Bugünlerde tanık olduğumuz hızlı gelişmeler, Türkiye'nin tarihinin en zor günlerini yaşadığının en açık belirtisi. Bu cümleyi kurunca, Meltem TV'de sıkça yayınlanan Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Dini ve Milli bütünlüğümüze yönelik tehditler" isimli kitabının reklamında geçen şu cümle hatırıma geliyor: "Tarihinin en zor dönemini milli birlik ve beraberlikle aşan..." Türk milleti gerçekten de en zor günlerini birlik ve beraberlik içinde çözümlemesini bilmiş ender milletlerdendir. Nitekim Kuvayı Milliye hareketi bunun en somut ve anlamlı örneğidir.
Türkiyemiz gerçekten de çok yoğun günler yaşıyor. Hatta Osmanlı Devleti'nin yıkılma süreci olan son yüzyılını, genç Türkiye Cumhuriyeti son beş yılda konsantre bir şekilde yaşadı, yaşamaya devam ediyor.
Şöyle son birkaç yılımıza damgasını vuran gelişmelere bir bakıyorum da; Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program, IMF'ye verilen tavizler ve taahhütler... son günlerin gündemi AB uyum yasaları adı altında çıkarılan ihanet yasaları, 30 bin insanın katili bölücübaşının affedilmesi, Kürtçe yayın ve eğitim, azınlık vakıflarına verilen mülk edinme hakkı verilmesi, Kuzey Irak'ta kurulan Kürt devleti ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye, "İstediğiniz kadar yasa çıkarın, size tarih yok" mesajı gibi çok önemli bir sürecin, yapıtaşları niteliğinde gelişmeler.
Önceki gün, bölücübaşı Öcalan'ın idam cezası müebbete çevrildi. Dün de Lozan'dan beri direndiğimiz ve taviz vermediğimiz azınlık vakıflarının mülk edinmesi ile ilgili yasa yürürlüğe girdi. Hem de partisinin isminde Milliyetçi sıfatı olan bir partinin içinde bulunduğu bir hükümet zamanında. Hani azınlık vakıfları ile ilgili yasanın yürürlüğe girmesine razı olmayacaktınız. Ona kalırsa siz iktidara geldiğiniz zaman Apo'yu da asacaktınız. Ama bırakın asmayı, Apo'yu ipten kurtaran parti sizin partiniz oldu. Sizin zamanınızda Kuzey Irak'ta Kürt devleti de kuruldu.
Bütün hepsini alt alta, üst üste koyup, toplayıp çıkarıyorum da, Osmanlı bile son yüzyılında bu kadar yoğun ve acı gelişmelere tanık olmamıştı.
Türkiye'de bulunan siyasi partilerin tümü (Bağımsız Türkiye Partisi hariç) Avrupa Birliği'ne girebilmeyi tek hedef yapmış, o yolda tavizler vermeyi vaadediyorlar. Yukarıda saydığım tavizlerin çoğunu da Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi alabilmek adına yapmışlardı. Ama AB Komisyonu'nun gelecek hafta yayınlayacağı ilerleme raporunda Türkiye'ye müzakere tarihi verilmeyeceği açık seçik ifade ediliyor. Ve İlerleme Raporunda Türkiye'nin gerek ekonomik, gerekse insan hakları konularında yeterli ilerleme kaydetmediği belirtilerek, kapıyı yüzümüze çarpıyorlar. Hem de aşağılayarak... Hipodromlarda insanların birbirlerini vahşice öldürmelerinden zevk alan bir Avrupa, insan sevgisi üzerine medeniyet inşa eden Türkiye'ye insan hakları dersi veriyor...
Türkiye bunları haketmiyor. Bunlara çanak tutan politikacılar da Türkiye'ye yakışmıyor.
Türkiyemiz gerçekten de çok yoğun günler yaşıyor. Hatta Osmanlı Devleti'nin yıkılma süreci olan son yüzyılını, genç Türkiye Cumhuriyeti son beş yılda konsantre bir şekilde yaşadı, yaşamaya devam ediyor.
