Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) : "Müslüman bir ülkede üniversitede başörtüsü takmak, takmayanlarda baskı duygusu yaratabilir" diyerek Leyla Şahin adlı Tıp öğrencisinin getirdiği davayı esastan reddetti.
PKK ile mücadelede köy boşaltma ve köy yakma gibi eylemlerde Türkiye'yi haksız bulan mahkeme bu kez Türkiye'yi haklı buldu.
Sevinelim mi, üzülelim mi ?
Gerekçe ilginç: Başörtü takanlar takmayanlara baskı duygusu yaratabilir(!)
Yani doğrudan bir baskı yok; ama potansiyel olarak öyle bir duygu oluşabilir.
Komedi bir karar.
Mahkeme varolan ile değil, olması muhtemel düşünceyle hareket ediyor.
AİHM zamanla şöyle kararlar da
alırsa şaşırmayın:
Fransa'nın Korsika'daki ayrılıkçılara uyguladığı şiddet, Romanya'daki hiziplere ilham kaynağı olabilir. Ve Romanya'da çingenelere baskı yapılabilir.
Dolayısıyla Fransa'nın geri adım atması gerek.
Ya da:
Kasım ayında ABD'de yapılacak Başkanlık seçimleri öncesi Türkiye'de yapılan Bush karşıtı eylemler o ülke seçmeni üzerinde dolaylı etki doğurabilir.
Dolayısıyla Türkiye'deki Bush karşıtlarını Türkiye engellemek zorunda.
Ya da:
Irak'ta gittikçe şiddetlenen direniş hareketi Filistinliler'e ve Çeçenler'e kötü örnek olabilir ve psikolojik baskı oluşturabilir.
Sonuç olarak; Direnenler derhal
engellenmeli.
Ya da:
Avrupa'da artan anti semitik hareketler İsrail'i yeniden azdırabilir. Öyleyse Filistin yandaşları bir bir evlerinden alınarak tutuklanmalılar.
Ne derece alakasız ve mantıksız örnekler değil mi?
Ama bu mantık, AİHM'nin aldığı kararın mantığı ile birebir örtüşüyor.
Katılın ya da katılmayın
Ama mantık bu..
Mantık okuyanlar bilir.
İlk iki öncül yerine oturtulduktan sonra çıkarsımımız bizi nereye götürür ise doğrumuz o dur.
AİHM, bir ülke davalık olduğu zaman ad hoc yani geçici bir heyet kurar ve sözkonusu ülkede o olayla ilgili durumları gözlemlerdi.
Konunun niteliğine göre uzman psikologlar, sosyologlar, doktorlar ya da fizikçilerce davanın mahiyetine
özgü o ülkenin röntgeni çıkarılır ve
rapor hazırlanır idi.
Son başörtüsü kararında ne Türkiye ile ilgili somut bir araştırma var ne de bir değerlendirme.
Somut gerçeklerle soyut çıkarsımlar çarpık bir bakış açısı oluşturuyor.
Gözlemler yapılmamış, üstüne üslük başörtüsünün sosyal dokudaki yeri ve konumu tartışılmadan üniversite gerçeği hakkında tavır alınmıştır.
Usul ihlali yapan AİHM, esaslı da bir hataya sebebiyet vermiştir.
Siz başörtüsünü savunursunuz ya da savunmazsınız..
Ama en azından insan hak ve hürriyetlerini savunmakla görevli bir mahkemeden yansız karar beklemek gerekmiyor mu?
AİHM kararları karşısında boynu kıldan daha ince olan Türkiye'yi Zana ve PKK davalarında haksız bulan AİHM heyetleri ortada cirit atarken başörtüsü gibi bir davada gözucuyla arar olduk.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tam bir Avrupalı olmak niyeti mi besliyor; yoksa biz başörtüsünü çözünce mi daha fazla Avrupalı olacağız?
Fransa'da 7 hakimin verdiği kararı Türk hakimleri ne derece demokratik ve hukuki buluyor dersiniz?
Başörtüsü sorununu kendi içinizde halletmediğiniz müddetçe başkalarının kararlarına boyun eğmek (!) durumunda kalırsınız.
Türk idaresi, Avrupa yargısına mahkum vesselam.
