'Ali olmasaydı Ömer helak olurdu'
İmam Ali’nin (a.s.) meselelere yaklaşımı ve hükümleri hakkında Hz. Ömer dedi ki: “Resûlullah (s.a.a); ‘Ali bin Ebu Talib, hepinizden daha âlimdir’ diye buyurmuştur. Eyvah Ömer! Eğer Ali olmasaydı Ömer helak olurdu”
31.08.2021 06:00:00
İkinci halifenin döneminde bir genç onun yanına gelerek annesini şikayet etti. Bağırarak yüksek bir sesle; "Allah'ım! Benimle annemin arasında hükmet" diyordu. Ömer o gence; "Annen ne yapmıştır, neden onun hakkında şikayet ediyorsun?" diye sordu. Genç cevaben şöyle dedi: "Annem dokuz ay boyunca beni karnında büyütmüş, iki yıl boyunca da bana süt vermiştir. Ama büyüyünce ve iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edince beni yanından kovdu, bununla da yetinmeyip sen benim oğlum değilsin diyor! Oysa o benim annem ve ben de onun oğluyum!" Ömer, kadını getirmelerini emretti; kadın da ihzar edilmesinin sebebini anlayınca, dört kardeşi ve kırk tane de şahitle birlikte mahkemede hazır oldu. Ömer gence, iddiasını tekrarlamasını emretti. Genç de söylemiş olduğu sözleri tekrarladı ve o kadının kendi annesi olduğuna dair de yemin etti. Ömer kadına dönerek; "Senin bu söze karşı cevabın nedir? diye sordu. Kadın cevaben şöyle dedi:
"Allah'a ve Peygamber'e and olsun ki, bu genci tanımıyorum. O böyle bir iddiayla, beni kabilem ve ailem arasında rezil etmek istiyor! Ben Kureyş hanedanından bekar bir kadınım, şimdi ben böyle iken o nasıl benim oğlum olabilir?!" Ömer kadına; "Şahidin var mıdır?" diye sordu. Kadın da cevaben; "Bunların hepsi benim şahidimdir" dedi. O kırk kişi de, gencin yalan söylediğine ve kadının halen bakire olup onun evlenmediğine dair tanıklık ettiler. Ömer, şahitler hakkında tahkik yapılması ve doğru söyledikleri takdirde de gencin iftiracı olarak cezalandırılması için hapse atılmasını emretti. Memurlar, genci hapse götürdükleri sırada Hz. Ali'yle karşılaştılar. Genç adam Hz. Ali'yi görür görmez; "Ya Ali! İmdadıma yetiş; bana zulüm yapılmıştır" diye feryat etti. Genç adam olayın ne olduğunu anlattı. Hz. Ali (a.s) memurlara, o genci Ömer'in yanına geri çevirmelerini emretti.
Genç adam Ömer'in yanına geri çevrildiğinde Ömer; "Ben onun hapse atılmasını emretmiştim, ne için onu getirdiniz?" dedi. Memurlar cevaben şöyle dediler: "Hz. Ali geri çevirmemizi emretti. Biz defalarca sizden; 'Ali bin Ebu Talib ile muhalefet etmeyiniz' diye emrettiğinizi duyduk." Bu sırada Hz. Ali (a.s) içeri girerek gencin annesini ihzar etmelerini emretti. Bu emir doğrultusunda onu getirdiler. Bu esnada Hz. Ali (a.s) gence; "İddianı beyan et" diye buyurdu. Genç tekrar maceranın hepsini anlattı. Hz. Ali (a.s), Ömer'e dönerek; "Bunların arasında kadılık yapmamı istiyor musun?" diyerek öneride bulundu.
Ömer de cevaben şöyle dedi: "Subhanallah! Nasıl istemeyebilirim; oysaki Resûlullah (s.a.a); 'Ali bin Ebu Talib, hepinizden daha âlimdir' diye buyurmuştur.
