Sorgusuz, sualsız
kelepçeleniyorlar
Bu Müslümanlardan biri de yaşamını Chicago'da sürdüren Esad... Lübnan kökenli bir Amerikalı olan Esad, oğluyla bilgisayar programı almak üzere gittiği kentteki alışveriş merkezinde, Arap görünümlü olması nedeniyle mağazanın güvenlik görevlileri tarafından durdurulduğunu anlatıyor. Birkaç dakika sonra kelepçeleri bileğinde hissettiğini, çevrede ellerinde namlusu kendilerine yönelmiş silahlı polislerle en az yarım düzine polis otosunu farkettiğini söyleyen Esad, iki saatlik filmleri andırır sorgulamanın ardından serbest kaldığını ifade ediyor. Bunları yaşamasının yegane nedeni ise Esad'ın Araplara benzemesi...
Öte yandan ABD'de Ortadoğu görünümlü başka din mensupları da şiddetle karşılaşıyor. Bunlardan biri de Boston'daki New Bedford kentinde 24 yaşındaki bir Hintli genç. Sözkonusu genç 26 Haziran günü akşam saatlerinde pizza servisi yaptıktan sonra iki Amerikalı genç tarafından soyulmak üzere durduruldu. Olayı soruşturan polis müdürü, saldırganların Hintli genci Müslümana benzetmesi üzerine şiddete başvurduğunu belirterek, "Ona, 'Irak'a geri dön' demişler" diye anlatıyor durumu.
İleriye dönük
tehlike sözkonusu
Amerikan Müslümanları Konseyi Başkanı Dr. Hasan İbrahim, bu türden olaylar nedeniyle şu anda ABD'de yetişen Müslüman Amerikalı genç kuşağın kendini kurban gibi hissettiğini söylüyor. Dr. İbrahim, yaşananların, gerek Amerikan toplumu, gerekse bu ülkedeki Müslüman nüfus açısından, ileriye dönük büyük tehlikelerin işareti sayıldığını söylüyor. 11 Eylül 2001 tarihinden bu yana, çoğunluğu Arap kökenli Müslüman Amerikalıları hedef alan, "hate crime" yani nefret saldırlarının sayısında büyük bir artış gözleniyor. Müslümanlar birbirlerine, yalnız sokağa çıkmama, cep telefonunu unutmama, yabancıların yanında kesinlikle Arapça konuşmama uyarısında bulunuyorlar.
11 Eylül Pearl
Harbour'a benziyor
Amerika'daki Siyahi Müslümanlar Örgütü'nün Başkanı Mehdi Birye, ABD'nin 2. Dünya Savaşı'na girmesine neden olan Japonların Pearl Harbour baskının (Bu baskında 2500 Amerikan askeri ölmüştür) bir zamanlar Japon kökenli Amerikalılara neler çektirdiyse, 11 Eylül olayının da bu ülkedeki Müslümanlar için aynı şeyi ifade ettiğini dile getiriyor. Bunun sonucu aşağılanmak, sebepsiz yere kovuşturmaya uğramak, vatandaşlık haklarının budanması oluyor. Şu anda aylardır Amerikan cezaevlerinde çürüyen ve avukatı ile bile konuşmasına izin verilmeyen sayısız Müslüman terör zanlısı var. Mehdi Birye durumu şöyle özetliyor: "11 Eylül'ün acısını Müslümanlar iki yönden çekiyor, yurtlarının saldırıya uğramış olmasına mı yoksa, inançları yüzünden düştükleri suçlu duruma mı daha fazla üzülmeleri gerektiğini bilemiyorlar."
"Bir Kongre üyesi bana Müslümanlar'ın hakları için mücadele etmesi gerektiğini söylemişti" diyen Amerikan Müslümanlar Konseyi Başkanı Dr. İbrahim ise Müslümanların bu nedenle terörle mücadele önlemleriyle ilgili görüşlerini içeren, 100 sayfalık bir raporun birer kopyasını da Kongre üyelerine yolladıklarını söylüyor.
ABD'li Müslümanlar 2004
seçimlerinde etki peşinde
Öte yandan, ABD'de yaşayan Müslümanlar, bundan önceki seçimlerin aksine, 2004 seçimleri için tercihlerini birleştirmeye çalışıyor. Eylül ayı içinde Chicago kentinde yapılan Müslüman örgütler toplantısında, Başkan George Bush'un gerek Ortadoğu politikası, gerekse sınırdışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan göçmenlerin haklarını koruma konularında Müslümanların beklentilerine cevap vermediği dile getirildi. Müslüman liderler, 2004 seçim kampanyasında, Filistinlilere karşı İsrail hükümetini destekleyecek bir başkan adayına oy vermeyeceklerini açık biçimde ifade ediyor.
ABD'de sürdürülen terörist avı çerçevesinde daha fazla baskı altında kalan Müslümanlar, 2004 seçimlerinde kızgınlıklarını da dışa yansıtacaklar. Müslümanlar, bu amaçla 1 milyon seçmeni daha kayıt altına almayı ve seçimlerde ağırlıklarını ortaya koymayı planlıyor.
"ABD'de yaşayan Müslümanlar açısından belirleyici an yaklaşıyor" diyen Amerikan İslam İlişkileri Konseyi İcra Direktörü Nihat Avad, "Bu ülkedeki kaderimizi ve geleceğimizi nefret odaklarına teslim etmeyeceğiz" ifadesini kullanıyor. Amerikan Müslüman Kongresi Başkanı Aga Said ise "Ben Amerikalıyım, Müslümanım ve oy hakkına sahibim" açıklamasında bulunduktan sonra, bunun ne anlama geldiğinin açık olduğunu kaydediyor.
11 Eylül saldırısından sonra ABD'de bir çok caminin kundaklanması üzerine Bush bir camiyi ziyaret etmiş ve Müslümanlığın barışçı bir din olduğunu söylemişti. Ancak o tarihten sonra federal yetkililer yüzlerce Müslümanı tutukladılar, İslami yardım kuruluşlarını teröristlere yardım edebilecekleri gerekçesiyle faaliyetten alıkoydular ve vatandaşları gözaltında tutabilmek amacıyla yeni yetkiler aldılar.
Bush yönetimi yetkilileri, bu adımların ABD'nin güvenliği açısından hayati olduğu görüşünü savunuyor. Müslümanlar ise kendilerine "günah keçisi" muamelesi yapılmasından yakınıyor.
Müslüman seçmenlerin
sayısı belirsiz
ABD'deki Müslüman seçmen sayısı tam olarak bilinmiyor. Bazı kaynaklar bunun 2 milyon olduğunu belirtirken diğer kaynaklar 6 milyondan söz ediyor. ABD'ye göç eden Müslümanların birçoğu önemli yerlerde bulunuyor. Bu kişilerin seçim kampanyası sırasında önemli bağışlarda bulunmalarının söz konusu olduğu belirtiliyor. 2000 yılındaki seçimlerde Başkan Bush'un Demokrat Partili rakibini 576 oy farkla geçtiği hesaba katılınca, Müslüman oyların etkisi kendini gösteriyor. Bakalım ABD'li Müslümanlar tek ses olabilecek mi?