Her türlü imkanın var, hayatın çok ama çok kolaylaştığı günümüzde ne hikmetse mutsuz bireyler, huzursuz toplumlar çoğalıyor. Bu huzursuzluklar şiddete, şiddet teröre dönüşüyor. Bir bakmışsın ki dünya kan gölü.
Neden böyle, sorusunun cevaplarını sosyologlar, psikologlar, tarihçiler, siyasetçiler anlatırlar. Ama bu anlatılanlar çözüm olmaz. Neden? Çünkü anlatılanlar madde yönüyle sebep-sonuç odaklıdır.
Oysa insanı insan yapan mana yönüdür. Yani Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın tabiri ile 'insan gönüldür, gönül'.
İşte o gönlün muhtevasını bilme gayretine girmediğimiz, arayışına ortak olmadığımız, koşuşuna engel olduğumuz için bireysel ve toplumsal olarak huzursuzluk içindeyiz.
Biz, kendimizi bildiğimiz, tanıdığımız ölçüde mutluyuzdur, başarılıyızdır.
İyi de kendimizi nasıl bileceğiz, öğreneceğiz? Yoldaki kılavuzlara dikkat ederek. Kendini bilen Peygamber varislerini rehber edinerek.
İşte o rehberlerden Abdülkadir Geylani Hazretlerinden kendi payıma bir reçete hazırladım. Şifa olsun.
"Ey mümin! Ne oluyor ki seni, komşunu; yemede, içmede, giymede ve başka şeylerde kıskanır görüyorum. Bu nasıl iş? Bilmiyor musun ki, bu senin imanını zayıflatır. Mevla'nın yanında kıymetin kalmaz. Seni, Allah-ü Teâlâ'nın gazabına uğratır. Hz. Muhammed; "Allah-ü Teâlâ, hasetçi kimse nimetimin düşmanıdır, buyurdu" diye bildirmiştir. Resul-i Ekrem bir hadis-i şerifte; "Ateş odunu yiyip bitirdiği gibi, haset de iyilikleri yer" buyurdu.
Sen, haset ettiğin kimseyi, hangi ve ne hususta haset ediyorsun. Onun kısmeti için mi, yoksa kendi kısmetin hususunda mı haset ediyorsun?
Eğer onu, Allah-ü Teâlâ'nın ona kısmet olarak verdiği şeyde haset ediyorsan, ona haksızlık etmiş olursun.
Haset ettiğin kimse, Allah-ü Teâlâ'nın kendisi için takdir ve taksim ettiği nimetin içerisinde bulunmaktadır.
Sen onu, Allah-ü Teâlâ'nın bu ihsanından dolayı haset etmekle, ne kadar haksızlık ve cimrilik yaptığını, ne kadar akılsızlık ettiğini biliyor musun?
Eğer onu, sana takdir edilenin onun eline geçeceğinden endişe ederek kıskanıyorsan, bu senin çok cahil olduğunu gösterir. Çünkü senin kısmetini başkası yiyemez. Muhakkak ki Allah-ü Teâlâ, sana zulmetmez. Allah-ü Teâlâ senin için takdir ettiğini, sana nasip olarak verdiğini, senden alıp başkasına vermez.
Ey oğul! Senin düşüncen, yiyecek, içecek, giyecek ve dünya lezzetleri olmasın. Bütün bunlar, nefsin ve insan tabiatının istediği şeylerdir. Kalbin düşüncesi nerede, nefsin ve tabiatın istekleri nerede?
Kardeşinin sana yaptığı nasihati kabul et. Ona muhalefet etme. Çünkü o, senin kendinde göremediğin şeyleri görür. Bunun için Resul-i ekrem; "Mümin, müminin aynasıdır" buyurmuştur. Mümin, din kardeşine yapmış olduğu nasihatlerde samimidir. Onun göremediği şeyleri bildirir. Ona, iyilikler ve kötülükler arasındaki farkı gösterir. Ona, lehinde veya aleyhinde olan şeyleri anlatır.
Kötü arkadaşları terk et. Onlara sevgi duyma, salihleri sev. Yakının bile olsa, kötü arkadaştan uzak dur. Uzak bile olsa, iyi arkadaşlarla beraber ol. Kimi seversen, seninle onun arasında bir yakınlık hâsıl olur. Bu bakımdan, sevgi beslediğin kimsenin kim olduğuna iyi bak…
Müslümanlar hakkında iyi zan sahibi ol. Onlar hakkında niyetini düzelt. Her türlü hayır işi yapmaya koş. Bilmediğin hususlarda ahireti düşünen âlimlere sor…
Müminin adeti önce düşünüp sonra konuşmaktır. Münafık ise önce konuşur, sonra düşünür…
Senin dilin güzel ve tatlı; yüzün ise kötülüklerden kurtulmuş gibi gülüyor, ya kalbinin hali nasıl?
Cemaat içinde iyi görünüyorsun, ya yalnız iken, yanında kimse yok iken nasılsın?
Göründüğün gibi değilsin. Sen namaz kıldığın, oruç tuttuğun, hayır işleri yaptığın zaman, eğer bunları sırf Allah-ü Teâlâ'nın rızasını gözeterek yapmazsan, nifak üzere ve Allah-ü Teâlâ'dan uzak olacağını bilmiyor musun?
Şimdi Allah için yapmadığın bütün işlerin, bütün sözlerin, adi ve bayağı niyetlerin için tövbe et.
Sahte rabler boyundan çıkarılıp atılmadıkça, sebeplerle ilişik kesilmedikçe, fayda ve zararı insanlardan bilmeyi terk etmedikçe kurtuluş mümkün değildir.
Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak.
Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak, ahirete götürüleceksin. Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama. Resul-i Ekrem; "Hayat, ahiret hayatıdır."
Eğer O'nu bilseydiniz başkasını inkar eder, sonra da O'nun gayrısını O'nun vasıtasıyla bilirdiniz.
Kalbin düşüncesi Allah-ü Teâlâ'dır. Senin düşüncen, Rabbin ve Onun katında bulunan nimetler olmalıdır.
Dünyadan (haram ve şüphelilerden) ne terk edersen, mutlaka bunun karşılığında ahirette ondan daha hayırlısı vardır. Ömründe sadece şu içerisinde bulunduğun günün kaldığını farz et de ahiret için hazırlık yap."
- FATIMA MELEK ÖZYER: Haydar Baş: Bir davanın adı / 15.04.2025
- ÇİĞDEM PALA: Açık mektup / 14.04.2025
- SEÇİL DAMLA KAYAALP - Öğrenme / 08.03.2025
- BURHAN BORAN: Deprem / 27.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Maarif yüzyılı mı, masallar yüzyılı mı? / 20.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Parayı kim basarsa düzeni o kurar / 19.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Petro-Dolar Tuzağından Kurtuluş: Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Vizyonu / 18.02.2025
- AYŞE ZIVALI: Hoca Atatürk / 08.02.2025
- OZANCAN DERNEK /Efendi kim, köle kim? / 17.01.2025