Hz. Ali (a.s) kadına; "Kendi iddiana şahidin var mıdır?" diye sordu.
Kadın cevaben; "Evet, kırk şahidim vardır; hepsi de hazırdır" dedi.
Bu sırada şahitler ileri gelerek önceki gibi tanıklık ettiler.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdular: "Allah'ın rızasına uygun olarak Resûlullah'ın (s.a.a) bana öğrettiği hüküm üzere hükmediyorum."
Daha sonra kadına; "Acaba işlerinde (herhangi) bir sorumlu ve yetki sahibi birisi var mıdır?" diye sordu. Kadın cevaben; "Evet, vardır; bu dört kişi benim kardeş- lerimdir, benim hakkımda yetki sahipleridir."
Hazret kadının kardeşlerine dönerek; "Acaba kendiniz ve kızkardeşiniz hakkında bana icaze ve yetki veriyor musunuz?" diye sordu.
Onlar da cevaben; "Evet siz, bizim hakkımızda yetkilisiniz" dediler. Hazret sonra şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ'nın ve bu mecliste hazır bulunanların tanıklığıyla nakit ödeyeceğim dört yüz dirhem mihriyeyle bu kadını bu gence nikahlıyorum." Hazret daha sonra Kamber'e dönerek; "Acele dört yüz dirhem getir" diye emretti.
Kamber de dört yüz dirhem getirdi. Hazret paranın hepsini gencin eline vererek şöyle buyurdular: "Bu parayı al, hanımının eteğine dök ve onun elinden tut götür; artık evlilik eseri sende olmadıkça (yani gusül almadıkça) benim yanıma dönme."
Genç adam yerinden kalkıp paraları kadının eteğine dökerek; "Kalk gidelim" dedi. Bu esnada kadın şöyle feryat etti: "Ateş! Ateş! Ey Peygamber'in amcasının oğlu! Acaba beni kendi oğlumun hanımımı yapmak istiyorsun?! Allah'a and olsun ki, bu genç benim oğlumdur. Kardeşlerim beni, babası serbest bırakılmış olan bir şahısla evlendirdiler. Ben bu genci ondan dünyaya getirdim. Bu çocuk büyüyünce kardeşlerim bana şöyle dediler: Onun senin çocuğun olduğunu inkar et; ben de onların emri gereğince böyle bir işi yaptım. Ama şimdi onun benim oğlum olduğunu itiraf ediyorum; kalbim onun sevgi ve muhabbetiyle doludur."
İşte böylece kadın oğlunun elinden tutarak mahkemeden dışarı çıktılar. Ömer bu duruma şahit olduktan sonra şöyle dedi: "Eyvah Ömer! Eğer Ali olmasaydı Ömer helak olurdu."
(Bihar, c.40, s.306).
"Allah'a ve Peygamber'e and olsun ki, bu genci tanımıyorum. O böyle bir iddiayla, beni kabilem ve ailem arasında rezil etmek istiyor! Ben Kureyş hanedanından bekar bir kadınım, şimdi ben böyle iken o nasıl benim oğlum olabilir?!" Ömer kadına; "Şahidin var mıdır?" diye sordu. Kadın da cevaben; "Bunların hepsi benim şahidimdir" dedi. O kırk kişi de, gencin yalan söylediğine ve kadının halen bakire olup onun evlenmediğine dair tanıklık ettiler. Ömer, şahitler hakkında tahkik yapılması ve doğru söyledikleri takdirde de gencin iftiracı olarak cezalandırılması için hapse atılmasını emretti. Memurlar, genci hapse götürdükleri sırada Hz. Ali'yle karşılaştılar. Genç adam Hz. Ali'yi görür görmez; "Ya Ali! İmdadıma yetiş; bana zulüm yapılmıştır" diye feryat etti. Genç adam olayın ne olduğunu anlattı. Hz. Ali (a.s) memurlara, o genci Ömer'in yanına geri çevirmelerini emretti.
