Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1982 Anayasası'nın "Cumhuriyetin Nitelikleri" başlığı altında, 2. maddede şöyle tanımlanmıştır:"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir."Cumhuriyet olmanın ve de demokrasinin gereği olarak da kuvvetler ayrılığı ilkesi geçerlidir yani yasama, yürütme ve yargı bağımsız olmak zorundadır.Prof. Dr. Haydar Baş'ın da ifade ettiği gibi, "Kuvvetler ayrılığı güçlerin birbirine üstünlüğünü engelleyen bir sibop mesabesindedir."Bildiğiniz gibi, yasama, milletin oy vererek belirlediği vekillerden oluşan TBMM'ye aittir. Yürütme, bu vekillerin içinden seçilen hükümete aittir. Yürütme bazı siyasilerin anladığı ve uyguladığı anlamda "yürütmek" değil, hükümetin millet adına, millete hizmet için planladıklarını Milletin Meclisi'ne takdim edip onayını aldıktan sonra uygulama hadisesidir. Yargı ise yasama ve yürütmeden bağımsız olarak, siyasiler arasında, devlet-millet arasında, toplum içinde çıkabilecek sorunları adil ve tarafsız bir şekilde çözecek, ülke içinde dengeyi sağlayacak olan iradedir. Eğer yasama gücüne sahip olanlar ABD'den, AB'den icazet alma yoluna giderler de, milletten oy almalarına rağmen millete değil de bu dış iradelere ve onların yerli uzantılarına hizmet etmeyi kendilerine amaç ve misyon edinirlerse o Meclis'te sağlıklı bir yasama yapılması mümkün değildir. Vekiller, önlerine konulan küresel talepleri mecburen ve hiç düşünmeden onaylayan bir mercii haline geldiklerinden milletin kendilerine ilettiği sorunlara pek zaman bulamazlar. Eller batının talepleri için kalkar ve iner, milli akıl devre dışı kalır.Yürütme gücüne sahip olan hükümet, millete hizmet için değil de icazet aldığı dış güçlere hizmet için kanunlar çıkarır, onları Meclis'e götürürse, yine Milet lehine hayırlı bir tablo ortaya çıkmaz. Yargı bağımsızlığını kaybederse, ortaya çıkan adaletsizlik sebebiyle ülke önce kaosa sürüklenir ardından da kan gövdeyi götürür.Bağımsızlık deyince bir noktanın altını çizmek gerekmektedir: Milletten bağımsızlık değil, millet için bağımsızlık? Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk bağımsızlık deyince, "egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir" gerçeğini kastediyordu.Fakat sonraki siyasiler, örneğin Merkez Bankası'nın bağımsızlığı derken, milletten bağımsız olmasını, ABD'ye, IMF'ye bağımlı olmasını kastettiler. Yasamanın, yürütmenin bağımsızlığı ederken, bunların ABD'ye AB'ye taşeron olmasını, İsrail'in hamisi olmasını, batının bir dediğini iki etmemelerini anladılar.Yargının bağımsızlığı derken Avrupa mahkemelerinin Türk mahkemelerinin üstüne çıkarılmasını, Türk milletinin "soykırım" yalanlarıyla yargısız infaz edilmesini, Türkiye'nin tazminat üstüne tazminata mahkum edilmesini, ülkemizde sebebi ve sonucu bilinmeyen meselelerle, sırf siyasi nedenlerle insanların mahkum edilmesini, yargı mensuplarının Pensilvanya'ya bağlanmasını kastettiler.Şimdi de kalkmış birileri, bu tablonun sorumluları olmalarına rağmen, Anayasa'nın 137. maddesi, TCK'nin 288. maddesi, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 137. maddesi için "Zaten bunlar uygulanmıyor bunları kaldıralım" diyebiliyor. Sanki suç 1982 Anayasası'ndaymış gibi, siyasette en çok üzüldükleri konulardan birisinin "yeni anayasanın yapılmamış olması" olarak ifade edebiliyorlar.Prof. Dr. Baş'ın sürekli ifade ettiği gibi, sorun 1982 Anayasasında değil, onun gereklerini uygulamayan işbilmez siyasilerdedir.Yasama gücüne sahip olanlar bu yasamayı millet adına yapsalar, yürütme gücüne sahip olanlar millete hizmete kendilerini adasalar, yargı da millet adına bağımsız olsa dün ve bugün yaşadığımız bütün sorunlar hiç yaşanır mıydı?Bugün millet için bağımsız olması gereken erklerin her biri ABD'den gelene göre hareket ettiği için birbiriyle kavgalı olduğu gibi kendi içinde de kavgalı hale geldi. Milletimizin de dikkat etmesi gereken, milli projeleri olan, milli bir duruşu olan ve de milletin iradesini Meclis'e gerçekten taşıyacak olan siyasileri iş başına getirmeleridir.Görünen o ki, bu tarz bir siyaset anlayışı sadece prof. Dr. Haydar Baş'ta ve Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarında vardır.ABD'den icazet alarak parti kuranlarda, sonradan icazet peşinde koşanlarda, icazet alanlara koltuk değneği olanlarda ya da bir hayal uğruna Türkiye'yi ABD adına bölmeyi misyon edinenlerde değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025