9 Aralık 2012 Pazar günü Antalya'nın Elmalı ilçesinin Tekke köyünde İcmal Dergisi'nin katkıları ile düzenlenen "6. Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu" çok büyük bir coşku altında gerçekleşti.
Programa katılan yurt içinden ve yurt dışından gelen ilim ve fikir adamları Bektaşi erenlerinden Abdal Musa Sultan'ın manevi riyaseti altında Ehl-i Beyt davasını gündem ederek, Ehl-i Beyt'in fikir ve mana zenginliği izleyicilerle paylaştılar.
Sempozyum'un yapıldığı yeri ve Abdal Musa Sultan'ı birçoğumuz belki de ilk defa gördük ve ilk defa duyduk. Edindiğimiz bilgilerden ve yaptığımız türbe ziyaretinden sonra, sebep olan muhterem hocamız Prof. Dr. Haydar Baş'a teşekkür ederken, kendi kendimize de hayıflanmadan geçemedik. Neden bu kadar önemli şahsiyetleri bugüne kadar tanımadık? Neden bu erenlerin ilminden feyzinden istifade edemedik? Diye… Sempozyumda öğrendik ki; Abdal Musa Sultan, Horasan'dan Anadolu'nun Türk ve İslam medeniyeti ile tanışması, bir yerde işgalden kurtulması için gerek maddi, gerek manevi sahada mücadele vermiş, Anadolu'muzun bizlere yurt olmasında önemli roller üstlenmiş bir Alperen olmasına rağmen, bu ve benzeri zatlar milletimizden gizlenmiştir. Peki, bu ülkenin bize emanet edilmesinde emeği geçen bu ve benzeri zatlar neden milletin gündeminden uzak tutuldu? Elbette ki bu sıradan bir iş değildir.
Bu plan, haçlının milletimiz üzerinde oynamak istediği oyunların da bir parçasıydı.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eserinde haçlının oyununu bize haber veriyor: "Müslümanların mukaddes türbeleri ziyaretten hangi şekilde olursa olsun alıkonulması düşüncesi bizzat Sömürgeler Bakanlığının misyoner-ajanlarına dağıttıkları kitaplarda Müslümanları güçlendiren faktörleri yok etmek için tavsiyeler bölümünde yer almaktadır.
16. Madde: Sorunlardan biri de Müslümanların mübarek ve mukaddes türbeleri ziyaret etmeleridir. Bu tür türbelere önem vermenin ve süslemenin bidat ve şeriata aykırı olduğunu, Peygamber döneminde bu teşrifatın bulunmadığını, ölülere ibadet yapılmadığını delilleri ile ispat etmeliyiz. Yavaş yavaş binaların yıkılmasıyla ve bu türbelerin izlerini ortadan kaldırmakla halk bu ziyaretlerden vazgeçirilmelidir" (Hatırat-ı Hampher, s. 55/Dini Ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler/s. 154/Prof. Dr. Haydar Baş).
İngiliz Sömürgeler Bakanlığının İslam ülkelerine yolladıkları ajanları vasıtasıyla önemli şahsiyetlerin kabirlerini dahi yok etmek ya da önemini kaybetmek için çeşitli karartma ve iftiralara başvurmalarının sebebi; O zatların şahsında temsil ettikleri mücadelelerdir. Abdal Musalar, Hacı Bektaş Veliler, İmam Hüseyinler, İmam Aliler bir şekilde unutturulmalı ki milletler onlardan alacakları ilim, fikir ve imanla tekrar kıyama kalkmasın, kurtuluştan ve mutluluktan uzak dursun. İşte asıl mesele burada yatmaktadır. Bırakın o zatların fikirlerini, kabirdeki ölülerine bile tahammül edememişlerdir.
Yapılan her türlü karartmaya ve iftiralara yönelik faaliyetlere rağmen, asırlar sonra da olsa Allah'ın izniyle ve yardımıyla gerçekler tekrar meydana çıkmaktadır. Engelleyiciler ne yaparsa yapsın; Sünni'siyle Şii'siyle, Alevi'siyle Bektaşi'siyle, bir millet Abdal Musa Sultan'da cem olmuştur.
Ehl-i Beyt davasını dava edinen ve bu konuda hiç bir emeği esirgemeyen; gerek eserleriyle, gerek düzenlediği programlarıyla bize Ehl-i Beyt'i tanıtan, sevdiren ve dava edindiren Prof. Dr. Haydar Baş'a şükranlarımızı iletiyoruz.
Programa katılan yurt içinden ve yurt dışından gelen ilim ve fikir adamları Bektaşi erenlerinden Abdal Musa Sultan'ın manevi riyaseti altında Ehl-i Beyt davasını gündem ederek, Ehl-i Beyt'in fikir ve mana zenginliği izleyicilerle paylaştılar.
