İsrail, Ortadoğu'nun çıban başıdır. Eğer Ortadoğu'da ve hatta bütün dünyada, gerçekten bir barış isteniyorsa, en başta İsrail'in hizaya getirilmesi şarttır. Bunun gerçekleştirilmesi için ilk önce, Yahudi dostlarını tanımak ve yönetimlerden uzaklaştırmak gerekmektedir. ABD yönetimi, ilk sırayı almak üzere, birçok devlet yönetiminde Yahudi dostları mevcuttur. İşte İsrail, yapacaklarını, bu dostlar sayesinde yapmaktadır. Bunlar içerisinde öyleleri vardır ki, görünüşte İsrail düşmanıdır. İsrail'e düşman olanların safındadır. Örneğin, vefat eden Fas kralı Hasan gibi. Onun Yahudi dostu olduğunu, Mossad'a Fas'ta üs kurma izni verdiğini ve bu ilişkisinin 30 yıllık bir mazisi bulunduğunu, ancak ölümünden sonra öğrenebildik. İsrail basını ölümünün ardından, ondan övgüyle söz etti.
Acaba Kral Hasan gibi, İsrail düşmanları safında yer alıp da ona dost olan yöneticiler, Ortadoğu ülkelerinde yok mu? Bunların kimler olduğunu öğrenmek için ölmelerini mi beklememiz gerekiyor? Yahudi dostlarını öldükten sonra tanımanın bir faydası oluyor mu? Önemli olan, onları ölmeden önce tanımak ve şerlerinden emin olmak değil mi? Bu da hiç zor olmasa gerek. Yöneticilerin yaptıklarına bakarak, kime dost, kime düşman olduklarını anlamak her halde mümkündür.
Yahudi'nin, bir de gizli olmayan dostları bulunmaktadır. Daha doğrusu, Yahudi dostlarını tanımanın şaşmaz bir ölçüsü daha var. Onu ifade etmeden geçmek, büyük eksiklik olur. Bilindiği gibi, Yahudi bir anadan doğmayan Yahudi olamaz. Yahudilikte, İslam'da olduğu gibi davet, Hıristiyanlıkta olduğu gibi misyonerlik kurumu yoktur. Yahudiler, bu boşluğu masonlukla dolduruyorlar. Onun için masonlar, ister istemez, bilerek veya bilmeyerek, Yahudiye dostturlar. Aslında İsrail devletinin kurulmasına da en büyük desteği masonlar sağlamışlardır.
Yahudiler, ideallerine en büyük engel olarak gördükleri Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesinde ve Osmanlı'nın parçalanmasında hep masonları kullanmışlardır. İkinci Dünya Savaşı sonunda Yalta'da dünyayı paylaşmak üzere bir araya gelen ABD Başkanı Roosvelt, İngiltere Başbakanı Çörçil, Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Stalin'in üçünün de mason olması Yahudileri ideallerine kavuşturdu. Bugüne gelelim. Bugün ABD demek CIA demektir. CIA'nin, 1947'de ABD'nin Mason başkanı Truman tarafından kurulması bir tesadüf değildir. CIA, Yahudilere hizmet etmek için Yahudi sermayesiyle kurulmuş bir kuruluştur.
CIA ile Mossad'ın birlikte çalışması ise işin bir başka ilginç yönünü teşkil eder. Bu iki istihbarat örgütü o kadar içiçe çalışırlar ki, birbirleriyle ilgili casusluk yapmaya gerek duymazlar. Kumar, fuhuş, alkol, uyuşturucu piyasası CIA kontrolündeki mafyaların elindedir. Yıllar önce yapılan bir araştırmaya göre CIA'nın öldürdüğü insan sayısı 3 milyondur. Bir başka gerçek de şu: CIA, Mossad ve mafya gibi örgütlerin hepsi masonluğun, dolayısıyla siyonizmin bir parçasıdır.
Sözün özü, Yahudileri ve Yahudi dostlarını tanımadan, hilelerini bertaraf etmeden, dünyada huzur ve barış asla gerçekleşmez. Kendilerini insanların efendisi, başkalarını köle ve hizmetçi kabul eden Yahudi, yalnız bir bölgenin, yalnız Filistinlilerin sorunu değil, bütün dünyanın sorunudur. Özellikle Türkiye'ye, bu konuda tarihi görevler düşmektedir. Bosna'da savaşan komutanlardan biri aynen şöyle diyordu: "Biz burada İstanbul'un savunmasını yapıyoruz. Burası düşerse, sıra İstanbul'a gelecektir." Aynı şekilde Filistinliler de, Kuzey Irak'ın Güneydoğu'nun savunmasını yapıyorlar. Filistin olayına, bu gözle bakmadan atılan adımlar, İsrail'in yararına olacaktır.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek, Yahudiler için şöyle der: "O hiçbir zaman ortada ve öz hüviyetiyle mevcut değil, zaman ve mekânın meselesi ve dertleri içindedir." İşte marifet ve basiret odur ki, onu gizlendiği yerlerden çıkarmak ve söküp atmaktır. Bütün insanlık, bunu yapabilecek yöneticilere muhtaçtır ve onu beklemektedir. Öyle görülüyor ki, bu şeref yine Türk milletine nasip olacaktır.
