Burası Yenimahalle'nin Dilektepe mevkii. Yüksek tepelerin sırtlarında dağları delen Ferhatlar görürsünüz. Sadece bir farkla ki kömür vesilesiyle rızık elde etmek, iktisadi durumlarını kurtarmak.
Yaşları 15, 25, 30, 60 arasında bu insanların dağların altında geçimleri için nasıl can siparane çalıştıklarını görürsünüz.
İbret ve hayretle kömür ocağında çalışanlara bakıyorum:
Çalışkan ve istekliler
Fedakar ve gözüpekler
Yılgınlık ve umutsuzluk yok.
Lakin 20. asırda kömür madenine sahip ülkemizde hani teknoloji ve teknik zirve.
Her bakımdan plan, takip, murakabe, el birliği, iş birliği.
Bir kaç kişi ben buradan kömür çıkaracağım demiş ellerinde bir izin belgesi sonra vur kazmayı can üzerine.
Hani güzelim Trakya arazilerini, ayçiçeği tarlalarını, üzüm bağlarını önce emlakçılar çarpık çurpuk parsellemelerine göz yum.
Sonra, elektrikle karanlık yapılaşmayı aydınlat, sonra suyunu bağlamaya izin ver...
Eeee...
Hem vatandaş şikayetçi.
Kanalizasyon, eğitim, sağlık, ulaşım, idare, hukuk ve düzen ister.
Yetkililer başlar kara kara düşünmeye.
Bütün işlerin başında akıllı, ilerisini gören, insaflı, imanlı, ahlâklı kişilere ihtiyaç gelmektedir. Bu düzeni kuracak ve başaracak olanlar ancak onlardır.
Bakınız bu söylediklerim için kanun boşluğu da hemen hemen yok gibidir.
Yer seçimi, uygunluğu, alt yapısı ve planları hakkında çok güzel şart ve kanunlar vardır. Ne var ki her seferinde sui-istimal ile tersyüz edilir.
Geçenlerde yine yazdım. Zonguldak'ta "kömür madeni" denince her konuda yetişmiş uzmanları, teknik icat ve aletleri ile komple bir kalkınma hırsı göremezsiniz. Adeta petrol yatağını bulan şanslının, teneke teneke petrol, bitene kadar sarhoş ve zengin ol anlayışı gibi basit olmamalı.
Hatta yan ürünler, bağlantılı elementler ile yeni sanayi ürünleri aranmalıdır.
Zonguldak'ın iklimi yeşil bitki örtüsüyle Karadeniz'in ipek elbisesi, incisi gibidir.
Burada adeta toprağa Kudret sürmesi çekilmiş açık hava serası değerinde bostana elverişli sahalar var. Buradan dünya marketlerine her türlü taze sebze gönderilebilir. Özellikle elması, armudu, eriği dünya pazarlarına akabilir.
Ah nineler!..
Dağların sırtlarından topladıkları mantarları şehre getirip tezgahlar üzerine bir sererler ki, etten, kebaptan lezzetli bu mantarlar niye şehirlere açılmasın. Sanayii kurulmasın.
Kestanesine ne demeli? Şu anda bile dağlarda dikenleri, kozaları açılmamış kestane ağaçları görüyorum.
Demek istiyorum ki, eldekini en iyi şekilde değerlendirip kâr edelim. İleriye dönük yan sanayii ve kalkınma stratejileri bulalım.
Geçenlerde mahalli bir gazetede tüyleri ürperten, bütün bu yazılanların karanlıklara gömüldüğü hissiz ve ruhsuz düşüncelerin doğurduğu ve insanın huzurunu, çalışmasını, kalkınmasını, ekmeğini, aşını ihmal edenler yüzünden bakınız nasıl bir haber var:
"1994'ten bu yana toplam 742 kişi (223 erkek-519 kadın) intihar etti. Zonguldak Emniyet Müdürü Mustafa Öncül, 'Bu sayı Türkiye ortalamasının iki katıdır' dedi."
Kendi insanının huzur ve güveni, insani yaşantısı, hakkı, hukukuna insafla, merhametle yaklaşacak artık bir el çıkmalı. Bir irade gerçekleşmeli. Bir oluş harekete geçmeli. İşte BTP'ye de bu yakıştı.