Şöyle son birkaç yılımıza damgasını vuran gelişmelere bir bakıyorum da; Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program, IMF'ye verilen tavizler ve taahhütler... son günlerin gündemi AB uyum yasaları adı altında çıkarılan ihanet yasaları, 30 bin insanın katili bölücübaşının affedilmesi, Kürtçe yayın ve eğitim, azınlık vakıflarına verilen mülk edinme hakkı verilmesi, Kuzey Irak'ta kurulan Kürt devleti ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye, "İstediğiniz kadar yasa çıkarın, size tarih yok" mesajı gibi çok önemli bir sürecin, yapıtaşları niteliğinde gelişmeler.
Önceki gün, bölücübaşı Öcalan'ın idam cezası müebbete çevrildi. Dün de Lozan'dan beri direndiğimiz ve taviz vermediğimiz azınlık vakıflarının mülk edinmesi ile ilgili yasa yürürlüğe girdi. Hem de partisinin isminde Milliyetçi sıfatı olan bir partinin içinde bulunduğu bir hükümet zamanında. Hani azınlık vakıfları ile ilgili yasanın yürürlüğe girmesine razı olmayacaktınız. Ona kalırsa siz iktidara geldiğiniz zaman Apo'yu da asacaktınız. Ama bırakın asmayı, Apo'yu ipten kurtaran parti sizin partiniz oldu. Sizin zamanınızda Kuzey Irak'ta Kürt devleti de kuruldu.
Bütün hepsini alt alta, üst üste koyup, toplayıp çıkarıyorum da, Osmanlı bile son yüzyılında bu kadar yoğun ve acı gelişmelere tanık olmamıştı.
Türkiye'de bulunan siyasi partilerin tümü (Bağımsız Türkiye Partisi hariç) Avrupa Birliği'ne girebilmeyi tek hedef yapmış, o yolda tavizler vermeyi vaadediyorlar. Yukarıda saydığım tavizlerin çoğunu da Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi alabilmek adına yapmışlardı. Ama AB Komisyonu'nun gelecek hafta yayınlayacağı ilerleme raporunda Türkiye'ye müzakere tarihi verilmeyeceği açık seçik ifade ediliyor. Ve İlerleme Raporunda Türkiye'nin gerek ekonomik, gerekse insan hakları konularında yeterli ilerleme kaydetmediği belirtilerek, kapıyı yüzümüze çarpıyorlar. Hem de aşağılayarak... Hipodromlarda insanların birbirlerini vahşice öldürmelerinden zevk alan bir Avrupa, insan sevgisi üzerine medeniyet inşa eden Türkiye'ye insan hakları dersi veriyor...
Türkiye bunları haketmiyor. Bunlara çanak tutan politikacılar da Türkiye'ye yakışmıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehmet Öztürk / diğer yazıları
- 10 Ocak Gazeteciler Günü / 11.01.2005
- Benim ilacım YAYLA / 09.09.2003
- "Türkiye'ye para lazım Selim Amca" / 28.08.2003
- Hem akıla hem gönüle / 23.08.2003
- Mustafa Hilmi Yıldırım / 16.08.2003
- FORTUNA geliyor Fortuna / 08.07.2003
- Dikkat: "30 Zorlu Aranıyor" / 02.07.2003
- Zorlu'nun yürüyüşü / 26.06.2003
- Bin yılın san'at olayı / 21.05.2003
- Isırgan otu ve anneme teşekkür / 20.05.2003
- Benim ilacım YAYLA / 09.09.2003
- "Türkiye'ye para lazım Selim Amca" / 28.08.2003
- Hem akıla hem gönüle / 23.08.2003
- Mustafa Hilmi Yıldırım / 16.08.2003
- FORTUNA geliyor Fortuna / 08.07.2003
- Dikkat: "30 Zorlu Aranıyor" / 02.07.2003
- Zorlu'nun yürüyüşü / 26.06.2003
- Bin yılın san'at olayı / 21.05.2003
- Isırgan otu ve anneme teşekkür / 20.05.2003