Tarih 12 Ocak 2000. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ve iktidarın küçük ortağı ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, bölücübaşı Öcalan hakkında kesinleşen idam kararının infaz dosyasının Meclis'e sevk edilip edilmeyeceğini görüşmek üzere bir araya geldiler. "Tarihi 12 Ocak Zirvesi" olarak da bilinen ve 7.5 saat süren bu toplantı sonunda Başbakan Ecevit şu açıklamayı yaptı:
"Koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP'ın genel başkanları bugün başbakanlıkta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin terörist başı Abdullah Öcalan hakkındaki kesinleşmiş idam cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararını ayrıntıları ile değerlendirmişlerdir.
Bilindiği gibi, Türkiye'nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir. Anayasamızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle TBMM'ye gönderilecektir."
Bu kararla Bahçeli'nin de iktidar ortağı olduğu Ecevit hükümeti Öcalan'ın boynundaki ilmeği çözmüştü. MHP lideri Bahçeli de, infaz dosyasını Başbakanlık'ta bekletme kararına imza atarak bebek katiline İmralı saltanatını temin etmişti.
Ve sabık Başbakan Ecevit'in ifade ettiği "uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç" nihayet tamamlandı!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bölücübaşı Öcalan ile ilgili kararını açıkladı: Öcalan adil yargılanmadı, yeniden yargılansın!
Bu kararda sürpriz yok. Çünkü AİHM'nin Türkiye lehine bir karar vermesini kimse beklemiyordu. Her zaman olduğu gibi bu kararda da AİHM bölücülerin yanında yer aldı.
AİHM'ye göre Öcalan'ın yargılanmasında "adil yargılanma hakkı ihlal edildi."
AİHM gerekçesinde bir çok madde sıralanıyor? Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) adil yargılanma hakkıyla ilgili 6., gözaltı süresinin uzunluğuyla ilgili 5. ve kötü muameleyle ilgili 3. maddesini ihlal ettiğine dair safsatalar tekrarlanıyor.
Bunların hiçbir önemi yok. Türkiye o dönemde baskıları önleyebilmek için askeri yargıcı da değiştirmişti, idam cezasını da kaldırmıştı. Ama nafile?
Öcalan Kenya'dan paketlenerek Türkiye'ye gönderildiği zaman birçoğumuz şu soruyu sormuştuk: Bunun bedeli ne olacak?
Bu soru geçtiğimiz haftalarda dönemin Başbakanı Ecevit'e de soruldu. Ecevit de bu bedelin ne olduğunu hâlâ anlayamadığını söylemişti.
Doğrudur, zaten anlamış olsaydı, Türkiye'nin bugün Öcalan diye bir meselesi kalmamış olurdu.
Türkiye, bölücübaşını idam etseydi, leşi üzerine yapılacak baskılarla en fazla üç beş ay uğraşacak, hak yerini bulacak, yaralı yüreklerimiz bir nebze de olsa rahatlayacaktı. Ama şimdi dirisiyle uğraşmak zorunda bırakıldık ve bu öyle üç beş ayda halledilecek bir mesele değil. İmralı'dan yönetilen PKK, ABD'nin de verdiği destekle her geçen gün büyümeye devam ediyor. Yazın gelmesiyle birlikte eylemleri de artacak. Öcalan'la ilgili yeni karar, terör örgütünü daha cesaretlendirecek ve güç gösterisi mahiyetinde birçok eyleme imza atılacak.
AKP hükümetinin AİHM'nin Öcalan kararına ittiba edeceğinden kimsenin şüphesi yok. Halkın tepkisini dindirmek için türlü bahaneler uydurup, topu taca atma girişimleri gözlerden kaçmıyor. Zaten AB'ye her şekilde iman etmiş AKP hükümetinin "ya yeniden yargılayın ya da AB'yi unutun" baskılarına direnmesi de beklenmiyor.
Başbakan Erdoğan'ın böyle önemli bir olay hakkında tek bir cümle dahi kuramaması, Abdullah Gül'ün "yüz kere de yargılansa sonuç değişmez" cümlesiyle gizlemeye çalıştığı çaresizliği, Cemil Çiçek'in "bu konu devlet meselesidir" cümlesindeki art niyet ve istismar ve Dengir Mir Mehmet Fırat'ın "bu karar bizi değil, yargıyı ilgilendirir" cümlesindeki samimiyetsiz eyyamcılık? Bunların hiçbiri şu sonucu değiştirmiyor:
AİHM 30 bin kişinin katiliyle ilgili bu kararıyla sadece Türk yargısını değil, tüm Türkiye'yi rencide etmiştir.
