Yüksek enflasyon ve çalışanların maaşları her gündeme geldiğinde hükümet yetkilileri, "Biz vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz" açıklaması yapıyorlar.
Yükselen enflasyonla birlikte 9 bin 590 TL'ye çıkan açlık sınırı ve 31 bin 240 TL'ye çıkan yoksulluk sınırı karşısında hala tam kapasite çalışan bir işçiye 8 bin 506 TL vermeye de devam ediyorlar. Enflasyon canavarı vatandaşların tepesine binmiş, tepinip duruyor, suyunu çıkartıyor gören yok!
AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında bir asgari ücretle ne kadar buğday, ekmek, meyve, sebze, dolar, çeyrek altın, mazot alabiliyordunuz, bugün ne kadar alabiliyorsunuz bir mukayese yapın, vatandaşın alım gücünün ne kadara eridiğini görecekseniz.
Eğer bir ülkenin siyasileri papağan gibi, "Vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz" diyor, hatta her yıl "Enflasyon oranında maaşlara zam yapıyoruz" diye ekliyorlarsa, buna rağmen maaşların alım gücü sürekli düşüyorsa burada iki durum söz konusudur: Ya enflasyon rakamları gerçekleri yansıtmıyordur, ya da siyasiler yalan söylüyordur.
Ülkemizde, uygulanan borca ve ithalata dayalı yanlış ekonomi politikaları maliyetlerin artmasına, ürün ve hizmetlerin pahalanmasına neden oluyor. Diğer bir ifadeyle Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar önce belirttiği gibi ülkemizdeki enflasyon, talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonu…
Talep ise, vatandaşların alım gücü çok düşük olduğu için yerlerde sürünüyor.
Üstelik vatandaşların düşük geliri, yüksek enflasyon karşısında hızla erimeye de devam ediyor. Bu yılın Ocak-Mart dönemini kapsayan ilk 3 ayında tüketici enflasyonu, Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre yüzde 12.5, Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre yüzde 23.1 arttı.
Dar gelirliler, ENAG'ın açıkladığı enflasyona maruz kalıyor. Buna göre, asgari ücretlinin piyasadaki alım gücü yılbaşında 8 bin 506 TL iken, 3 ayın sonunda 6 bin 911 liraya, en düşük emekli aylığının alım gücü 5 bin 500 lira iken 4 bin 469 liraya düştü. En düşük emekli aylığı 3 ayda 1031 TL, asgari ücret ise 1595 TL erimiş oldu.
En düşük emekli aylığına seçim sebebiyle 2 bin TL Hazine'den destek sağlanması bu kapsamdaki emeklilerin kayıplarını 'şimdilik' telafi ediyor ama asgari ücretlilerin mağduriyetleri artmaya devam ediyor.
Alınan maaşlar zaten açlık sınırının altında idi, daha da dibe doğru gidiyor.
Ülke nüfusunun neredeyse yüzde 90'ını kapsayan dar gelirlilerin enflasyonu ENAG'ın açıkladığı enflasyon rakamına daha yakın dedik, bakın TÜİK'in verileri de bunu doğruluyor. DİSK-AR'ın bu noktadaki çalışması dikkat çekici…
DİSK-AR'ın TÜİK verilerinden yola çıkarak yaptığı hesaplamaya göre, Mart ayında en yoksul gelir grubu yüzde 100'den fazla gıda enflasyonu hissederken, en yüksek gelir grubu ise yüzde 50'den düşük gıda enflasyonu hissetti.
Hesaplamada, yüzde 20'lik grupların detayları şöyle: En yoksul yüzde 20'lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 100.2; ikinci yüzde 20'lik grubun yüzde 87.5; üçüncü yüzde 20'lik grubun yüzde 78.8; dördüncü yüzde 20'lik grubun yüzde 67.2 ve en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun yüzde 49.9 oldu. Dikkat ederseniz dar gelirliler, yüksek enflasyonu zengin olanlardan 2 kat daha fazla hissediyor.
Hükümet yetkilileri Osman Gazi'nin hocası Şeyh Edebali'nin, "Milleti yaşat ki devlet yaşasın" sözünü sık sık hatırlatıyorlar.
Esasen çok doğru bir söz, millet yaşarsa devlet yaşar; milletin açlık ve yokluk içinde perişan yaşadığı bir atmosferde, devleti ayakta tutmak asla mümkün değildir.
Peki, milleti yaşatmak bu mudur?
Oğuz Kağan, devletin uyguladığı politikalarla vatandaşlarını zengin hale getirmesi gerektiğini vurgulayarak, ülkede bir tek fakir kalmamalı, hatta öyle ki fakirlik suç sayılmalı demektedir. Bu engin bakış açısından geldiğimiz noktaya bakın; çalışanlar, emekliler açlık sınırının altında maaşa talim ediyor, 31 bin 240 TL'lik yoksulluk sınırına yani fakirlikten kurtuluşa ise ulaşılması imkansız.
'Fakirlik suç sayılsın'dan, fakirliğe hatta açlığa mahkum olmaya indirgendik.
Türk milleti bu yokluğa, bu sefalete layık değildir.
Ama Türk milleti olma bilincine sahip olursa…
Oğuz Kağan'ın bu hedefinin bugünkü ekonomik model hali, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir. Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) parti programında olan bu eşsiz model, yoksulluk sınırı üzerinde bir maaşı, ayrıca vatandaşlık maaşını, ev hanımı maaşını, doğum parasını, çocuk parasını daha doğrusu vatandaşların kimseye muhtaç olmadan haklarına rahatlıkla ulaşabildiği bir ekonomik ortamı garanti etmektedir.
Çözüm belli, adres belli…
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025