(Bu yazımı saat 02.30'da Zonguldak'ın tebrik kartlarındaki resminin tam karşısında Site'ye yakın bir sahilden yazıyorum.)
Yaşları 15, 25, 30, 60 arasında bu insanların dağların altında geçimleri için nasıl can siparane çalıştıklarını görürsünüz.
İbret ve hayretle kömür ocağında çalışanlara bakıyorum:
Çalışkan ve istekliler
Fedakar ve gözüpekler
Yılgınlık ve umutsuzluk yok.
Lakin 20. asırda kömür madenine sahip ülkemizde hani teknoloji ve teknik zirve.
Her bakımdan plan, takip, murakabe, el birliği, iş birliği.
Bir kaç kişi ben buradan kömür çıkaracağım demiş ellerinde bir izin belgesi sonra vur kazmayı can üzerine.
Hani güzelim Trakya arazilerini, ayçiçeği tarlalarını, üzüm bağlarını önce emlakçılar çarpık çurpuk parsellemelerine göz yum.
Sonra, elektrikle karanlık yapılaşmayı aydınlat, sonra suyunu bağlamaya izin ver...
Eeee...
Hem vatandaş şikayetçi.
Kanalizasyon, eğitim, sağlık, ulaşım, idare, hukuk ve düzen ister.
Yetkililer başlar kara kara düşünmeye.
Bütün işlerin başında akıllı, ilerisini gören, insaflı, imanlı, ahlâklı kişilere ihtiyaç gelmektedir. Bu düzeni kuracak ve başaracak olanlar ancak onlardır.
Bakınız bu söylediklerim için kanun boşluğu da hemen hemen yok gibidir.
Yer seçimi, uygunluğu, alt yapısı ve planları hakkında çok güzel şart ve kanunlar vardır. Ne var ki her seferinde sui-istimal ile tersyüz edilir.
Geçenlerde yine yazdım. Zonguldak'ta "kömür madeni" denince her konuda yetişmiş uzmanları, teknik icat ve aletleri ile komple bir kalkınma hırsı göremezsiniz. Adeta petrol yatağını bulan şanslının, teneke teneke petrol, bitene kadar sarhoş ve zengin ol anlayışı gibi basit olmamalı.
Hatta yan ürünler, bağlantılı elementler ile yeni sanayi ürünleri aranmalıdır.
Zonguldak'ın iklimi yeşil bitki örtüsüyle Karadeniz'in ipek elbisesi, incisi gibidir.
Burada adeta toprağa Kudret sürmesi çekilmiş açık hava serası değerinde bostana elverişli sahalar var. Buradan dünya marketlerine her türlü taze sebze gönderilebilir. Özellikle elması, armudu, eriği dünya pazarlarına akabilir.
Ah nineler!..
Dağların sırtlarından topladıkları mantarları şehre getirip tezgahlar üzerine bir sererler ki, etten, kebaptan lezzetli bu mantarlar niye şehirlere açılmasın. Sanayii kurulmasın.
Kestanesine ne demeli? Şu anda bile dağlarda dikenleri, kozaları açılmamış kestane ağaçları görüyorum.
Demek istiyorum ki, eldekini en iyi şekilde değerlendirip kâr edelim. İleriye dönük yan sanayii ve kalkınma stratejileri bulalım.
Geçenlerde mahalli bir gazetede tüyleri ürperten, bütün bu yazılanların karanlıklara gömüldüğü hissiz ve ruhsuz düşüncelerin doğurduğu ve insanın huzurunu, çalışmasını, kalkınmasını, ekmeğini, aşını ihmal edenler yüzünden bakınız nasıl bir haber var:
"1994'ten bu yana toplam 742 kişi (223 erkek-519 kadın) intihar etti. Zonguldak Emniyet Müdürü Mustafa Öncül, 'Bu sayı Türkiye ortalamasının iki katıdır' dedi."
Kendi insanının huzur ve güveni, insani yaşantısı, hakkı, hukukuna insafla, merhametle yaklaşacak artık bir el çıkmalı. Bir irade gerçekleşmeli. Bir oluş harekete geçmeli. İşte BTP'ye de bu yakıştı.
(Bu yazımı saat 02.30'da Zonguldak'ın tebrik kartlarındaki resminin tam karşısında Site'ye yakın bir sahilden yazıyorum.)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021