Acaba Kral Hasan gibi, İsrail düşmanları safında yer alıp da ona dost olan yöneticiler, Ortadoğu ülkelerinde yok mu? Bunların kimler olduğunu öğrenmek için ölmelerini mi beklememiz gerekiyor? Yahudi dostlarını öldükten sonra tanımanın bir faydası oluyor mu? Önemli olan, onları ölmeden önce tanımak ve şerlerinden emin olmak değil mi? Bu da hiç zor olmasa gerek. Yöneticilerin yaptıklarına bakarak, kime dost, kime düşman olduklarını anlamak her halde mümkündür.
Yahudi'nin, bir de gizli olmayan dostları bulunmaktadır. Daha doğrusu, Yahudi dostlarını tanımanın şaşmaz bir ölçüsü daha var. Onu ifade etmeden geçmek, büyük eksiklik olur. Bilindiği gibi, Yahudi bir anadan doğmayan Yahudi olamaz. Yahudilikte, İslam'da olduğu gibi davet, Hıristiyanlıkta olduğu gibi misyonerlik kurumu yoktur. Yahudiler, bu boşluğu masonlukla dolduruyorlar. Onun için masonlar, ister istemez, bilerek veya bilmeyerek, Yahudiye dostturlar. Aslında İsrail devletinin kurulmasına da en büyük desteği masonlar sağlamışlardır.
Yahudiler, ideallerine en büyük engel olarak gördükleri Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesinde ve Osmanlı'nın parçalanmasında hep masonları kullanmışlardır. İkinci Dünya Savaşı sonunda Yalta'da dünyayı paylaşmak üzere bir araya gelen ABD Başkanı Roosvelt, İngiltere Başbakanı Çörçil, Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Stalin'in üçünün de mason olması Yahudileri ideallerine kavuşturdu. Bugüne gelelim. Bugün ABD demek CIA demektir. CIA'nin, 1947'de ABD'nin Mason başkanı Truman tarafından kurulması bir tesadüf değildir. CIA, Yahudilere hizmet etmek için Yahudi sermayesiyle kurulmuş bir kuruluştur.
CIA ile Mossad'ın birlikte çalışması ise işin bir başka ilginç yönünü teşkil eder. Bu iki istihbarat örgütü o kadar içiçe çalışırlar ki, birbirleriyle ilgili casusluk yapmaya gerek duymazlar. Kumar, fuhuş, alkol, uyuşturucu piyasası CIA kontrolündeki mafyaların elindedir. Yıllar önce yapılan bir araştırmaya göre CIA'nın öldürdüğü insan sayısı 3 milyondur. Bir başka gerçek de şu: CIA, Mossad ve mafya gibi örgütlerin hepsi masonluğun, dolayısıyla siyonizmin bir parçasıdır.
Sözün özü, Yahudileri ve Yahudi dostlarını tanımadan, hilelerini bertaraf etmeden, dünyada huzur ve barış asla gerçekleşmez. Kendilerini insanların efendisi, başkalarını köle ve hizmetçi kabul eden Yahudi, yalnız bir bölgenin, yalnız Filistinlilerin sorunu değil, bütün dünyanın sorunudur. Özellikle Türkiye'ye, bu konuda tarihi görevler düşmektedir. Bosna'da savaşan komutanlardan biri aynen şöyle diyordu: "Biz burada İstanbul'un savunmasını yapıyoruz. Burası düşerse, sıra İstanbul'a gelecektir." Aynı şekilde Filistinliler de, Kuzey Irak'ın Güneydoğu'nun savunmasını yapıyorlar. Filistin olayına, bu gözle bakmadan atılan adımlar, İsrail'in yararına olacaktır.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek, Yahudiler için şöyle der: "O hiçbir zaman ortada ve öz hüviyetiyle mevcut değil, zaman ve mekânın meselesi ve dertleri içindedir." İşte marifet ve basiret odur ki, onu gizlendiği yerlerden çıkarmak ve söküp atmaktır. Bütün insanlık, bunu yapabilecek yöneticilere muhtaçtır ve onu beklemektedir. Öyle görülüyor ki, bu şeref yine Türk milletine nasip olacaktır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018