Demek ki neymiş efendim?
Kapının deliklerinden ve camların kırık yerlerinden kar kümelerinin dolduğu fırtınalı bir havada odun-kömür diyerek, narlı sobaları hayal ederek ısınmak mümkün olmuyormuş.
Susuzluktan yüreğin yandığı, damağın yapıştığı ve dudakların kuruduğu bir zamanda soğuk çeşmeleri düşünmek, şarıl şarıl akan derelerin kıyılarında dolaşmayı hayal etmek susuzluğu gidermeye yetmiyormuş.
Demek ki neymiş efendim?
Türk mutfağının envai çeşit yemeklerinin listesini ezberlemek ve görüntülerini, sayfaları çevire çevire seyretmek asla karın doyurmuyormuş.
Televizyonlarda yılların ustaları tarafından uygulamalı olarak anlatılan yemek tariflerini izlemek açlığı gidermeye kesinlikle yetmiyormuş.
Havuz medyası tarafından yıllardan beridir sürdürülen göz boyama programları, sunulan toz-pembe tablolar iç ve dış borcun trilyonu aştığı gerçeğini örtmeye yetmiyormuş.
Yandaş kalemlerin çizdikleri toz-pembe tablolar, seyirciyi aldatmayı meslek edinmiş olan ekran baykuşlarının gerçekleri saklama, yalan rüzgarını fırtınaya çevirme çabaları Gürcistan'dan saman, Sırbistan'dan et, İran'dan patates, Suriye'den soğan ve Çin'den sarımsak ithal etme mecburiyetinin önüne geçemiyormuş.
Demek ki neymiş efendim?
Sürekli yemeklerin isimlerini saymak karın doyurmadığı gibi, sürekli suyu sayıklamak, su kaynaklarını hayal etmek susuzluğu gideremediği gibi, desteksiz, delilsiz bir şekilde "kalktık, havalandık, uçuyoruz, yerli uçağımız göklerde, yerli otomobillerimiz yollarda" türünden atılan havalar asla memleket gerçeklerini yansıtmıyormuş.
AB kara sevdası uğruna, koca ülkeyi, tarım ülkesini AB'ye Pazar haline getirmek için tarım nüfusunu on yedi yıl içinde yüzde otuzlardan yüzde onlara kadar düşürüp milleti patates, domates ve soğan kuyruklarına mecbur ve de mahkûm ettikten sonra bir de dönüp "bu kuyruklar varlık kuyrukları" diyerek milletin zekâsı ile dalga geçmek, yönetim katında derin dalgalanmalara sebep olabiliyormuş.
Demek ki neymiş efendim?
On yedi, on sekiz yıldan beri iktidarın ulufeleri ile beslendikleri için, iktidarın yaptığı pire mesabesindeki her eylemi deve kadar büyüten, iktidarın yaptığı deve mesabesindeki her hatayı da pire gibi gösteren kalemşörlerden bazıları "artık yeter, bu kadar da olmaz, saklamaya güç yetiremiyoruz artık" diyerek bayrak açmaya başlayabiliyormuşlar.
On sekiz yılın sonunda bazıları anlayabildi ki, yemek listesini saymak karın doyurmuyormuş ve çeşmeleri hayal etmek susuzluğu gidermiyormuş.
Darısı, hâlâ anlamayanların başına.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025