Yüce Allah'ın (c.c) 99 isminden biri Sabûr'dur. Sözlükte "tahammül etmek, kendini tutmak, sızlanmamak" anlamındaki sabr kökünden mübalağa ifade eden bir sıfat olan sabûr "çok sabırlı" demektir. Sabır terim olarak "aklın ve dinin yapılmasını gerekli gördüğü şeyleri yerine getirebilmek, yapılmamasını istediklerinden uzak durmak için nefsi kontrol altında tutma" diye açıklanmıştır. Sabûr Allah'a nisbet edildiğinde "günahkârları cezalandırma konusunda acele etmeyip lutfuyla muamele eden" mânâsına gelir. (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, "Sbr" md.; Lisânü'l-Arab, "Sbr" md.; Kamus Tercümesi, "Sbr" md.; Bekir Topaloğlu, Sabûr, Cilt;35, sf. 361-362, DİA).
Sabır ise sözlükte "engellemek, hapsetmek; güçlü ve dirençli olmak" anlamlarındaki sabr kelimesinin ahlâk terimi olarak "üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme; olumsuzlukları olumlu kılmak için gösterilen metanet" gibi mânâlara geldiği, karşıtının ceza (telâş, kaygı, yakınma) olduğu belirtilmektedir. (Mustafa Çağrıcı, Sabır, Cilt;35, sf. 337-339, DİA).
"Sabır, nefsin hevaya karşı direnmesi ve onu çirkin arzulardan korumasıdır." (Mîzân, 76); Zafer Erginli, Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, 1. Baskı, İstanbul; Kalem Yayınevi, 2006, sf. 856).
"Sabır, sûfî grubuna göre, nefsi şikâyetten alıkoymaktır. Bize göre ise sabrın tanımı; nefsi Allah'a değil, Allah'tan başkasına şikâyet etmekten alıkoymaktır." (İbnü'l-Arabî, Fusûsu'l Hikem, çev. Zafer Erginli, 1. Baskı, İstanbul; Alfa Basım, 2017, sf. 189).
Allah'tan başkasına şikâyetten alıkoymayla ilgili İbn-i Abbas (r.a) buyurur: "Musîbete sabretmek, sabr-ı cemîl'dir. Musîbete uğranıldığı zaman bizim musibete uğradığımızı başkalarının bilmemesi sabr-ı cemîl'in ta kendisidir. Zira sormadıkça kimse öğrenemez." (Eşrefoğlu Rûmî, Müzekkin-Nüfus, İstanbul; Arslan Yayınları, 1976, sf. 280).
Allah'ın (c.c) "Sabûr" ismi insanda sabır şeklinde tecelli etmiştir.
Âlem, yaratılan bütün varlıkların -ki yaratılan varlıkların gayesi Allah'a (c.c) kul olmaktır- kulluklarını yerine getirebilmeleri için yaratılmıştır. Hayat imtihanlarla örülmüştür. "Sizi korku, açlık, biraz da mallarınızı, canlarınızı, meyvelerinizi eksiltmeye and olsun imtihan ederiz. Ey Habibim sabredenlere müjdele." (Bakara, 2/155).
Aslında hayatın kendisi, başlı başına bir imtihandır ki Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı." (Mülk, 67/2).
Bu ayet belirtir ki kul, bir yaşam boyu imtihanın içindedir. Bu durumun neticesinde kulun karşılaştığı ve karşılaşacağı her olay/durum bu imtihanın kesitlerindendir. Kulun, yaşanılan olaylar örgüsüne karşı bir tavrı mevcuttur. Mesele ise yaşanılan olaylar karşısında -imtihan karşısında- kulun nasıl bir tutum sergilediğidir.
Bu olayları Kur'an'da geçen tabirlerle sınıflandırmak gerekir: Hayr ve şer. Şerrin aslı altıdır: Hayır iradesini şer iradesiyle değiştirmek; Allah'a bağlanmayı mahlûka bağlanmakla değiştirmek; Allah'a ve keremine karşı hüsn-i zannı, O'na ve Resul'üne karşı su-i zanla değiştirmek; iddiaları gizlemek; dünyayı sevmek ve hevaya tâbi olmak.
Şazeli şöyle der: "Kalbin şerre karşı dört kalesi vardır: Kalbin Allah'a bağlanması, dünyaya buğzetmek, Allah'ın haram kıldığı şeye bakmamak ve Allah'ın rızasının umulmadığı yere ayak basmamak." (Cami', 22, 37; Erginli, Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, sf. 361-362).
