Biz bir buğday ülkesiyiz ama bugün her yıl 7 ila 9 milyon ton buğday ithal ediyoruz!
Yazıklar olsun!...
Her yıl Rusya'dan, Ukrayna'dan buğday alıyoruz. Peki, neden dışarıdan buğday alıyoruz?
Çünkü tarım alanları daralmış. Türkiye'de tarım alanları, son 20 yıl içerisinde, 26.5 milyon hektardan, 23 milyon hektar alana düştü.
Bir başka deyişle, 3.5 milyon hektar tarım alanı ya betonlaştı, ya da maliyetlerin geometrik artışı yüzünden çayırlık oldu.
Bir kere daha yazıklar olsun!
Oysa buğday üretimi 13 bin yıl öncelerine kadar dayanan ve en stratejik ürün olma özelliğini taşıyan, aynı zamanda büyük öyküleri olan, bir kültür hazinesi aynı zamanda.
Türkiye'de iki adet genetiği değişmemiş GDO'suz buğday biliniyor hali hazırda. Birisi Kastamonu-Siyez buğdayı, diğeri ise Kars-Kavılca Buğdayı.
Ancak bir çeşit daha popüler olmaya başladı: Iza buğdayı, insan eliyle değişikliğe uğramadan günümüze kadar ulaşan antik bir çeşit olmasıyla da büyük bir öneme sahip.
Ama gelin görün ki bu konuda çiftçilerimiz yerlerde sürünüyor.
Nitekim 2006 yılında çıkarılan 'Tarım Kanunu'nda ülke tarımına verilen destek, %1 gibi düşük bir orana bağlandı.
Ne var ki AKP iktidarı bunu daha da ileriye götürerek, yıllık ortalama yüzde yarımın altında indirdi.
Son birkaç yıldır ise binde üçlük oranlara geriledi ama kimsenin sesi çıkmıyor veya çıkamıyor.
Örneğin 2004'te 3 milyar liralık toplam tarımsal desteğe karşılık 5,3 milyar TL'lik tarımsal kredi kullanılmaktaydı.
2004'te kredi destek oranı 1,7 iken, bu oran 2007'ye kadar 2 katsayısının altındaydı.
Daha sonra giderek tırmandı:
2018'de 101,3 milyar TL krediye karşı 14,5 milyar TL destek bütçesi vardı; katsayı 7'ye çıkmıştı!
AKP'nin geri dönüşsüz destek vermek yerine krediler üzerinden borçlandırmak politikası, 2020-2021 pandemi döneminde iyice çığırından çıktı.
2021'de çiftçilerin bankalara olan borcu, 172 milyar TL olurken çiftçiye destek ancak 22 milyar TL idi. Yani krediler desteklerin 7,8 katına çıkmıştı.
2020'deki tarımsal destekler 2021'de hiç arttırılmadı, 22 milyar TL düzeyinde tutuldu.
2022 bütçesine de 25 milyar TL konulabildi ancak, bu da destekten ziyade ölmekte olana bir çay kaşığı su vermek gibiydi. Bu ise 2022 yılı için öngörülen 242 milyar TL faiz ödemesinin yalnızca onda biri kadardı.
Üreticinin eline geçen fiyatlar ile pazardaki fiyatlar arasındaki makas ise açıldıkça açıldı.
Çiftçinin eline geçmese de, gıda enflasyonu resmi TÜFE'ye göre bile yıllık %44 oldu.
Neresinden bakarsanız bakın, 13 bin yıl önce üretimi yapılan buğdayın bugün ülkemizde düşürüldüğü acı durumun bana göre tek sebebi iktidarlar değil, milletin bizzat kendisidir!
Hiç bir iktidar veya muhalefet, "biz gelince tarıma destek vereceğiz veya tarımı stratejik sektör olarak ilan edeceğiz" demedi.
Buna rağmen celladına aşık olmak neden ve niçin!
Oysa daha 2002 yılında siyasete atıldığı ilk gün itibariyle tarımı stratejik sektör olarak gördüklerini projeleriyle ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e yıllar boyu sırt dönüldü ve milletçe ambargo uygulandı.
Türkiye'nin değil tarım sektöründe, uzay bilimlerinde bile ABD'yi geride bırakacak yegâne bilgi birikim ve projeye sahip tek bir adresi vardır: Bağımsız Türkiye Partisi ve onun güleç yüzlü genç Genel Başkanı, Hüseyin Baş Bey'dir.
Ben başkaları gibi parayla satın alınan yazarlardan değilim biline!
Okuyorum, araştırıyorum ve dünyaya her yönüyle tarafsız bakıyorum. Onun için Hüseyin Baş diyorum.
- Ortadoğu için tek kurtuluş: ATATÜRK modeli / 29.06.2025
- Türkiye uyuşturucu batağında! / 27.06.2025
- Atatürk’ün kurduğu fabrikalar / 26.06.2025
- Bu vebal, Abdülhamit’in boynunadır! / 25.06.2025
- Atatürk’e kumpas kuran alçak şerefsiz! / 24.06.2025
- Muhalefet tek çatı altında birleşmeli / 19.06.2025
- Türk ordusu hazır olmalı! / 17.06.2025
- MİT’in içinde MOSSAD ajanı var mı? / 16.06.2025
- Atatürk’e kumpas kuran alçak şerefsiz! / 11.06.2025