Sayın başbakanın ABD ziyareti
Mr. Bush, şu anda 28 Ocak tarihinde ABD'ye gidecek olan sayın Başbakanımız Erdoğan'ı beklemektedir. Daha şimdiden gazeteler Mr.Bush'un düşüncelerini yansıtmaktadırlar. Bunlar arasında :
A - Kıbrıs meselesini halledin,
B - Kerkük konusunu getirmeyin,
C - İngiliz şirketlerinin zorluklarını halledin.
Bütün bunlar sanki biraz şantaj, biraz ikaz, biraz tehdit, biraz da emir gibi koku vermektedir. Adamcağızın ağzı herhalde Irak savaşından beri bu üsluba alışmış gibi görülmektedir.
Ne diyelim, Allah hayırlısını nasip etsin. Siyasilerimizin de işleri oldukça zor.
KKTC seçimleri ve sonuçları
Geçenlerde KKTC'de çok önemli genel seçimler yapıldı. ABD, AB ve bütün hıristiyan aleminin ve onların içimizdeki bazı uzantılarının, büyük gayretlerine rağmen, Kıbrıs'ta kendi isteklerine uygun sonuç alınamadı.
Kıbrıs halkı, aldatılamadı ve son anda sınırda durabildi - KKTC "intihar" etmekten kurtuldu.
Şu anda Kıbrıs Millet Meclisi'nde milletvekili sayıları tam ortada kaldı. Milletvekilleri sayısı tam 25 - 25 şeklinde kaldı. Neredeyse kilitlendi sayılabilir! Anahtarın da Sayın Denktaşların ve Ankara'nın elinde olduğu artık belli olmaktadır. Dışa dönük hassasiyet artık kısmen azalmış görülmektedir!
Geçen hafta başında, Sayın Rauf Denktaş cumhurbaşkanı olarak -Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin başında bulunan Mehmet Ali Talat'a kabineyi kurmak için yetki vermiş durumdadır.
Görüşmelere geçen hafta başında başlandı. Ancak ilk görüşmeler Ulusal Birlik Partisi başkanı sayın Erol Derviş'le yapılmıştı. Ama bir hafta geçmesine rağmen aradaki anlaşma henüz sağlanamadı. Bunun üzerine M. Ali Talat tarafından ortalıkta bir seçim kampanyasında kullanılan konuşma üslubu ve hakaretvari konuşmalar yine ortaya konuldu.
Ankara'nın tutumu
Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından söylenen sözler oldukça ferahlık oluşturmuş durumdadır. Bakanımızın ve Başbakan yardımcımızın söylediğine göre, sayın Rauf Denktaş'ın Kıbrıs müzakerelerini yapması gerekliliğini bizzat vurgulamış oldu. Sayın Rauf Denktaş'ın, yetkili ve etkili kişi olarak görüldüğünün altını çizmiş oldu.
Ankara zirvesi ve toplantıları
Cumhurbaşkanı sayın Necdet Sezer, Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral sayın Hilmi Özkök, Dışişleri Bakanı sayın Abdullah Gül ve diğer ilgililerle zirve toplantısı yapıldı. Yaklaşık olarak 5 buçuk saat süren bu toplantıda Kıbrıs'ın kader müzakerelerinin genel çizgileri ve tutumu tespit edildi. Buradan çıkan kararlar, müzakerelere bir nevi temel politikayı oluşturacaktır.
Kararlarda :
1 - Müzakereci olarak sayın KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş katılacaktır.
2 - Kıbrıs'ta tercihan milli mutabakat hükümetinin bir an evvel kurulması gerekir.
3 - Okunan beyanatta - deklarasyonda uzun uzadıya diplomatik lisan kullanılarak Annan planı adı zikredilmemiştir.
4 - Müzakerelerde iki toplum-iki halk eşitliği, türk askerine hareketlilik ve Türkiye garantörlüğü istenmektedir.
5 - Toprak verilmesinde seçilecek bölgelerin yerine, sınır paralelinde olması teklifi yapılacaktır,
6 - Toplantıda ön koşul konulmayacak- onlardan da koyulmaması istenilecektir. Toplantıya bir nevi sıfırdan başlanacaktır. Böylelikle onlardan da belirli bir plan şartlarının ön koşul olarak ortaya konulması herhalde önlenmek istenilecektir,
7 - Zirvede iki ayrı kanat -Dış İşleri Bakanlığı- Diplomatik ile askeri güvenlik bulunmaktadır. Stratejik etkenlerin de görüşüldüğü ve karar verildiği açıkça anlaşılmaktadır.
8 - Ancak muhatap tam olarak bilinmemektedir. Çünkü bizim taraftan muhatap, KKTC ve garantör devlet olarak T.C.'dir. Diğer tarafta ise acaba kimler ön planda gelmektedir. Çünkü o tarafta :
a- Kıbrıs Rum Kesimi (Direkt olarak ilgili),
b-Yunanistan (Onların garantör Devleti),
c- AB ülkeleri (Hamileri),
d-AB ve "Genel koordinatör" gibi olan Mr. Bush bulunmaktadır. Kısacası karşı tarafta, sanki bütün Hıristiyan alemi ve topluluğu bulunmaktadır. O bakımdan onlar adına acaba kesin kararı kim verecektir, diye insanın aklına önemli bir soru olarak gelmektedir!
Çünkü bunların hepsi, Kıbrıs'ı elimizden adeta zorla almak istemktedirler !
Bunun için 2004 yılı, Kıbrıs için, büyük bir ihtimalle kader yılı olacaktır.