Hayr; bu tanımın tam tersidir ve Allah'ın (c.c) dilediğidir. İşte sabır, hayr ve şer karşısında kulun takınacağı tavırdır. "Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/216). (devam edecek…)
Sabır ise sözlükte "engellemek, hapsetmek; güçlü ve dirençli olmak" anlamlarındaki sabr kelimesinin ahlâk terimi olarak "üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme; olumsuzlukları olumlu kılmak için gösterilen metanet" gibi mânâlara geldiği, karşıtının ceza (telâş, kaygı, yakınma) olduğu belirtilmektedir. (Mustafa Çağrıcı, Sabır, Cilt;35, sf. 337-339, DİA).
"Sabır, nefsin hevaya karşı direnmesi ve onu çirkin arzulardan korumasıdır." (Mîzân, 76); Zafer Erginli, Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, 1. Baskı, İstanbul; Kalem Yayınevi, 2006, sf. 856).
"Sabır, sûfî grubuna göre, nefsi şikâyetten alıkoymaktır. Bize göre ise sabrın tanımı; nefsi Allah'a değil, Allah'tan başkasına şikâyet etmekten alıkoymaktır." (İbnü'l-Arabî, Fusûsu'l Hikem, çev. Zafer Erginli, 1. Baskı, İstanbul; Alfa Basım, 2017, sf. 189).
Allah'tan başkasına şikâyetten alıkoymayla ilgili İbn-i Abbas (r.a) buyurur: "Musîbete sabretmek, sabr-ı cemîl'dir. Musîbete uğranıldığı zaman bizim musibete uğradığımızı başkalarının bilmemesi sabr-ı cemîl'in ta kendisidir. Zira sormadıkça kimse öğrenemez." (Eşrefoğlu Rûmî, Müzekkin-Nüfus, İstanbul; Arslan Yayınları, 1976, sf. 280).
Allah'ın (c.c) "Sabûr" ismi insanda sabır şeklinde tecelli etmiştir.
Âlem, yaratılan bütün varlıkların -ki yaratılan varlıkların gayesi Allah'a (c.c) kul olmaktır- kulluklarını yerine getirebilmeleri için yaratılmıştır. Hayat imtihanlarla örülmüştür. "Sizi korku, açlık, biraz da mallarınızı, canlarınızı, meyvelerinizi eksiltmeye and olsun imtihan ederiz. Ey Habibim sabredenlere müjdele." (Bakara, 2/155).
Aslında hayatın kendisi, başlı başına bir imtihandır ki Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı." (Mülk, 67/2).
Bu ayet belirtir ki kul, bir yaşam boyu imtihanın içindedir. Bu durumun neticesinde kulun karşılaştığı ve karşılaşacağı her olay/durum bu imtihanın kesitlerindendir. Kulun, yaşanılan olaylar örgüsüne karşı bir tavrı mevcuttur. Mesele ise yaşanılan olaylar karşısında -imtihan karşısında- kulun nasıl bir tutum sergilediğidir.
Bu olayları Kur'an'da geçen tabirlerle sınıflandırmak gerekir: Hayr ve şer. Şerrin aslı altıdır: Hayır iradesini şer iradesiyle değiştirmek; Allah'a bağlanmayı mahlûka bağlanmakla değiştirmek; Allah'a ve keremine karşı hüsn-i zannı, O'na ve Resul'üne karşı su-i zanla değiştirmek; iddiaları gizlemek; dünyayı sevmek ve hevaya tâbi olmak.
Şazeli şöyle der: "Kalbin şerre karşı dört kalesi vardır: Kalbin Allah'a bağlanması, dünyaya buğzetmek, Allah'ın haram kıldığı şeye bakmamak ve Allah'ın rızasının umulmadığı yere ayak basmamak." (Cami', 22, 37; Erginli, Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, sf. 361-362).
Hayr; bu tanımın tam tersidir ve Allah'ın (c.c) dilediğidir. İşte sabır, hayr ve şer karşısında kulun takınacağı tavırdır. "Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/216). (devam edecek…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem / diğer yazıları
- Dr. Yasemin Köker: Paylaşmak güzeldir / 03.02.2025
- Nurcan Karakaya: Sene 2040 / 19.12.2024
- İlyas Güneştekin: İsrail’in önündeki bir engel daha kalktı / 13.12.2024
- MELEK KERESTECİ : Vatan sevgisi imandandır / 11.03.2024
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022
- Nurcan Karakaya: Sene 2040 / 19.12.2024
- İlyas Güneştekin: İsrail’in önündeki bir engel daha kalktı / 13.12.2024
- MELEK KERESTECİ : Vatan sevgisi imandandır / 11.03.2024
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022