Genç adam Ömer'in yanına geri çevrildiğinde Ömer; "Ben onun hapse atılmasını emretmiştim, ne için onu getirdiniz?" dedi. Memurlar cevaben şöyle dediler: "Hz. Ali geri çevirmemizi emretti. Biz defalarca sizden; 'Ali bin Ebu Talib ile muhalefet etmeyiniz' diye emrettiğinizi duyduk." Bu sırada Hz. Ali (a.s) içeri girerek gencin annesini ihzar etmelerini emretti. Bu emir doğrultusunda onu getirdiler. Bu esnada Hz. Ali (a.s) gence; "İddianı beyan et" diye buyurdu. Genç tekrar maceranın hepsini anlattı. Hz. Ali (a.s), Ömer'e dönerek; "Bunların arasında kadılık yapmamı istiyor musun?" diyerek öneride bulundu.
Ömer de cevaben şöyle dedi: "Subhanallah! Nasıl istemeyebilirim; oysaki Resûlullah (s.a.a); 'Ali bin Ebu Talib, hepinizden daha âlimdir' diye buyurmuştur.
Hz. Ali (a.s) kadına; "Kendi iddiana şahidin var mıdır?" diye sordu.
Kadın cevaben; "Evet, kırk şahidim vardır; hepsi de hazırdır" dedi.
Bu sırada şahitler ileri gelerek önceki gibi tanıklık ettiler.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdular: "Allah'ın rızasına uygun olarak Resûlullah'ın (s.a.a) bana öğrettiği hüküm üzere hükmediyorum."
Daha sonra kadına; "Acaba işlerinde (herhangi) bir sorumlu ve yetki sahibi birisi var mıdır?" diye sordu. Kadın cevaben; "Evet, vardır; bu dört kişi benim kardeş- lerimdir, benim hakkımda yetki sahipleridir."
Hazret kadının kardeşlerine dönerek; "Acaba kendiniz ve kızkardeşiniz hakkında bana icaze ve yetki veriyor musunuz?" diye sordu.
Onlar da cevaben; "Evet siz, bizim hakkımızda yetkilisiniz" dediler. Hazret sonra şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ'nın ve bu mecliste hazır bulunanların tanıklığıyla nakit ödeyeceğim dört yüz dirhem mihriyeyle bu kadını bu gence nikahlıyorum." Hazret daha sonra Kamber'e dönerek; "Acele dört yüz dirhem getir" diye emretti.
Kamber de dört yüz dirhem getirdi. Hazret paranın hepsini gencin eline vererek şöyle buyurdular: "Bu parayı al, hanımının eteğine dök ve onun elinden tut götür; artık evlilik eseri sende olmadıkça (yani gusül almadıkça) benim yanıma dönme."
Genç adam yerinden kalkıp paraları kadının eteğine dökerek; "Kalk gidelim" dedi. Bu esnada kadın şöyle feryat etti: "Ateş! Ateş! Ey Peygamber'in amcasının oğlu! Acaba beni kendi oğlumun hanımımı yapmak istiyorsun?! Allah'a and olsun ki, bu genç benim oğlumdur. Kardeşlerim beni, babası serbest bırakılmış olan bir şahısla evlendirdiler. Ben bu genci ondan dünyaya getirdim. Bu çocuk büyüyünce kardeşlerim bana şöyle dediler: Onun senin çocuğun olduğunu inkar et; ben de onların emri gereğince böyle bir işi yaptım. Ama şimdi onun benim oğlum olduğunu itiraf ediyorum; kalbim onun sevgi ve muhabbetiyle doludur."
İşte böylece kadın oğlunun elinden tutarak mahkemeden dışarı çıktılar. Ömer bu duruma şahit olduktan sonra şöyle dedi: "Eyvah Ömer! Eğer Ali olmasaydı Ömer helak olurdu."
(Bihar, c.40, s.306).