Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener'in yabancı sermaye ile ilgili olarak yaptığı açıklamaları, halkta ciddi tepkilere yol açan, yabancı sermayenin yeni yatırım şeklinde değil, zaten kar eden şirketleri satın alarak elde edeceği kazancını dışarıya aktarmak amacıyla geldiğinin, artık saklanamaz boyutlara geldiğinin bir yansıması olarak değerlendirmek gerekir.Sayın Bakan, kısa vade için gelen yabancı sermayenin ülke için yararlı olduğunu söyleyerek bir çam devirmesine karşın, karlı yerli kuruluşları alacak olan yabancı sermayenin uzun vadede ekonomide yapacağı tahribattan endişe duyması, milletin bu konudaki endişesinin sonunda, bakanlara kadar ulaştığını mı gösteriyor acaba? IMF ile yeni bir stand-by imzalanmışken, hükümet bu konudan çok daha önemsiz konularda bile çizginin dışına çıkmayacağını imza altına almışken, kar eden stratejik kuruluşlar birer birer çerez parasına elden çıkarılırken bu açıklama da ne anlama geliyor böyle. Hadi Başbakan'ın muhalefet partisi lideri gibi, akaryakıt zamlarını eleştirmesine halkımız alıştı yada seçime kadar tepkisinin bir bölümünü frenliyor diyelim. Tahkim celladı her icraatın başında beklerken, geri dönüşü olmayan, açıklamalardan anlaşıldığına göre üzerinde fikir birliği bulunmayan, ulusal güvenliğimizi dahi tehdit edecek icraatları kimse bu millete, klasik kayıkçı kavgalarıyla, gaz alma taktikleriyle sindirtmeye çalışmasın. Bakan Şener'in açıklamaları, yabancı sermayenin gelişinin ne şekilde olması gerektiği tartışmalarını bir anda kamuoyu gündemine taşıdı taşımasına fakat basınımızdaki karga kılavuzlar konunun tam sırası gelmişken doğru değerlendirilmesinin önünü kesmede her zamanki gibi pek mahirler. Aslında Bakan Şener'in başlattığı tam olarak yabancı sermaye tartışması değil. Çünkü, inanılmaz bir biçimde kısa vadeli gelen yabancı sermayenin faydalı olduğunu söylüyor. Hemde, sıcak para denilen bu kısa vadeli fonların bedelini sırtında taşıyan milyonların gözü önünde. Bu yüzden buna özelleştirme tartışması demek daha doğru olurdu kanısındayım. Zira Bakan Şener'in malum çevreler tarafından eleştirilen sözleri, özelleştirilerek yabancılara satılan kuruluşların uzun dönemde ekonomiye zarar varebileceği ile ilgiliydi. Hükümetin diğer bakanlarından ve AKP'li vekillerden bu konuda henüz net bir açıklama gelmiş değil. Özellikle, özelleştirme konusunda başı çeken Başbakan'ın nası tepki vereceği merak konusu. Yumuşak bir geçişi tercih edeceğini sanıyorum. Çünkü Başbakan, 70 milyonun bu hususta ne düşündüğünü çok iyi biliyor. Bu sebeple gündemi değiştirecek birşeyler bulmak ilk tercihi olacaktır. Tabi Bakan Şener içinde bundan sonraki tavrı, samimiyet ve devlet adamı tutarlılığı yönünden dikkatle takip edilecektir. Yabancı sermayenin vazgeçilmez olduğuna ilişkin yorumların, düşünsel bir sürecin ürünü değil, tamamen kabule dayalı bir dogma şeklinde bu konuda fikir yürütenlere bir "iman şartı" olarak dayatılması ve bu kabulün bilimselliğini tartışmaya açacak yolların bile, etiketi profesör, yazar, politikacı olan insanlar tarafından tıkanması, varsayımın neden yanlış olduğunu bilimsel olarak ortaya koymayı zorunlu kılıyor.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007