Parti olmanın en temel şartlarından birisi, kuşkusuz bir doktrine sahip olmaktan geçer.
Oysa günümüz Türkiye'sinde 167 siyasi partiden hangisinin bir doktrini vardır diye soracak olursanız, alacağınız cevaba oldukça şaşırırsınız.
Doktrin demek; bir ülkenin siyasi, ekonomik, askeri ve diğer bakımlardan ve tam anlamıyla bağımsızlığını sağlayacak, kusursuz bütüncül bir modele sahip olmak demektir.
Yani bir siyasi parti, daha kurulmadan tüm bu saydıklarıma sahip olduğu halde siyaset arenasında ben de varım demelidir.
Atatürk'ten sonra işbaşına gelen partilerin hiç birisinin böyle bir doktrine sahip olmadığı, cümle alem tarafından bilinmektedir.
Türkiye bugün karşı karşıya bulunduğu ve dibine kadar içine battığı krizlerin içerisinde debeleniyorsa, biliniz ki iktidar olan partilerin ülkeyi düzlüğe çıkartacak bir doktrine sahip olmamasından dolayıdır.
Doktrin denilen bütüncül bir modeli ortaya koyabilmek, gerçekten de çok zordur. Ancak, toplumun belli hassasiyetleri üzerinden hamaset yapılarak seçmeni etkilemek ve oyunu almak, çok daha kolaydır.
Şayet bir parti daha kurulmadan olması gereken bir doktrine sahip değilse, aldığı oyun çokluğu veya uzun süreli iktidarda kalmasının ülkeye hiçbir katkısı olmayacaktır.
İşte bunun en çarpıcı örneği, AK Parti iktidarıdır.
Ülke ekonomisi ve Atatürk Cumhuriyetinin değerlerini ayağa kaldırmak, bu gibi partilerin asla gündeminde olmamıştır.
Hepsi konjoktüreldir ve planlıdır!
Şimdi muhalefet cephesine bakalım.
Muhalefetin dominant partisi CHP'nin böyle bir doktrini var mıdır sorusunun yanıtı; yoktur şeklinde olacaktır.
CHP'nin yerel seçimlerde elde ettiği başarının arkasında ve temelinde, iktidara duyulan büyük öfke ve tepki vardır.
Dolayısıyla CHP'yi birinci parti yapan oyların aslında emanet oylar olduğu, siyaset sosyolojisi okumasını yapan herkesçe rahatlıkla görülmektedir.
O halde CHP, kendisini birinci parti yapan oyların aslında muhalefet partilerinin tabanlarından gelen oylar olduğunun bilinci ve idrakinde olmalıdır.
Öyle olması gerektiği içinde fazlaca şımarmamalı ve gereğini yapmalıdır!
Gereği şudur…
Artık Ümit Özdağ'da tahliye olduğuna göre, Atatük'çü muhalefet partilerle yeni bir çatı altında birleşmek üzere bir araya gelinmelidir.
Bu birliktelik için atılacak başlık veya slogan; "Atatürk'te buluşuyoruz" şeklinde olmalıdır.
Amasız fakatsız bir araya gelinmelidir.
Kimin daha önce kaç oy aldığı veya üye sayısı gibi gereksiz ve faydasız sığ tartışmalar, tamamen gündem dışı tutulmalıdır.
"Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır" denmelidir.
Bu birleşmeden önce tüm liderler egolarından kurtulmalı ve birbirlerine karşı saygıda kusur etmemelidir.
Masaya oturmanın tek şartı, Atatürk'e ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkılması olmalıdır.
Sonra Özgür Özel sormalıdır.
Hanginizin bir doktrini var.
Yani ülkeyi yönetmek için bütüncül bir sistemi var diye.
Çünkü bu yeni oluşum, ancak yeni bir modelle milletin karşısına çıktığında heyecan uyandırır ve seçim açık ara kazanılır.
Masada bulunan partiler hangi konularda iddialı olacaklarsa, bu konularda o parti yetkili kılınmalıdır.
Mesela en kritik konu ekonomi.
CHP-BTP-Zafer Partisi-İYİ Parti-Millet Partisi-DP.
