Başbakan Erdoğan ile AB arasında zina ekseninde yaşanan gerilimle patlak veren AKP'deki kimlik krizi, "yoğun bakımlık" oldu.
Zina tartışmaları ile nükseden partideki rahatsızlıklarını bastırmak ve çatlakların üstünü sıvamak için Başbakan, partisinin milletvekili ve teşkilat üyelerini Kızılcahamam'da kampa aldı.
Bakalım AKP'lilerin "zina" günahından temizlenmeleri için Kızılcahamam yetecek mi?
Sanmıyoruz. Çünkü Başbakan'ın ilk gün konuşması, partinin özeleştiriye kapatıldığının resmi gibiydi.
Erdoğan basına açık bölümde yaptığı konuşma ile sıkıntıları yok sayan, ne yapmışsa onun aksini iddia eden, tartışmaların önünü tıkayan bir söylem içindeydi.
Nitekim Erdoğan'ın konuşmasından sonra milletvekillerinin basına kapalı bölümde yaptığı konuşmalar "Erdoğan'a yönelik sert eleştirileri yansıtıyordu.
Lafını esirgemez tabiatı ve kendi içinde tutarlı bir muhalif duruşu olduğu için tezkere sürecinde bakanlık koltuğundan edilen Ertuğrul Yalçınbayır Erdoğan'a ilk salvoyu gönderiyor.
"Bu partide fırça demokrasisi hakim". Mesaj açık, hedef direkt Başbakan ve onun siyaset üslubu.
Yalçınbayır tabiri yerindeyse cini şişeden çıkarıyor. Diğer AKP yönetimi ve liderliğinden rahatsız olan vekillerin önünü açan, Erdoğan'ın muhtemel fırçasının önünü kesen etkili bir giriş yapıyor.
İkinci eleştirinin Abdullah Gül'e yakın Kayserili Milletvekili İrfan Gündüz'den gelmesi de manidar. Gündüz de Bakanları hedef tahtasına oturtuyor. İddiası ilginç ve bir o kadar da ibret verici. Gündüz, "Muhalefetteyken, Madrid'deki Bakana ulaşıyorduk, iktidardayken Ankara'daki KENDİ BAKANIMIZA ULAŞAMIYORUZ" diyor.
Bundan daha ibret verici bir itiraf olabilir mi? AKP'nin kuruluşunda etkin yönetim kadrosunda yer almış AKP'li bir vekil, Bakanlarının DSP'li Bakanlardan daha uzak havada olduğunu söylüyor.
Varın vatandaşın halini siz düşünün. Kendi milletvekillerine dahi böylesine uzak bakanların millet meselelerine uzaklığını varın düşünün.
AKP Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay da nihai hükmü vermiş: "Böyle giderse DYP ve ANAP gibi oluruz".
Oldunuz bile sayın Yarbay. Hatta ANAP'ı sollayıp CHP'li bile oldunuz.
İki yıllık iktidar çizginizin, isyan noktasına getirdiği Anadolu insanı ciddi ciddi soruyor: "AKP'nin CHP'den ne farkı var?"
Sahi son ceza kanunu ile gay ve lezbiyenleri himaye edip imamları cezalandıran, Kur'an Kursu açmaya hapis cezası getirip, kilise evleri açan AKP'nin CHP'den ne farkı var?
Hazır AKP kendini tartışmaya açmışken bir katkı da bizden:
Irak'ı işgal eden Bush'un askerleri için dua eden Başbakan Erdoğan'ın Bush'tan ne farkı var?
Irak'lı masumların, mazlumların, öldürülen Müslüman çocukların, namusu kirletilen Müslüman kızların gözüyle bakın! Ne farkı var sorusunu bir daha sorun.
Ve "işgal gücünün bir parçasıyız... Sizin başarınız bizim başarımızdır" diyen Gül'ün Powel'den ne farkı var?
Ve Başörtüsü yasak, zina serbest diyen AKP ile AB'nin ne farkı var?
Faiz dışı fazla dayatması ile üretimden, yatırımdan, personel maaşından kes, vergi sal, faize öde diyen IMF şeflerinden "memura para yok" diyen AKP'nin ne farkı var?
"İçinizden biri, kimsesizlerin kimi, sessiz yığınların sesi" yalanı ile iktidar koltuğunu kapıp ABD'nin islam dünyasını işgal taşeronu, AB'nin Türkiye'yi bölme aracı, IMF'nin milleti çökertme aygıtı ve kiliseleri Haçlı emellerinin kalkanına dönüşen AKP'yi milletimiz böyle sorguluyor.
Hey Kızılcahamam'dakiler!
Milletin sesi geliyor mu?