(AİHM) : "Müslüman bir ülkede üniversitede başörtüsü takmak, takmayanlarda baskı duygusu yaratabilir" diyerek Leyla Şahin adlı Tıp öğrencisinin getirdiği davayı esastan reddetti.
PKK ile mücadelede köy boşaltma ve köy yakma gibi eylemlerde Türkiye'yi haksız bulan mahkeme bu kez Türkiye'yi haklı buldu.
Sevinelim mi, üzülelim mi ?
Gerekçe ilginç: Başörtü takanlar takmayanlara baskı duygusu yaratabilir(!)
Yani doğrudan bir baskı yok; ama potansiyel olarak öyle bir duygu oluşabilir.
Komedi bir karar.
Mahkeme varolan ile değil, olması muhtemel düşünceyle hareket ediyor.
AİHM zamanla şöyle kararlar da
alırsa şaşırmayın:
Fransa'nın Korsika'daki ayrılıkçılara uyguladığı şiddet, Romanya'daki hiziplere ilham kaynağı olabilir. Ve Romanya'da çingenelere baskı yapılabilir.
Dolayısıyla Fransa'nın geri adım atması gerek.
Ya da:
Kasım ayında ABD'de yapılacak Başkanlık seçimleri öncesi Türkiye'de yapılan Bush karşıtı eylemler o ülke seçmeni üzerinde dolaylı etki doğurabilir.
Dolayısıyla Türkiye'deki Bush karşıtlarını Türkiye engellemek zorunda.
Ya da:
Irak'ta gittikçe şiddetlenen direniş hareketi Filistinliler'e ve Çeçenler'e kötü örnek olabilir ve psikolojik baskı oluşturabilir.
Sonuç olarak; Direnenler derhal
engellenmeli.
Ya da:
Avrupa'da artan anti semitik hareketler İsrail'i yeniden azdırabilir. Öyleyse Filistin yandaşları bir bir evlerinden alınarak tutuklanmalılar.
Ne derece alakasız ve mantıksız örnekler değil mi?
Ama bu mantık, AİHM'nin aldığı kararın mantığı ile birebir örtüşüyor.
Katılın ya da katılmayın
Ama mantık bu..
Mantık okuyanlar bilir.
İlk iki öncül yerine oturtulduktan sonra çıkarsımımız bizi nereye götürür ise doğrumuz o dur.
AİHM, bir ülke davalık olduğu zaman ad hoc yani geçici bir heyet kurar ve sözkonusu ülkede o olayla ilgili durumları gözlemlerdi.
Konunun niteliğine göre uzman psikologlar, sosyologlar, doktorlar ya da fizikçilerce davanın mahiyetine
özgü o ülkenin röntgeni çıkarılır ve
rapor hazırlanır idi.
Son başörtüsü kararında ne Türkiye ile ilgili somut bir araştırma var ne de bir değerlendirme.
Somut gerçeklerle soyut çıkarsımlar çarpık bir bakış açısı oluşturuyor.
Gözlemler yapılmamış, üstüne üslük başörtüsünün sosyal dokudaki yeri ve konumu tartışılmadan üniversite gerçeği hakkında tavır alınmıştır.
Usul ihlali yapan AİHM, esaslı da bir hataya sebebiyet vermiştir.
Siz başörtüsünü savunursunuz ya da savunmazsınız..
Ama en azından insan hak ve hürriyetlerini savunmakla görevli bir mahkemeden yansız karar beklemek gerekmiyor mu?
AİHM kararları karşısında boynu kıldan daha ince olan Türkiye'yi Zana ve PKK davalarında haksız bulan AİHM heyetleri ortada cirit atarken başörtüsü gibi bir davada gözucuyla arar olduk.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tam bir Avrupalı olmak niyeti mi besliyor; yoksa biz başörtüsünü çözünce mi daha fazla Avrupalı olacağız?
Fransa'da 7 hakimin verdiği kararı Türk hakimleri ne derece demokratik ve hukuki buluyor dersiniz?
Başörtüsü sorununu kendi içinizde halletmediğiniz müddetçe başkalarının kararlarına boyun eğmek (!) durumunda kalırsınız.
Türk idaresi, Avrupa yargısına mahkum vesselam.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
















































































