Daha önce, ABD'nin muhtemel bir Irak savaşı arefesinde, alacağı canların diyetini, hangi yöntemlerle ödemeye çalıştığını ve insanları ilk önce yoksulluğun pençesine düşürüp, sonradan nasıl milyarlarca dolar yardım yapılarak propaganda yapıldığını yazmıştık.
Benim asıl anlatmak istediğim, "Ampül patladı" manşetlerinin ulusal gazeteler tarafından sıkça atıldığı şu günlerde, ABD'den çok, iktidar partisi AKP'nin benimsemeye çalıştığı model ve politika.
AKP hükümeti, iktidara geldiğinden beri ne Irak, ne KKTC, ne Ege kıta sağanlığı, ne Güneydoğu, ne şu, ne bu... Ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyan hiçbir meselede, olması gerektiği gibi hareket edmedi. Yani; "Aşikâre savunulması gereken konuları, ulusal arenada yapılabilecek bir ayıp olarak görüp, ülke çıkarlarına değil de, başkalarının görmek istediği Türkiye'yi gösterme çabalarına hizmet etmeye başladı."
Avrupa ve Amerika'ya görmek istedikleri Türkiye'yi sunmaya çalışırken, millet iradesini de ihmal etmedi tabii.
Kitlelere hitap etti AKP. Milletin can damarlarını yakalamaya çalıştı yani. Emeklilere yapılan zam, Milli Eğitim kitaplarının bedava dağıtma projesi, Avrupa Birliği hayalleri falan.
'Balı çaldı insanların ağzına' sizin anlayacağınız. Bunlar işin gözüken kısımları, ya gözükmeyen...
Bir yandan, ABD'yi Irak sınırımızı karargâh olarak kullanma konusunda heyecanlandırırken, diğer yandan, ülke ekonomisini 100-150 milyar dolarlık bir darboğaza sürükleme tehlikesiyle karşı karşıya getirdi AKP.
Bir yandan Kıbrıs'ı kaderine teslim eder tavırlar sergileyerek, Denktaş'ı Rumlara karşı gardı düşmüş boksör durumuna düşürürken, diğer yandan okul çocuklu ailelere müjdeyi verdi AKP.
Bir yandan AB ve ABD kurmayları karşısında (bir Türk'e yakışmayacak şekilde) el pençe dururken, diğer yandan; "Bu Avrupa bizi almazsa çok şey kaybeder" sloganları attı.
Bir yandan fiilen kurulan kürt devletine seyirci kalırken, diğer yandan "Savaşa girersek Musul-Kerkük'ü de alabiliriz" gibi tamamen ABD'nin planladığı bir oyuna düşmenin eşiğine de geldi AKP.
Bir yandan milletvekili lojmanlarını satışa çıkarıp da, "işte size kaynak" diyerek devlet malını kendi yaptırmış gibi, 3-5 trilyon için satmaya kalkışırken, diğer taraftan ABD'yi birkaç kere satın alabilecek kadar değerli olan madenlerimizi, yabancı sermayeye peşkeş çekti.
İş hep dengelendi yani. (Başkan Bush'un yoksulluğa ittiği insanlara vereceğini tahaahhüd ettiği 1 milyar doları hatırlayın)
Bir yandan aldığı ya da alamadığı hayati kararlarla, ülkenin toprak bütünlüğünü dahi tehlikeye atabilecek işler yaparken, diğer yandan yoksulluğun pençesine bıraktı insanları. Ama normal bir yoksulluğa değil. Ağızlarına her zaman 'bir parmak bal çalınmış' insanların, toplu olarak yaşadığı bir yoksulluğa.
Benim asıl anlatmak istediğim, "Ampül patladı" manşetlerinin ulusal gazeteler tarafından sıkça atıldığı şu günlerde, ABD'den çok, iktidar partisi AKP'nin benimsemeye çalıştığı model ve politika.
AKP hükümeti, iktidara geldiğinden beri ne Irak, ne KKTC, ne Ege kıta sağanlığı, ne Güneydoğu, ne şu, ne bu... Ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyan hiçbir meselede, olması gerektiği gibi hareket edmedi. Yani; "Aşikâre savunulması gereken konuları, ulusal arenada yapılabilecek bir ayıp olarak görüp, ülke çıkarlarına değil de, başkalarının görmek istediği Türkiye'yi gösterme çabalarına hizmet etmeye başladı."
