İnsanın doğduğu, büyüdüğü, yeşerdiği ve yetiştiği bölgeyi terk etmesi kimilerine, göre çok zor bir tercihtir. Akrabasından, arkadaşından, dostundan, hülasa sevdiği ve önem verdiği çevresinden kopmak, yaşadığı toplumdan soyutlanmak, insan için kolay olmayan, deyim yerinde ise, sudan çıkmış balık gibi, olmaktır.
Almanya'nın 1955 yılından başlayan işçi açığı, ilk başlarda sırası ile Katolik İtalyanlardan, sonrasında İspanyollardan karşılanmaya çalışılmış, sonrasında madenlerde çalıştırılacak işçi açığı büyüdükçe, Ortodoks Yunanlılardan ve Yugoslavlardan işçiler alınmıştı. Fakat işçi açığı kapanmadığından, en son 1. dünya harbinde müttefikleri olan Türklerden işçi açıklarını kapatmayı düşünmüşlerdi, Almanlar.
Almanların, ilk başlarda Türk işçilerin Alman toplumuna uyum sağlayabilmeleri yönünde derin şüpheleri vardı. Alman toplumun yaşadığı kültürel, sosyal ve inanç farklılıklarına, gelen Türk işçilerin nasıl uyum göstereceği, bu konuyu düşünen herkesi derin endişelere götürür.
Türkiye'nin o yıllarda büyük bir işsiz nüfuza sahip olması, Türk idarecilerin, Alman hükümetinin endişe etmeleri gereken yönün, kültürel, sosyal ve inanç sorunu olmayacağı yönünde ikna edici veriler sunması, Almanya ile yapılması planlanan 'iş gücü' antlaşmasının hızlandırılmasında en büyük etken olmuştur.
Alman hükümeti, gelen işçilere "misafir işçi" ismini veriyordu. Bunun en önemli sebebi Almanya'ya iş açığı için çağrılan işçilerin, yaptıkları 'ağır işler' bittiği zaman ülkelerine geri gitmelerinin istenecek olması idi. Misafir, misafirliğini bilmeli, misafirlikte temelli kalmaya kalkışmamalı idi. Koskoca Alman hükümeti 'harç bitti yapıya paydos' dediğinde, yevmiye parası ödeyecek hali yok ya!
'Misafir İşçi' statüsünde her iki devletin vardığı antlaşma ile Türkiye'den 55 kişilik ilk kafilenin Düsseldorf'a Kasım ayının 27'sinde varması ile Almanya'da Türklerin yaşam serüveni başlamış oldu. 1961 yılının son iki ayında Almanya'ya ulaşan misafir işçi sayısı 400'e ulaştı.
1961 - 1973 yılları arasında Türkiye'den toplam 2.6 milyon kişi Almanya'da çalışmak için başvuru yaptı, Almanya'nın kabul ettiği toplam sayı ise 867 bin civarında oldu.
Türkiye'den Almanya'ya gelen 'Misafir işçilerin' çoğu, ailelerinin geçimlerini sağlamak için ülkelerinden işsizlik nedeniyle ayrılmak zorunda kalan erkeklerdi. Türk 'misafir işçilerin' hayalleri, amaçları, hedefleri Almanya'da para biriktirip, memleketlerine geri dönüp aileleri ile birlikte yaşamaktı.
Türk işçiler, Almanya'da geçici bir süre kalmayı (çoğuna göre birkaç sene) düşünüyorlardı. Fakat Türk işçilerin Alman toplumu ile tanışması neticesinde, Türk işçilerin hayata bakış açıları farklılaşmaya başladı.
Para biriktirmek için çıkılan Almanya macerası, değişen eğilimler, hayat standartları, sosyalist hükümetin sunduğu haklar neticesinde ilk başta misafir olan işçilerin kalıcı olarak 'yabancı işçi' olmasına sebebiyet verdi. Böylece Türk işçiler misafir olarak geldikleri Almanya'da, yerleşik düzene geçmiş oldular.
Almanlar 1961 yılında başlayan 'Misafir İşçi' ismine, on beş, yirmi yıl sonra 'Yabancı İşçi' demeye başladılar.
60. yıldan sonra Almanya'da yaşayan Türklere bakalım ne isim verecekler?
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023