Mr. Bush, şu anda 28 Ocak tarihinde ABD'ye gidecek olan sayın Başbakanımız Erdoğan'ı beklemektedir. Daha şimdiden gazeteler Mr.Bush'un düşüncelerini yansıtmaktadırlar. Bunlar arasında :
A - Kıbrıs meselesini halledin,
B - Kerkük konusunu getirmeyin,
C - İngiliz şirketlerinin zorluklarını halledin.
Bütün bunlar sanki biraz şantaj, biraz ikaz, biraz tehdit, biraz da emir gibi koku vermektedir. Adamcağızın ağzı herhalde Irak savaşından beri bu üsluba alışmış gibi görülmektedir.
Ne diyelim, Allah hayırlısını nasip etsin. Siyasilerimizin de işleri oldukça zor.
KKTC seçimleri ve sonuçları
Geçenlerde KKTC'de çok önemli genel seçimler yapıldı. ABD, AB ve bütün hıristiyan aleminin ve onların içimizdeki bazı uzantılarının, büyük gayretlerine rağmen, Kıbrıs'ta kendi isteklerine uygun sonuç alınamadı.
Kıbrıs halkı, aldatılamadı ve son anda sınırda durabildi - KKTC "intihar" etmekten kurtuldu.
Şu anda Kıbrıs Millet Meclisi'nde milletvekili sayıları tam ortada kaldı. Milletvekilleri sayısı tam 25 - 25 şeklinde kaldı. Neredeyse kilitlendi sayılabilir! Anahtarın da Sayın Denktaşların ve Ankara'nın elinde olduğu artık belli olmaktadır. Dışa dönük hassasiyet artık kısmen azalmış görülmektedir!
Geçen hafta başında, Sayın Rauf Denktaş cumhurbaşkanı olarak -Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin başında bulunan Mehmet Ali Talat'a kabineyi kurmak için yetki vermiş durumdadır.
Görüşmelere geçen hafta başında başlandı. Ancak ilk görüşmeler Ulusal Birlik Partisi başkanı sayın Erol Derviş'le yapılmıştı. Ama bir hafta geçmesine rağmen aradaki anlaşma henüz sağlanamadı. Bunun üzerine M. Ali Talat tarafından ortalıkta bir seçim kampanyasında kullanılan konuşma üslubu ve hakaretvari konuşmalar yine ortaya konuldu.
Ankara'nın tutumu
Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından söylenen sözler oldukça ferahlık oluşturmuş durumdadır. Bakanımızın ve Başbakan yardımcımızın söylediğine göre, sayın Rauf Denktaş'ın Kıbrıs müzakerelerini yapması gerekliliğini bizzat vurgulamış oldu. Sayın Rauf Denktaş'ın, yetkili ve etkili kişi olarak görüldüğünün altını çizmiş oldu.
Ankara zirvesi ve toplantıları
Cumhurbaşkanı sayın Necdet Sezer, Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral sayın Hilmi Özkök, Dışişleri Bakanı sayın Abdullah Gül ve diğer ilgililerle zirve toplantısı yapıldı. Yaklaşık olarak 5 buçuk saat süren bu toplantıda Kıbrıs'ın kader müzakerelerinin genel çizgileri ve tutumu tespit edildi. Buradan çıkan kararlar, müzakerelere bir nevi temel politikayı oluşturacaktır.
Kararlarda :
1 - Müzakereci olarak sayın KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş katılacaktır.
2 - Kıbrıs'ta tercihan milli mutabakat hükümetinin bir an evvel kurulması gerekir.
3 - Okunan beyanatta - deklarasyonda uzun uzadıya diplomatik lisan kullanılarak Annan planı adı zikredilmemiştir.
4 - Müzakerelerde iki toplum-iki halk eşitliği, türk askerine hareketlilik ve Türkiye garantörlüğü istenmektedir.
5 - Toprak verilmesinde seçilecek bölgelerin yerine, sınır paralelinde olması teklifi yapılacaktır,
6 - Toplantıda ön koşul konulmayacak- onlardan da koyulmaması istenilecektir. Toplantıya bir nevi sıfırdan başlanacaktır. Böylelikle onlardan da belirli bir plan şartlarının ön koşul olarak ortaya konulması herhalde önlenmek istenilecektir,
7 - Zirvede iki ayrı kanat -Dış İşleri Bakanlığı- Diplomatik ile askeri güvenlik bulunmaktadır. Stratejik etkenlerin de görüşüldüğü ve karar verildiği açıkça anlaşılmaktadır.
8 - Ancak muhatap tam olarak bilinmemektedir. Çünkü bizim taraftan muhatap, KKTC ve garantör devlet olarak T.C.'dir. Diğer tarafta ise acaba kimler ön planda gelmektedir. Çünkü o tarafta :
a- Kıbrıs Rum Kesimi (Direkt olarak ilgili),
b-Yunanistan (Onların garantör Devleti),
c- AB ülkeleri (Hamileri),
d-AB ve "Genel koordinatör" gibi olan Mr. Bush bulunmaktadır. Kısacası karşı tarafta, sanki bütün Hıristiyan alemi ve topluluğu bulunmaktadır. O bakımdan onlar adına acaba kesin kararı kim verecektir, diye insanın aklına önemli bir soru olarak gelmektedir!
Çünkü bunların hepsi, Kıbrıs'ı elimizden adeta zorla almak istemktedirler !
Bunun için 2004 yılı, Kıbrıs için, büyük bir ihtimalle kader yılı olacaktır.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006