'güvenli ülke' olduğu imajını yayıp, mümkün olduğu kadar çok insanı Türkiye'ye yollamak istiyor. Türkiye ise bu tanımı en dar şekliyle yorumlayıp daha az insanı geri kabul anlaşması çerçevesinde almaya hevesli" diye konuştu.
AB ile müzakerelerde işte en büyük taviz
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Uzmanı Mehmet Uğur Ekinci, Brüksel'de yapılan Avrupa Birliği (AB) - Türkiye Zirvesi'ne ilişkin olarak, "Vize serbestliği, Türkiye ile müzakerelerin ilerletilmesi ve Suriyeli mültecilerin Avrupa içinde dağıtılması konusunda ortak bir tutum olmayınca şimdi yapılan açıklamalar hep iyi niyet açıklamaları oluyor. AB, esas 18 Mart'ta Türkiye'ye ilişkin konularda kendi içinde bir karara varacak sanırım. Şu anda olumlu bir atmosfer var ama bekleyip görelim" dedi. Mehmet Uğur Ekinci, zirvede ele alınan diğer konuların da geri kabul anlaşmasıyla eş zamanlı yürütülen vize serbestisi ve müzakerelerin hızlandırılması olduğunu söyledi. Gerek Türkiye'nin gerek AB'nin birbirlerine yönelik adımlar attığını kaydeden Ekinci, şöyle devam etti: "AB Türkiye'nin vize talebine olumlu yaklaşıyor. Türkiye de Yunanistan'a bundan sonra geçecek olan düzensiz göçmenlerin Türkiye'ye gönderilmesini kabul ediyor. Türkiye, normalde geri kabul anlaşmasında sığınmacı adayların anlaşmaya dahil olmadığını söylüyordu. Şimdi o konuda biraz geri adım atmış durumda. Karışık sinyaller var. AB, 'vize konusunu hızlandırırız ama Türkiye kendisinden beklenen şartları yerine getirmek durumunda' diyor. Bunlar Hazirana kadar AB'yi tatmin edecek noktaya nasıl getirilir, bilemiyorum." Zirvede ele alınan bir diğer konunun da Türkiye'nin AB'ye geri göndereceği her bir düzensiz göçmenin yerine bir mülteci alması olduğunu ifade eden Ekinci, bunun da AB tarafından prensipte kabul edilmiş göründüğünü ancak birliğin kendi içinde bu göçmen ve mültecileri nasıl dağıtacağı konusunun henüz netleşmediğini anlattı.
Vizesiz Avrupa çok zor
Geçtiğimiz salı sabaha karşı Brüksel'de AB ile Türkiye arasında prensipte varılan anlaşmanın en kritik unsurunu Türklere vize serbestisi oluşturuyor. Uzmanlara göre vize serbestisinin hayata geçebilmesi için AB ülkelerinin onay vermesi gerekiyor. Bu, AB Konseyi'nde nitelikli çoğunlukla oylanacak bir karar. Ancak örneğin Fransa bu konuda çok çekingen davranıyor. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Türkiye'nin 72 şartı yerine getirmesi gerektiğini kaydetti.
Avrupa kapılarını sığınmacılara kapatıyor
Türkiye ile AB arasında uzlaşının sonuçları beklenedursun, Slovenya ve Sırbistan, yasal belgeleri bulunmayan göçmenlerin Makedonya ve Bulgaristan'dan ülkeye girişine izin verilmeyeceğini belirtti.
AB içindeki sekiz ülke halihazırda sınır kontrollerini sıkılaştırmış durumda. Bu da binlerce mültecinin Yunanistan sınırında yığılmasına yol açtı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.