TL'nin döviz karşısında sürekli değer kaybedişini hep birlikte izliyoruz. Adeta gökten ateş yağıyor. Dövizin her yükselişi iç piyasaları doğrudan etkiliyor. Milletin nevri dönmüş vaziyette. Bu satırları kaleme aldığım dakikalarda 1 dolar 12.50 TL olmuştu. Dakika ifadesini bilinçli olarak kullandım. Çünkü kantarın topuzu iyice kaçmış durumdadır.
Bu gidişat karşısında gerek ferdi olarak gerek kurumsal olarak yapılan açıklamalarla bir çığlık var. Üretici de, tüketici de feveran ediyor. Dedikleri özet olarak şu: Önümüzü göremiyoruz. "TL kartopu gibi eriyor, bu sürecin nerede duracağını göremiyoruz. Böyle olunca önümüzü göremiyoruz" diyorlar. Önünü görememek nedir, kapatın gözünüzü anlarsınız. Hele bir de karanlık ortamda gözünüzü kapatırsanız daha iyi anlarsınız. "Önünüzde dağ mı var, taş mı var, uçurum mu var" göremezsiniz. Bu durumda adım atmak, Rus ruleti oynamak gibidir. Hangi hamlede can alıcı bir hal ile karşılaşılacak bilemezsiniz.
7 Haziran seçimleri sonrasında Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız henüz bir çakmak taşı bile çakılmamışken bir tespitte bulunmuştu. "Türkiye karanlık bir döneme girdi" demişti. Seçmen, Haydar Hoca ne demek istedi, anlamak istemedi. Çok ama çok küçük hesap yaptı. Az pahayı istikbaline tercih etti. 1 Kasım seçim sonuçları daha önceki seçimlerden farklı değildi, seçmen çözüme sırtını yine döndü. Haydar Baş Hoca yeniden bir açıklama yaptı. Bu defa Türkiye'nin 'zifiri karanlık' bir sürece girdiğini açıkladı. İşte bugünlerde yaşananlar tam da Haydar Hoca'nın haber verdiği dönemin ta kendisi.
Türk Lirası döviz karşısında sürekli değer kaybediyor. Gelinen noktada vatandaşın başı dönmüş vaziyettedir. Her gün ama her gün bu yıkıcı süreç devam ediyor. Türk milleti kimi seçmeyeceğini çok iyi bilir ancak kimi seçmesi gerektiği konusunda maalesef başarılı değil. Neden mi diyeceksiniz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti küllerinden kurulmuştur. Ancak Gazi'den sonra ülke her geçen gün irtifa kaybetmiş, millilikten uzaklaşılmış, istiklal ve istikbal yeniden tehlikeye girmiştir. Her gelen hükümet döneminde az veya çok bu olumsuz gidişat devam etmiştir. Mikro ve makroekonomik göstergelerde, grafiklerde, tablolarda bu yaşananlar çok rahat görülebilir. Evet iktidarlar değişmiştir. Fakat değişen sadece isimler olmuştur. Gidişat değişmemiştir. Milletin kültürüne, zenginliklerine, ihtiyaçlarına uygun bir sistem söz konusu olmamıştır. Merkezinde Atatürk'ün yolu olan, kendi kültürel değerlerimiz olan, sosyal devlet gerçekliğini yaşatacak olan çözümler söz konusu olmamıştır.
Ekonomiyi yönetenler ekonomiyi bilmiyorlar, daha da kötüsü bilmediklerini bilmiyor hatta bu işin kitabını yazdık diyecek kadar da meseleden uzaklar. Her çokbilmişlerin her konuşmalarında TL'nin satın alma gücü kartopu gibi eriyor. Bütün bu yaşananlar karşısında ellerini başlarının arasına alıp düşünmeleri gerekmez mi? Haydar Baş Hocamızın bütün konuşmaları kayıt altında değil mi, hatta internetten bile ulaşılabilecek imkânları yok mu? Ama yaptıkları yanlışlar ellerini kollarını bağlıyor. Bütün yaşananlara rağmen yanlışta ısrar ediyorlar. Bu ısrar artık millete ve devlete zarar vermektedir. Elbette çözüm vardır. Bu çözüm yine Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın ifade ettiği gibi "O kadar güçlü bir ışık tutmalıyız ki bu karanlıklar gündüze tebdil olsun" dedikleri Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Milli Devlet projelerini uygulamaktır, Ehl-i Beyt ile buluşmaktır, Hoş Geldin Atatürk deyip Atatürk ile buluşmaktır.
- Hukuk devleti ilkesine zarar bumerang etkisi yapar / 20.05.2025
- Lozan’la sorunu olanın Türkiye’yle derdi vardır / 19.05.2025
- PKK ve yeni süreçte jeopolitik dengeler: Sevr mi Lozan mı? / 14.05.2025
- Türkiye için vakit kaybetmeden Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı / 06.05.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025