Bu partilerden hangisinin bir ekonomi modeli vardır.
Kimin bilimsel bir modeli varsa, ekonomiden sorumlu o partinin kurmayları seçilmelidir.
Dış politikada, iç işlerinde, eğitimde, tarım ve hayvancılıkta, teknolojide vs.
Hangi parti daha uzman ve proje sahibi ise, o şekilde bir vitrin oluşturulmalıdır.
Bütün bunlar yapılmaz ve sadece, "Merhaba nasılsınız" gibi uzaktan selamlaşma faslı devam ederse, bahsettiğimiz birliktelik asla gerçekleşemez.
Bu konuda şahsen ve parti olarak çok acılar yaşamış ve ciddi deneyimler elde etmiş olan Özgür Özel'e, çok tarihi bir sorumluluk düşmektedir.
Millet böyle bir tabloyu özlemle beklemektedir.
Sakın ola ki böyle bir tarihi fırsatı kaçıran kişi, sen olmayasın Sayın Özgür Özel!
Sakın ola ki, Türk milletini ve yanı başında bulunan çözüm sahibi milli partileri bırakıp ta, Avrupa ülkelerinde kurtuluş reçetesi aramayasın!
Yoksa AK Parti'den hiçbir farkın kalmaz ve sana da ihtiyaç olmaz!
Oysa günümüz Türkiye'sinde 167 siyasi partiden hangisinin bir doktrini vardır diye soracak olursanız, alacağınız cevaba oldukça şaşırırsınız.
Doktrin demek; bir ülkenin siyasi, ekonomik, askeri ve diğer bakımlardan ve tam anlamıyla bağımsızlığını sağlayacak, kusursuz bütüncül bir modele sahip olmak demektir.
Yani bir siyasi parti, daha kurulmadan tüm bu saydıklarıma sahip olduğu halde siyaset arenasında ben de varım demelidir.
Atatürk'ten sonra işbaşına gelen partilerin hiç birisinin böyle bir doktrine sahip olmadığı, cümle alem tarafından bilinmektedir.
Türkiye bugün karşı karşıya bulunduğu ve dibine kadar içine battığı krizlerin içerisinde debeleniyorsa, biliniz ki iktidar olan partilerin ülkeyi düzlüğe çıkartacak bir doktrine sahip olmamasından dolayıdır.
Doktrin denilen bütüncül bir modeli ortaya koyabilmek, gerçekten de çok zordur. Ancak, toplumun belli hassasiyetleri üzerinden hamaset yapılarak seçmeni etkilemek ve oyunu almak, çok daha kolaydır.
Şayet bir parti daha kurulmadan olması gereken bir doktrine sahip değilse, aldığı oyun çokluğu veya uzun süreli iktidarda kalmasının ülkeye hiçbir katkısı olmayacaktır.
İşte bunun en çarpıcı örneği, AK Parti iktidarıdır.
Ülke ekonomisi ve Atatürk Cumhuriyetinin değerlerini ayağa kaldırmak, bu gibi partilerin asla gündeminde olmamıştır.
Hepsi konjoktüreldir ve planlıdır!
Şimdi muhalefet cephesine bakalım.
Muhalefetin dominant partisi CHP'nin böyle bir doktrini var mıdır sorusunun yanıtı; yoktur şeklinde olacaktır.
CHP'nin yerel seçimlerde elde ettiği başarının arkasında ve temelinde, iktidara duyulan büyük öfke ve tepki vardır.
Dolayısıyla CHP'yi birinci parti yapan oyların aslında emanet oylar olduğu, siyaset sosyolojisi okumasını yapan herkesçe rahatlıkla görülmektedir.
O halde CHP, kendisini birinci parti yapan oyların aslında muhalefet partilerinin tabanlarından gelen oylar olduğunun bilinci ve idrakinde olmalıdır.
Öyle olması gerektiği içinde fazlaca şımarmamalı ve gereğini yapmalıdır!
Gereği şudur…
Artık Ümit Özdağ'da tahliye olduğuna göre, Atatük'çü muhalefet partilerle yeni bir çatı altında birleşmek üzere bir araya gelinmelidir.
