‘Allah'ın kulları ile sohbet ederken dikkatli ol’
Allah'ın kulları ile sohbet ederken dikkatli ol. Onlarla sohbet etmek, arslanla olmaya benzer. O, senin gayrınla doymaya bakar ve seninle meşgul olamaz
19.05.2023 08:32:00





Allah'ın kulları ile sohbet ederken dikkatli ol. Onlarla sohbet etmek, arslanla olmaya benzer. O, senin gayrınla doymaya bakar ve seninle meşgul olamaz.
Ona gider, yakınına varır ve ona iltifat edersen seni sezer, gerekeni verir. Doğru zâtlar hep böyledir. Onlar, daima bir şahsın sohbetinde bulunmaktan hâlî kalmazlar.
Cüneyd'in arkadaşlarından bir zât vardı. Hatırına bir şeyler getirir ve kimseye demezdi; ama Cüneyd onu anlardı. Aralarında şu konuşma geçti: - Kalbinden konuş, dedi Cüneyd.
- Konuştum; söyle bakalım ne dedim? diye sordu arkadaşı. - Şöyle, şöyle konuştun…
- Hayır, öyle değil. - Bir daha konuş.
- Konuştum, söyle. - Şunu, şunu söyledin. Bu konuşma birkaç defa tekrar edildi. En sonunda Cüneyd Hazretlerinin arkadaşı şöyle dedi:
- Doğrusun; ben, kalbindeki safa âlemini denemek istedim. Haddizatında hepsini bilmiştin.
Onların kalbi, İlâhî iradenin mecraları ve İlâhî bilginin hâzinesidir. İlâhî sırlar oradan zuhur eder. Kader hâzineleri, yine kader vadisinde dolaşır gelir. O büyük zâtların iç âlemleri, kader tümseklerini aşıp uçtuğu zaman, İlâhî ilim ve esrarı bulur.
Bir kuru sopadan ibaret olan odunla ne iş edilir?.. Mâna âlemi olmayınca dış görünüş neye yarar?.. Bunlar, her bakımdan iflâs içinde oldukları gibi kör, sağır ve anlayışsızdır.
Bâzı insanları anlatırlar:
- Bir dileğinin yerine gelmesi için, zamanın şahına bir yıl durmadan her gün yazmak suretiyle üç yüz altmış hikâye yazmış ve sonunda da arzusu yerine gelmiş.
O zât, bunları yazarken bir defa bile usanacak olmamış. Sen günün ve gecenin pek azını ibâdete harcarken usanır, yılarsın. Hakk'ın zâtını bırakır, halk ile uğraşırsın. Bu hâlinle yukarıda anlatılan zâtı hiç hatırlamaz mısın? Mademki halkı kalbinde taşırsın, felah bulacağını umma.
Halkı bırak, Hakk'a dön. Durağın, Hakk'ın yakınlık kapısının eşiği olsun. Orada devamlı duracak olursan sevgi ve yakınlık eli seni o canibe çeker ve oranın yerlisi olursun.
Hattâ oradaki güzel basamakları ve yerleri görebilirsen, her yandan sana açıklık gelir; genişler ve ferah bulursun.
Kanatların kuvvet bulur, onlarla gördüğün güzel binaların şeref yerlerini gezersin. O şeref yerleri senin burcun olur. Oraya çıkarsın, düşecek olursan yine oranın avlusuna düşersin. O ev sahibinin eli üstünde döner durursun.
Her çağrısı makbul olan bir dal olursun. Halkın iyiliğini dilersen söylenen işleri yap. Aksi hâlde, boş hezeyanla uğraşma; onlara hiçbir faydan olmaz." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Ona gider, yakınına varır ve ona iltifat edersen seni sezer, gerekeni verir. Doğru zâtlar hep böyledir. Onlar, daima bir şahsın sohbetinde bulunmaktan hâlî kalmazlar.
Cüneyd'in arkadaşlarından bir zât vardı. Hatırına bir şeyler getirir ve kimseye demezdi; ama Cüneyd onu anlardı. Aralarında şu konuşma geçti: - Kalbinden konuş, dedi Cüneyd.
- Konuştum; söyle bakalım ne dedim? diye sordu arkadaşı. - Şöyle, şöyle konuştun…
- Hayır, öyle değil. - Bir daha konuş.
- Konuştum, söyle. - Şunu, şunu söyledin. Bu konuşma birkaç defa tekrar edildi. En sonunda Cüneyd Hazretlerinin arkadaşı şöyle dedi:
- Doğrusun; ben, kalbindeki safa âlemini denemek istedim. Haddizatında hepsini bilmiştin.
Onların kalbi, İlâhî iradenin mecraları ve İlâhî bilginin hâzinesidir. İlâhî sırlar oradan zuhur eder. Kader hâzineleri, yine kader vadisinde dolaşır gelir. O büyük zâtların iç âlemleri, kader tümseklerini aşıp uçtuğu zaman, İlâhî ilim ve esrarı bulur.
Bir kuru sopadan ibaret olan odunla ne iş edilir?.. Mâna âlemi olmayınca dış görünüş neye yarar?.. Bunlar, her bakımdan iflâs içinde oldukları gibi kör, sağır ve anlayışsızdır.
Bâzı insanları anlatırlar:
- Bir dileğinin yerine gelmesi için, zamanın şahına bir yıl durmadan her gün yazmak suretiyle üç yüz altmış hikâye yazmış ve sonunda da arzusu yerine gelmiş.
O zât, bunları yazarken bir defa bile usanacak olmamış. Sen günün ve gecenin pek azını ibâdete harcarken usanır, yılarsın. Hakk'ın zâtını bırakır, halk ile uğraşırsın. Bu hâlinle yukarıda anlatılan zâtı hiç hatırlamaz mısın? Mademki halkı kalbinde taşırsın, felah bulacağını umma.
Halkı bırak, Hakk'a dön. Durağın, Hakk'ın yakınlık kapısının eşiği olsun. Orada devamlı duracak olursan sevgi ve yakınlık eli seni o canibe çeker ve oranın yerlisi olursun.
Hattâ oradaki güzel basamakları ve yerleri görebilirsen, her yandan sana açıklık gelir; genişler ve ferah bulursun.
Kanatların kuvvet bulur, onlarla gördüğün güzel binaların şeref yerlerini gezersin. O şeref yerleri senin burcun olur. Oraya çıkarsın, düşecek olursan yine oranın avlusuna düşersin. O ev sahibinin eli üstünde döner durursun.
Her çağrısı makbul olan bir dal olursun. Halkın iyiliğini dilersen söylenen işleri yap. Aksi hâlde, boş hezeyanla uğraşma; onlara hiçbir faydan olmaz." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.