Sömürgeciler, sömürü şekillerini sürekli olarak değiştirmiş, özü ise korumuşlardır. ABD Dışişleri eski Bakanı John Foster Dulles, 'Savaş mı, Barış mı?' adlı kitabında, bu gerçeği itiraf ediyor. Diyor ki: "Eğer Batı sömürgeciliğin yerleşmesi için emrivaki yaparak direnseydi, Batı'ya karşı silâhlı devrim hareketlerinin yapılması ve bu olaylar karşısında da Batı'nın yenilgesi kaçınılmaz olurdu". Nitekim öyle de olmuştur. Batı'nın işgal ve sömürüsüne karşı verilen hiçbir bağımsızlık savaşı, başarısızlıkla sonuçlanmamıştır. Sömürgeciler ne kadar güçlü, bağımsızlık savaşçıları ne kadar zayıf olsa da, sonuç değişmemiştir. Bağımsızlık savaşçıları, eninde sonunda kazanmışlardır. Bu konuda, şerefli Türk milletinin verdiği İstiklâl Mücadelesi, ezilen, sömürülen, mazlum ve mağdur milletlere örnek teşkil etmiştirSömürüyü bir inanç olarak benimsemiş Batılılar, bu durum karşısında plân değiştirdiler. Fortes Dulles, yeni plânı şöyle açıklıyor: "Sömürgecilerin idaresi altında yaşayan milletleri barışçı yolla şeklen bağımsızlığa kavuşturmak". Maalesef, birçok ülke, Dulles'in dediği gibi, şeklen bağımsızdır. Bir başka deyişle, 'yeni sömürgecilik' ve onun karşılığı olan 'yeni mandacılık' devri başlatıldı. Yeni mandacıları tanımak çok kolay. Onlar, bağımsızlık lâfından nefret ederler, asla duymak istemezler. Ülkelerin birbirine bağımlı hale geldiğini savunurlar, bağımsızlığın devrini örtmek için 'karşılıklı bağımlılık' kavramını kullanırlar. Düşüncelerinin doğru olmadığını örnekler vererek anlattığınızda, ağız değiştirip, "zaten Türkiye bağımsız değil ki" demeye başlarlar. Varsayalım ki, bu söz de doğrudur. Türkiye, bağımsız olamamıştır. Böyle bir durumda, şerefli bir insana düşen birinci görev, bağımsızlığa kavuşmak için çalışmak, gerekirse ölmek değil mi? Şu gerçeği aklımızdan çıkarmayalım. Bağımsız bir devletin başına, bağımlı kafaya sahip insanlar geçince, o devleti bağımlı yaparlar. Bunun tersi de doğrudur. Yani, bağımlı bir devleti, bağımsız düşünenler, bağımsız yapabilirler. Bu söylediklerimizin en iyi örneklerini, yakın tarihimizde bulmak mümkündür. Yeni mandacılık anlayışına göre, bağımsızlıktan daha önemli zenginlik ve refahtır. Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal Atatürk, bu görüşü reddediyor. Diyor ki: "Temel ilke Türk milletinin itibarlı ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ancak, tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve refah içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlar karşısında uşak olmak durumundan daha ötede bir davranış görmeye lâyık olamaz". Demek ki, uşak olmaktan kurtulmanın yolu, zenginlik ve refahtan değil, bağımsızlıktan geçmektedir. Ne gariptir ki, uşaklığa razı olmuş tipler, bağımsızlığı ilke edinmiş Türk milletine, sömürgeleşmeyi, kalkınma olarak sunmaktadırlar. "Yok böyle bir şey" demeyiniz. Aslında liberalizm ve onun gereği olarak yapılan özelleştirmeler, yeni sömürgeciliğin tezahürleridir. Harvard Üniversitesi ekonomi profesörlerinden Martin L. Weitzman'ın özelleştirme hakkında söyledikleri şu sözlerden ibret alalım: "Hangi yöntemle yapılırsa yapılsın, özelleştirmenin sonunda bazı karanlık kişilerin daha da zenginleşmesi ve bazı dürüst insanların daha da fakirleşmesi kaçınılmazdır. Ve işte kapitalizm denen şey de budur...Kapitalist sistemde pek çok gelişigüzel olay yaşanır ve bunların sonucunda ortaya hak etmemiş kazananlar ve hak etmemiş kaybedenler çıkar" (Bkz. Yılmaz Dikbaş, Satılık Vatan, s. 233). Ülkemizde böyle olmuyor mu?Bugüne kadar hiç kimse, özelleştirmelerin ekonomik açıdan, doğruluğunu ispatlayamamış ve savunamamıştır. Çünkü özelleştirme, ideolojik bir tercihtir. Daha doğrusu, yeni mandacılık anlayışının tercihidir. Özelleştirmeyi dayatan, özelleştirmeden yararlanan ve özelleştirmeden elde edilen paraların faiz olarak verildiği ülkelere bakarsanız, bunların eski sömürgeci ülkeler olduğunu görürsünüz. Bilmem, yeni sömürgecilik ve yeni mandacılık için bundan başka delil aramaya gerek var mı?
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018