Sempozyum'un yapıldığı yeri ve Abdal Musa Sultan'ı birçoğumuz belki de ilk defa gördük ve ilk defa duyduk. Edindiğimiz bilgilerden ve yaptığımız türbe ziyaretinden sonra, sebep olan muhterem hocamız Prof. Dr. Haydar Baş'a teşekkür ederken, kendi kendimize de hayıflanmadan geçemedik. Neden bu kadar önemli şahsiyetleri bugüne kadar tanımadık? Neden bu erenlerin ilminden feyzinden istifade edemedik? Diye… Sempozyumda öğrendik ki; Abdal Musa Sultan, Horasan'dan Anadolu'nun Türk ve İslam medeniyeti ile tanışması, bir yerde işgalden kurtulması için gerek maddi, gerek manevi sahada mücadele vermiş, Anadolu'muzun bizlere yurt olmasında önemli roller üstlenmiş bir Alperen olmasına rağmen, bu ve benzeri zatlar milletimizden gizlenmiştir. Peki, bu ülkenin bize emanet edilmesinde emeği geçen bu ve benzeri zatlar neden milletin gündeminden uzak tutuldu? Elbette ki bu sıradan bir iş değildir.
Bu plan, haçlının milletimiz üzerinde oynamak istediği oyunların da bir parçasıydı.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eserinde haçlının oyununu bize haber veriyor: "Müslümanların mukaddes türbeleri ziyaretten hangi şekilde olursa olsun alıkonulması düşüncesi bizzat Sömürgeler Bakanlığının misyoner-ajanlarına dağıttıkları kitaplarda Müslümanları güçlendiren faktörleri yok etmek için tavsiyeler bölümünde yer almaktadır.
16. Madde: Sorunlardan biri de Müslümanların mübarek ve mukaddes türbeleri ziyaret etmeleridir. Bu tür türbelere önem vermenin ve süslemenin bidat ve şeriata aykırı olduğunu, Peygamber döneminde bu teşrifatın bulunmadığını, ölülere ibadet yapılmadığını delilleri ile ispat etmeliyiz. Yavaş yavaş binaların yıkılmasıyla ve bu türbelerin izlerini ortadan kaldırmakla halk bu ziyaretlerden vazgeçirilmelidir" (Hatırat-ı Hampher, s. 55/Dini Ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler/s. 154/Prof. Dr. Haydar Baş).
İngiliz Sömürgeler Bakanlığının İslam ülkelerine yolladıkları ajanları vasıtasıyla önemli şahsiyetlerin kabirlerini dahi yok etmek ya da önemini kaybetmek için çeşitli karartma ve iftiralara başvurmalarının sebebi; O zatların şahsında temsil ettikleri mücadelelerdir. Abdal Musalar, Hacı Bektaş Veliler, İmam Hüseyinler, İmam Aliler bir şekilde unutturulmalı ki milletler onlardan alacakları ilim, fikir ve imanla tekrar kıyama kalkmasın, kurtuluştan ve mutluluktan uzak dursun. İşte asıl mesele burada yatmaktadır. Bırakın o zatların fikirlerini, kabirdeki ölülerine bile tahammül edememişlerdir.
Yapılan her türlü karartmaya ve iftiralara yönelik faaliyetlere rağmen, asırlar sonra da olsa Allah'ın izniyle ve yardımıyla gerçekler tekrar meydana çıkmaktadır. Engelleyiciler ne yaparsa yapsın; Sünni'siyle Şii'siyle, Alevi'siyle Bektaşi'siyle, bir millet Abdal Musa Sultan'da cem olmuştur.
Ehl-i Beyt davasını dava edinen ve bu konuda hiç bir emeği esirgemeyen; gerek eserleriyle, gerek düzenlediği programlarıyla bize Ehl-i Beyt'i tanıtan, sevdiren ve dava edindiren Prof. Dr. Haydar Baş'a şükranlarımızı iletiyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Kurban ibadeti hakkında bilinmesi gerekenler -4- / 29.05.2025
- Kurban ibadeti hakkında bilinmesi gerekenler -3- / 28.05.2025
- Kurban ibadeti hakkında bilinmesi gerekenler -2- / 27.05.2025
- Kurban ibadeti hakkında bilinmesi gerekenler -1- / 26.05.2025
- ‘Ev Hanımlarına Maaş’ fikri Haydar Baş’a aittir / 25.05.2025
- Kur’an Furkan’dır anlayana! / 24.05.2025
- Gazze’de çocuklar açken tok yatan insanlık / 23.05.2025
- Şüphelilerden kaçınan dinini ve kendini korur / 22.05.2025
- Atatürk’ü anmak ve anlamak hepimizin vazifesi olmalıdır / 21.05.2025
- Yalan yere "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin / 20.05.2025
- Kurban ibadeti hakkında bilinmesi gerekenler -3- / 28.05.2025
- Kurban ibadeti hakkında bilinmesi gerekenler -2- / 27.05.2025
- Kurban ibadeti hakkında bilinmesi gerekenler -1- / 26.05.2025
- ‘Ev Hanımlarına Maaş’ fikri Haydar Baş’a aittir / 25.05.2025
- Kur’an Furkan’dır anlayana! / 24.05.2025
- Gazze’de çocuklar açken tok yatan insanlık / 23.05.2025
- Şüphelilerden kaçınan dinini ve kendini korur / 22.05.2025
- Atatürk’ü anmak ve anlamak hepimizin vazifesi olmalıdır / 21.05.2025
- Yalan yere "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin / 20.05.2025