Avrupa ve Amerika'ya görmek istedikleri Türkiye'yi sunmaya çalışırken, millet iradesini de ihmal etmedi tabii.
Kitlelere hitap etti AKP. Milletin can damarlarını yakalamaya çalıştı yani. Emeklilere yapılan zam, Milli Eğitim kitaplarının bedava dağıtma projesi, Avrupa Birliği hayalleri falan.
'Balı çaldı insanların ağzına' sizin anlayacağınız. Bunlar işin gözüken kısımları, ya gözükmeyen...
Bir yandan, ABD'yi Irak sınırımızı karargâh olarak kullanma konusunda heyecanlandırırken, diğer yandan, ülke ekonomisini 100-150 milyar dolarlık bir darboğaza sürükleme tehlikesiyle karşı karşıya getirdi AKP.
Bir yandan Kıbrıs'ı kaderine teslim eder tavırlar sergileyerek, Denktaş'ı Rumlara karşı gardı düşmüş boksör durumuna düşürürken, diğer yandan okul çocuklu ailelere müjdeyi verdi AKP.
Bir yandan AB ve ABD kurmayları karşısında (bir Türk'e yakışmayacak şekilde) el pençe dururken, diğer yandan; "Bu Avrupa bizi almazsa çok şey kaybeder" sloganları attı.
Bir yandan fiilen kurulan kürt devletine seyirci kalırken, diğer yandan "Savaşa girersek Musul-Kerkük'ü de alabiliriz" gibi tamamen ABD'nin planladığı bir oyuna düşmenin eşiğine de geldi AKP.
Bir yandan milletvekili lojmanlarını satışa çıkarıp da, "işte size kaynak" diyerek devlet malını kendi yaptırmış gibi, 3-5 trilyon için satmaya kalkışırken, diğer taraftan ABD'yi birkaç kere satın alabilecek kadar değerli olan madenlerimizi, yabancı sermayeye peşkeş çekti.
İş hep dengelendi yani. (Başkan Bush'un yoksulluğa ittiği insanlara vereceğini tahaahhüd ettiği 1 milyar doları hatırlayın)
Bir yandan aldığı ya da alamadığı hayati kararlarla, ülkenin toprak bütünlüğünü dahi tehlikeye atabilecek işler yaparken, diğer yandan yoksulluğun pençesine bıraktı insanları. Ama normal bir yoksulluğa değil. Ağızlarına her zaman 'bir parmak bal çalınmış' insanların, toplu olarak yaşadığı bir yoksulluğa.
Ender Karabulut / diğer yazıları
- Sistem yanlış / 08.12.2020
- "Ben PKK'yı bitireyim, sen Kürdistan'ı tanı" / 19.12.2007
- PKK'ya af devlet politikası mı? / 06.12.2007
- Kürt' sorunu mu, 'Terör' sorunu mu / 24.11.2007
- Erdoğan ABD'ye neden gitti? / 22.12.2006
- Tebrikler Paşam! / 09.12.2006
- 50 milyon "Ortaçağ" kafalı! / 07.12.2006
- Papa'ya tepkimiz(!) çok komik oldu / 01.12.2006
- Deniz bitti! / 30.11.2006
- Papa ne yaptı, biz ne yapıyoruz! / 29.11.2006
- "Ben PKK'yı bitireyim, sen Kürdistan'ı tanı" / 19.12.2007
- PKK'ya af devlet politikası mı? / 06.12.2007
- Kürt' sorunu mu, 'Terör' sorunu mu / 24.11.2007
- Erdoğan ABD'ye neden gitti? / 22.12.2006
- Tebrikler Paşam! / 09.12.2006
- 50 milyon "Ortaçağ" kafalı! / 07.12.2006
- Papa'ya tepkimiz(!) çok komik oldu / 01.12.2006
- Deniz bitti! / 30.11.2006
- Papa ne yaptı, biz ne yapıyoruz! / 29.11.2006