Şemdinli olaylarının Kuzey Irak'tan tasfiye edilen Türk Ordusuna içerde de çuval geçirmek için tezgahlanan bir operasyon, provokasyon olduğunu yazmıştık. Bu olayların ardından, iddiaların, bir-iki astsubayı suçlamanın ötesinde tüm orduyu ilzam edecek boyutlara taşınacağı konusunda uyarmıştık. Nitekim, kartel medyası her zamanki gibi puslu havayı daha da puslu hale getiren dezenformatik haberlerle mikser-karıştırıcı rolünü iyi oynadı.Hükümet Türk ordusuna karşı tezgahlanan provokasyonun aslında kurumlararası çatışmayı, fitneyi de körükleme amaçlı ve dolayısıyla kendi konumunu da sarsacak bir oyun olduğunu görmedi.AB afyonunun ve medya gazının etkisiyle Anayasaya aykırı olarak Şemdinli komisyonları kuruldu.Sivil bürokratların ağzından askeri suçlayan mesnetsiz iddialar Meclis tutanaklarına geçti.Komisyon başkanı PKK sempatizanı ve destekçisi olmakla yargılanmış işadamlarının iddialarına savcıya yine iç tüzüğe aykırı olarak gönderdi. Savcı iddianameyi Meclis komisyonu tutanaklarına dayanarak açınca da askeri cenah ayağa kalktı.Ancak hükümet ilk iki gün savcının arkasında durur gibi yaptı, yargıya karışmayacağız bahanesi ile... ne zaman ki Genelkurmay Başkanı Çankaya ile temas etti, bu sefer de savcı hakkında soruşturma başlattı.Bu toz dumanın ardından dönüp bakınca geriye ne kaldı?Bir kuvvet komutanı etrafında ekilen şüphe tohumları ile ordu müessesemizin yıpratılması...Basiretsiz, çelişkili, hukuk dışı yöntemle sürece müdahil olan hükümetin bocalayan-sendeleyen sakar görüntüsü...Bu tablodan en çok kim zevk alıyor dersiniz.Elbette ki, bu puslu havanın ülkemizde sürekli dolaşmasını isteyen ABD.Asker yıpratıldıkça daha çok ABD'ye yaslanma ihtiyacı duyacak diye ellerini ovuşturuyor.Askerin tansiyonu yükseldikçe sendeleyen ve soluğu Yahudi lobilerinde, Atlantik ötesinde alan ve her gün daha bir kucağına oturduğunu gören topal bir iktidar.Bu sayede ABD Akdeniz'den sonra Karadeniz'e de çöreklenmenin fırsatını yakalamış olmuyor mu?