Zapsu mu, Ahmedinejad mı?

Son dönemde Amerikan askeri gücü ve stratejisi üzerine yazılmış en önemli çalışmalardan birisi olan "Amerikan Emperyalizminin Sonbaharı" kitabında Chalmers Johnson şöyle diyor:"İran şayet İsrail-ABD hattını durdurmak istiyorsa, kendisinden korkulan bir güç haline dönüşmek zorundadır. Onun da yolu bir an evvel nükleer güç olmaktan geçiyor..."Tahran'ın evvelki gün açıkladığı "artık biz de nükleer kulüp üyesi olduk" mesajında Johnson'un katkısını bilmiyoruz ama Neo-con'ları durduracak tek şeyin "caydırıcı güç" olduğuna şüphe yok. Çünkü onlar ABD'yi bir imparatorluk ve yeryüzünün diğer kesimini de  kendilerine hizmet edecek hadimler olarak görüyorlar. Ve lügatlerinde "adalete- insafa"  yer yok! Neocon'ların kimyasına dönük değerlendirme yapacak değiliz. Dünyanın ama ille de İslam Coğrafyasının içinde bulunduğu hâl ortada ve bu fotoğraf Neocon'ların eseri! Denilebilir ki ülkemiz ve bölgemiz tarihin kaydettiği en kapsamlı kuşatma ile karşı karşıya... Bahsettiğimiz şey sadece askeri anlamda işgaller değil! Asıl yakıcı kuşatma kafalarda ve gönüllerde yaşanıyor. Danışman Zapsu'nun kendi Başbakanı için Washington'da sarfettiği sözleri hatırlayın ve de asla unutmayın. O sözler hiç şüpheniz olmasın bir arka plan içinde söyleniyor ve o arka planda maalesef hangi teslimiyetin, hangi acziyetin ve taşeronluğun var olduğunu izliyorsunuz!Neyse konumuz bu değil... Ahmedinecad'ın "İran nükleer kulübe dahil 8 ülkeden biridir"açıklaması haber bülteni jargonu ile konuşmak gerekirse gündeme"bomba" gibi düştü. Güç'ten başka dil kullanmayanlar ve bundan başka lügat tanımayanlar şok içindeler. Dikkat ederseniz Ahmedinecad'ın açıklamalarının ardından geçen onca zamana rağmen Telaviv ve Washington suskun! 3 dakika içinde konuşması gerekenler hala kendilerine gelebilmiş değiller. Ama hangi lafı ederlerse etsinler, ilk kez en iyi kendilerinin anlayacağı dille konuşan bir adres var karşılarında... İran "ben varım ve ülkemi saldırganlığa karşı koruyacağım. Irak teslimiyetini yaşamayacağım" diyor. Zapsu'nun sözlerini hatırlarsanız bunun ne kadar önemli bir şey olduğunu anlarsınız!İran'ın tavrının bölgedeki gelişmeleri yakından etkileyeceğine şüphe yok. K.Irak'ta ki baskılar azalabilir. Hatta PKK terörü ile ilgili olarak göstermelik Amerikan operasyonları dahi izleyebiliriz. Bu aynı zamanda Ankara üzerindeki baskılarında artması anlamına da geliyor. ABD, İran karşısında geriledikçe "Oltanın Ucundaki Balık Türkiye" soğuk savaş alışkanlıklarıyla davranmaya devam edecektir. Irak'taki yenilgisini bir mezhep savaşına dönüştürerek gizlemeye çalışan ABD, İran içinde hiç kuşkunuz olmasın Türkiye'yi kullanmak isteyecektir. İncirlik manşetleri, İskenderun Limanında artan hareketlilik bunun ispatıdır.İşin en kötü tarafı, meselenin zayıf halkası yazık ki çok kötü bir Anakara'nın varlığıdır. Ankara'da bu yeni değişikliği okuyacak, bunu değerlendirebilecek bir zihniyet maalesef yoktur. Onların hassas oldukları tek konu kendi iktidarlarının devamıdır. Denilebilir ki uzmanlık alanları budur.Son söz: Türkiye bir kader sınavından geçiyor. Ya kendi tarihine, coğrafyasına ihanet edecek ya da etmeyecek! Denklemin bu kadar net olduğundan emin olabilirsiniz. İhaneti bırakır sahip çıkmayı denersek Büyük Oyun bozulacaktır!