Bu birliktelik için atılacak başlık veya slogan; "Atatürk'te buluşuyoruz" şeklinde olmalıdır.
Amasız fakatsız bir araya gelinmelidir.
Kimin daha önce kaç oy aldığı veya üye sayısı gibi gereksiz ve faydasız sığ tartışmalar, tamamen gündem dışı tutulmalıdır.
"Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır" denmelidir.
Bu birleşmeden önce tüm liderler egolarından kurtulmalı ve birbirlerine karşı saygıda kusur etmemelidir.
Masaya oturmanın tek şartı, Atatürk'e ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkılması olmalıdır.
Sonra Özgür Özel sormalıdır.
Hanginizin bir doktrini var.
Yani ülkeyi yönetmek için bütüncül bir sistemi var diye.
Çünkü bu yeni oluşum, ancak yeni bir modelle milletin karşısına çıktığında heyecan uyandırır ve seçim açık ara kazanılır.
Masada bulunan partiler hangi konularda iddialı olacaklarsa, bu konularda o parti yetkili kılınmalıdır.
Mesela en kritik konu ekonomi.
CHP-BTP-Zafer Partisi-İYİ Parti-Millet Partisi-DP.
Bu partilerden hangisinin bir ekonomi modeli vardır.
Kimin bilimsel bir modeli varsa, ekonomiden sorumlu o partinin kurmayları seçilmelidir.
Dış politikada, iç işlerinde, eğitimde, tarım ve hayvancılıkta, teknolojide vs.
Hangi parti daha uzman ve proje sahibi ise, o şekilde bir vitrin oluşturulmalıdır.
Bütün bunlar yapılmaz ve sadece, "Merhaba nasılsınız" gibi uzaktan selamlaşma faslı devam ederse, bahsettiğimiz birliktelik asla gerçekleşemez.
Bu konuda şahsen ve parti olarak çok acılar yaşamış ve ciddi deneyimler elde etmiş olan Özgür Özel'e, çok tarihi bir sorumluluk düşmektedir.
Millet böyle bir tabloyu özlemle beklemektedir.
Sakın ola ki böyle bir tarihi fırsatı kaçıran kişi, sen olmayasın Sayın Özgür Özel!
Sakın ola ki, Türk milletini ve yanı başında bulunan çözüm sahibi milli partileri bırakıp ta, Avrupa ülkelerinde kurtuluş reçetesi aramayasın!
Yoksa AK Parti'den hiçbir farkın kalmaz ve sana da ihtiyaç olmaz!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hacı Gaydan / diğer yazıları
- ABD, 70 milyon Kızılderili Türk’e soykırım yaptı! / 08.07.2025
- PKK’ya değil, ABD’ye silah bıraktırın / 07.07.2025
- Türkiye işgal mi edildi? / 05.07.2025
- Dünya aya giderken biz Silivri’ye gidiyoruz! / 04.07.2025
- Fakirliğe şükretmek Müslümanlık değil, salaklıktır! / 03.07.2025
- İsrail Kıbrıs’a yerleşiyor! / 01.07.2025
- Ortadoğu için tek kurtuluş: ATATÜRK modeli / 29.06.2025
- Türkiye uyuşturucu batağında! / 27.06.2025
- Atatürk’ün kurduğu fabrikalar / 26.06.2025
- Bu vebal, Abdülhamit’in boynunadır! / 25.06.2025
- PKK’ya değil, ABD’ye silah bıraktırın / 07.07.2025
- Türkiye işgal mi edildi? / 05.07.2025
- Dünya aya giderken biz Silivri’ye gidiyoruz! / 04.07.2025
- Fakirliğe şükretmek Müslümanlık değil, salaklıktır! / 03.07.2025
- İsrail Kıbrıs’a yerleşiyor! / 01.07.2025
- Ortadoğu için tek kurtuluş: ATATÜRK modeli / 29.06.2025
- Türkiye uyuşturucu batağında! / 27.06.2025
- Atatürk’ün kurduğu fabrikalar / 26.06.2025
- Bu vebal, Abdülhamit’in boynunadır! / 25.06.2025