AKP-Cemaat
çatışması bir fotoğrafı da ortaya çıkarttı: İlahiyatçıların hal-i pürmelâlini?
Yakın zamana
kadar, AKP'nin cemaatle kol kola, gönül gönüle yürüttüğü, milli ve manevi
dokumuzu temelinden sarsıcı dinlerarası diyalog çalışmalarının, medeniyetler ittifakı
projelerinin tamamına destek veren, gıkını çıkartmayan kimi ilahiyat çevreleri,
sözde dindar yazarçizer takımı, İslamcı geçinenler, mırıldanmaya, homurdanmaya başladı.
Diyaloğun ve diyalogcuların ne menem şey olduğunu konuşmaya ve yazmaya
başladılar.
Bir de diyanet
çevreleri eklendi. Beddua var mıdır, yok mudur? Öfke ile oturup kalkmayın diye
tavsiye moduna girdiler. Fetvalar, hükümler, görüşler serdetmeye başladılar?
Şimdi biz
onlara soruyoruz. Sarıklarıyla, cübbeleriyle, makamlarıyla, unvanlarıyla, bu
Müslüman milletin vergilerinden aldıkları maaşlarıyla konuşup cevap versinler:
1- AKP
hükümeti ve cemaat, 11 senedir kol kola kiliseler açarken, onarırken, 50 bin
kilise evinin faaliyeti için imar yasası değiştirip ibadethane kavramını cami
yerine koyarken, neredeydiniz? Niye yazmadınız, niye konuşmadınız?
2- 11 senedir
arkasından "evliya" diye koştuğunuz Başbakan, kilisenin açılış kurdelasını, 76
milyon Müslümanın
gözünün içine bakarak ve "Bismillah Allahüekber" diyerek keserken, İslam adına
bunun hükmünü-fetvasını, neden açıklamadınız?
3- AKP
hükümeti, zinayı yasal olarak suç olmaktan çıkartan yasayı yürürlüğe koyarak,
ülke sathını zina yeri, medeniyetimizi zina medeniyetine dönüştürürken,
neslimiz, soyumuz, sopumuz tehlikeye atılırken, din
adına, İslâm adına diyecek bir sözünüz yok muydu?
4- Cemaat-AKP
ittifakı, domuz etini kasaplık et olarak ruhsatlandırıp salam-sucuk şeklinde satımına
imkân verirken, hocaların, müftülerin diyecek bir şeyi yok muydu? Ellerindeki
fetva kitaplarında bir şey yazmıyor muydu? 11 senede okur-yazarlığı mı
unuttular?
5) Kelime-i
Tevhid'den Muhammed Resulûllah okul kitaplarında çıkartılarak Müslüman çocuklarına
"Muhammet Mustafasız bir iman ve din" öğretilirken ve bu kitaplar bedava
dağıtılırken, diyecek bir şeyleri yok muydu? Şimdi karşılarına aldıkları F.
Gülen, Muhammet Mustafasız bir kurtuluşu ve rahmeti iddia ettiğinde neden o gün
karşısında durmadılar.
6- Tayyip Bey,
2001'de Of'ta yaptığı konuşmada, dört hak dinden bahsettiğinde (Yeni Şafak, 12 Temmuz
2002), dostları, sevenleri, savunanları veya hocaları, "Sayın Başkan! İmam
hatip mezunusun ama herhalde sen bu dersten geçemedin. Bilmiyor musun Kur'an'a
göre, 'Allah katında yegâne din İslâm'dır' (Al-i İmran: 19)" diye uyarmadılar.
7- Dün gönül
gönüle eylem birliği yaptıkları cemaat, 2007'de Mardin'de medresede, iktidarın bakanları
ile beraber icra ettikleri "Dinlerarası Diyalog" programında, camdan yaptıkları
ve adını Sırat Köprüsü koydukları köprüden, papazları, hahamları, imamları, müftüleri
geçirirken AKP yandaşı dindar (!) medya, hocalar, müftüler, diyanet nerede
yaşıyordu? Böylesi bir kurtuluş yolu ihdas etmek, gençlerimizin imanını
tehlikeye atmıyor muydu? Hiç mi ilgi alanınıza girmiyordu bu konu?
8- Hutbelerde
okunan "Allah katında yegâne din İslam'dır" ayetinin, ABD'nin Ankara Büyükelçisi
Eric Edelman'ın Diyanet İşlerinden sorumlu devlet bakanı Mehmet Aydın'a yazdığı
mektupta, "hutbedeki ifadelerin Hıristiyanları tehdit ettiği" şeklindeki ifadeleri
ve AB büyükelçilerinin rahatsızlığı üzerine, uzun bir süre hutbelerden
çıkartıldığını Cuma kılan herkes bilir. Peygamberin minberinden, müminlerin camisinden
ecnebiler istedi diye bir ayet çıkartılırken, ilahiyatçılar, müftüler, hocalar
neredeydiler?
Bu soruları
çoğaltmak mümkün?
İftar
sofralarında, papazları, hahamları ağırlarken, gayrimüslimlere dua ettirip amin
derken, hatırlayınız, fotoğraf karesinde F. Gülen, Tayyip Erdoğan, papazlar, hahamlar
beraberdiler?
Şimdi ne
değişti? Birileri bedduayı bedduayı ayyuka çıkarırken, diğeri de hainlikle
suçluyor, inlerine gireceğiz, diyor?
11 yılda
işlenen siyasi cürümlerin, dine ve imana yönelik tahribatların, medeniyetimizi
savuran icraatların vebali bu koalisyonun değil mi?
Ancak sadece
ABD kurgusu siyasal hareketin veya ABD merkezli cemaat hareketinin değil,
acıdır ama böylesi ilahiyatçıların, dindar geçinen yazar-çizerlerin,
aydınların, hocaların, müftülerin de foyası ortaya çıktı:
"Az bir pahaya
dinini satacaklar" diye yüce elçinin işaret ettiği mucize gerçekleşti?
Makamlar, rütbeler, ulufeler, hakikatlere perde oldu? Yanıldılar ve milleti
yanılttılar?
Ama, Allah
şahittir ki, melekler şahittir ki, imanlı ve vatanperver müminler şahittir ki,
(kaydı- kuyudatı mevcuttur), çeyrek asra yakın bir zamandır, Prof. Dr. Haydar
BAŞ Bey ve Kadrosu, bu fitneyi (dinler arası diyalog fitnesini) haber verdi. Batılı-yanlışı
anlattı. Mektuplar yazdı, konuştu, heyetler gönderdi ilgililere?
Hem de belgelerle beraber?
Allah nezdinde
ve tarih önünde, büyük bir uyarıcı-yol gösterici, Hakk'ı tutup kaldırıcı bir
rol üslendi? Hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeden?
Millet de
dikkate almadı? Ne oldu şimdi? 11 sene önce eğitim çağında olan nesil, şimdi
üniversiteleri bitirip 25-30
yaşlarına ulaştı. Yukardaki batıl öğretilerle? Paralel devletle, paralel
cemaatle, paralel medeniyetle, paralel imanla (!)?
Kayıpların ve
zararların sebebi millettir ve rehber edindikleri yanlış adreslerdir.
Rehberi karga
olanın, gagası?