Hükümet de bu kararı uygulayarak bunu devam ettirecektir.
"Koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP'ın genel başkanları bugün başbakanlıkta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin terörist başı Abdullah Öcalan hakkındaki kesinleşmiş idam cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararını ayrıntıları ile değerlendirmişlerdir.
Bilindiği gibi, Türkiye'nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir. Anayasamızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle TBMM'ye gönderilecektir."
Bu kararla Bahçeli'nin de iktidar ortağı olduğu Ecevit hükümeti Öcalan'ın boynundaki ilmeği çözmüştü. MHP lideri Bahçeli de, infaz dosyasını Başbakanlık'ta bekletme kararına imza atarak bebek katiline İmralı saltanatını temin etmişti.
Ve sabık Başbakan Ecevit'in ifade ettiği "uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç" nihayet tamamlandı!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bölücübaşı Öcalan ile ilgili kararını açıkladı: Öcalan adil yargılanmadı, yeniden yargılansın!
Bu kararda sürpriz yok. Çünkü AİHM'nin Türkiye lehine bir karar vermesini kimse beklemiyordu. Her zaman olduğu gibi bu kararda da AİHM bölücülerin yanında yer aldı.
AİHM'ye göre Öcalan'ın yargılanmasında "adil yargılanma hakkı ihlal edildi."
AİHM gerekçesinde bir çok madde sıralanıyor? Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) adil yargılanma hakkıyla ilgili 6., gözaltı süresinin uzunluğuyla ilgili 5. ve kötü muameleyle ilgili 3. maddesini ihlal ettiğine dair safsatalar tekrarlanıyor.
Bunların hiçbir önemi yok. Türkiye o dönemde baskıları önleyebilmek için askeri yargıcı da değiştirmişti, idam cezasını da kaldırmıştı. Ama nafile?
Öcalan Kenya'dan paketlenerek Türkiye'ye gönderildiği zaman birçoğumuz şu soruyu sormuştuk: Bunun bedeli ne olacak?
Bu soru geçtiğimiz haftalarda dönemin Başbakanı Ecevit'e de soruldu. Ecevit de bu bedelin ne olduğunu hâlâ anlayamadığını söylemişti.
Doğrudur, zaten anlamış olsaydı, Türkiye'nin bugün Öcalan diye bir meselesi kalmamış olurdu.
Türkiye, bölücübaşını idam etseydi, leşi üzerine yapılacak baskılarla en fazla üç beş ay uğraşacak, hak yerini bulacak, yaralı yüreklerimiz bir nebze de olsa rahatlayacaktı. Ama şimdi dirisiyle uğraşmak zorunda bırakıldık ve bu öyle üç beş ayda halledilecek bir mesele değil. İmralı'dan yönetilen PKK, ABD'nin de verdiği destekle her geçen gün büyümeye devam ediyor. Yazın gelmesiyle birlikte eylemleri de artacak. Öcalan'la ilgili yeni karar, terör örgütünü daha cesaretlendirecek ve güç gösterisi mahiyetinde birçok eyleme imza atılacak.
AKP hükümetinin AİHM'nin Öcalan kararına ittiba edeceğinden kimsenin şüphesi yok. Halkın tepkisini dindirmek için türlü bahaneler uydurup, topu taca atma girişimleri gözlerden kaçmıyor. Zaten AB'ye her şekilde iman etmiş AKP hükümetinin "ya yeniden yargılayın ya da AB'yi unutun" baskılarına direnmesi de beklenmiyor.
Başbakan Erdoğan'ın böyle önemli bir olay hakkında tek bir cümle dahi kuramaması, Abdullah Gül'ün "yüz kere de yargılansa sonuç değişmez" cümlesiyle gizlemeye çalıştığı çaresizliği, Cemil Çiçek'in "bu konu devlet meselesidir" cümlesindeki art niyet ve istismar ve Dengir Mir Mehmet Fırat'ın "bu karar bizi değil, yargıyı ilgilendirir" cümlesindeki samimiyetsiz eyyamcılık? Bunların hiçbiri şu sonucu değiştirmiyor:
AİHM 30 bin kişinin katiliyle ilgili bu kararıyla sadece Türk yargısını değil, tüm Türkiye'yi rencide etmiştir.
Hükümet de bu kararı uygulayarak bunu devam ettirecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012