Amasya Genelgesi 104 yaşında
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basmasının ardından önce Havza'ya oradan da Amasya'ya geçerek milli mücadelenin ilk adımlarını attı. 104 yıl önce açıklanan Amasya Genelgesi ile de tam bağımsızlık yolculuğuna çıkılmış oldu. Gazi Paşa'nın bu yolculukta yanında yer alan maneviyat ordusunun ilk neferlerinden biri ise Abdurrahman Kâmil Efendi'ydi
21.06.2023 21:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





EYÜP KABİL / TARİH
Milli Mücadele'nin bağımsızlık ateşinin yakıldığı, yeni Türk devletinin ön sözü olma özelliği taşıyan ve 22 Haziran 1919'da açıklanan Amasya Genelgesi'nin üzerinden 104 yıl geçti.Anadolu, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 1918 yılında imzalanmasının ardından düşman kuvvetleri tarafından işgal edilmeye başlandı. 9. Ordu Müfettişi olarak, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu görüp kurtuluş mücadelesini başlatmaya karar verdi.
Amasya'ya gelmeden önce Havza'da bir süre hazırlık yaparak toplumun önde gelenleriyle iletişime geçen Mustafa Kemal Paşa, Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi'ye bir telgraf göndererek Amasya'ya gelmek istediğini bildirdi.
Hacı Tevfik Efendi, Mustafa Kemal Paşa'nın telgrafına, "Amasya halkı vatan, din ve devlet yolunda mücadele edenleri bağrına basmakla müftehir olacaktır" şeklinde cevap verdi.
Amasya'da Atatürk'e büyük destek
12 Haziran'da Amasya'ya gelip halkın desteğini ardına almaya çalışan Mustafa Kemal Paşa'ya ilk maddi destek bir din adamından gelmişti. Araştırmacı Yazar Hüseyin Menç, Sultan II. Bayezid Camii'nde hutbede Milli Mücadele'ye destek olunması gerektiğinin altını çizen vaiz Abdurrahman Kamil Efendi'nin biriktirdiği altınlarını da verdiğini söyler.
Bunun Milli Mücadele'nin ilk sivil yardımı olduğunun altını çizen Hüseyin Menç, "Kurulan Müdafaai Hukuk Cemiyeti'nin maddi yönden desteklenmesi lüzumu üzerine yıllarca maaşından artırıp 'bir gün lazım olur' düşüncesi ile biriktirdiği altınları kırmızı bir mendil içerisinde Mustafa Kemal Paşa'ya uzatan Abdurrahman Kamil Efendi'nin 'Bunlar benden çok milletin hâlâsı için sizlere lazım' sözü tarihe altın harflerle geçecek bir sözdür" diye anlatır.
Menç, 5 yıl sonra 24 Eylül 1924'te şehre gelen Atatürk'ün bu anı için "Genç cumhuriyetimiz bu gibi ulema ile iftihar eder" ifadelerini kullandığını vurgular.
Abdurrahman Kâmil Efendi
Peki, Abdurrahman Kâmil Efendi kimdir? Ataları iki asır kadar önce Kırım Bahçesaray'dan gelerek Çorum'un Mecitözü Doğla köyüne yerleşmiş olan Amasya Müftüsü Abdurrahman Kâmil Efendi Atatürk'ün isteği ile verdiği vaazla Amasya'da Milli Mücadele fikrinin doğmasını sağlamıştı.
Mustafa Kemal Paşa'nın Amasya'ya ilk gelişinde, Onu karşılayanlar arasında Abdurrahman Kâmil Efendi de bulunuyordu. O, görünüş ve bilgisiyle Paşa'nın hemen dikkatini çekmişti. Mustafa Kemal Paşa, Amasya'ya ilk gelişinde (12 Haziran 1919) Hükümet Konağı'nda bir konuşma yaparak ülkenin içinde bulunduğu durumu ve alınması gerekli önlemleri açıklamıştı.
Burada hazır bulunan Abdurrahman Kâmil Efendi, Paşa'nın fikirlerini hemen benimsemişti. Bu arada Mustafa Kemal'in konuşmasında Arapça ve Farsça kelimeleri yerinde ve yanlışsız kullanması, Abdurrahman Kâmil Efendi'yi şaşırtmıştı.
Hatta hayretini saklayamamış; "Bu Paşa, başka paşa. Bu paşa bildiğimiz paşalardan değil" demişti.
Görüşlerini benimsediğini anında konuşma ve davranışlarıyla belli ettiğinde, Paşa, Hoca Efendi'ye özel ilgi gösterdi.
Atatürk camiye girerken coşkuyla karşılanır
Cuma namazını Amasyalılarla birlikte kılmak ve halkın davranışlarını, tepkilerini yakından görmek için refakatindekilerle birlikte Mustafa Kemal Paşa da Sultan Bayezit Camii'nde bulunuyordu. Caminin girişinde Atatürk'ü, Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi, Kadı Ali Himmet Efendi ve Vaiz Abdurrahman Kâmil Efendi karşıladılar. Hüseyin Menç o tarihi günü şöyle anlatır:
"... Mustafa Kemal bir ara Hoca Kâmil Efendi'ye;
- Baba hazırlandın mı? diye sordu.
Tamamdır oğul, tamamdır" diyen Kâmil Efendi, besmele çekerek caminin kapısına doğru ilerledi. Etrafı saran Amasyalılar, misafirlerine yol açarken "Çanakkale Kahramanı" bu sarışın Paşaymış! cümleleriyle hayret ve merakla bakıyorlardı. Cami bir hayli kalabalıktı. Etraf köylerden dahi gelenler olmuştu.
Namaz bittikten sonra şüheda ruhuna ithaf edilmek üzere bir mevlid-i şerif okutuldu. O gün Amasya kasabası mahşeri bir kalabalık arz ediyordu. Bütün kaza halkı bu muazzam toplantıya iştirâk ve vatanî hizmetlerdeki vazifeleri paylaşmak için can atarak gelmiş bulunuyorlardı. Mevlid-i şerif kıraatinden sonra, cemaat-î İslâmiye tam bir iman varlığı ile ellerini semaya doğru kaldırarak içten gelen samimî duadan sonra cami-î şeriften çıkarak, cami-î şerif haricindeki geniş sahayı bir anda doldurmuş bulunuyordu. Cemaatin kesafeti tahminen otuz binden fazla bundan eksik değildi.
Sultan Bayezid Camii'nin bahçe kapısı üzerine çıkan "Mustafa Kemal Paşa, hitabesine başlayıp, Türk Milleti'nin mukadderatı hakkındaki acı safahatı birer birer izaha çalışarak bir hiddet-i millîye ile bu geçirilen felâketin ancak refah yolunu aşabilecek geleceğine kâni olduğunu söylemekle nutkuna son verir.
Daha sonra, konuşma hakkını Abdurrahman Kâmil Efendi'ye verdiler. Abdurrahman Kâmil Efendi kürsüye çıktı ve meydandan dalga dalga etrafa yayılan şu konuşmayı yaptı:
'Ya istiklal ya ölüm'
"Muhterem Evlâtlarım!
Paşa Hazretlerinin açıkça izahatta bulundukları Türk milletinin, Türk hakîmiyetinin artık hikmet-i mevcudiyeti kalmadığı tahakkuk edince ve milletimizin mukadderat-ı endişeli bir duruma düşünce artık bu devletin mevcudiyetine hürmet etmek bence doğru bir yol değildir.
Mademki milletimizin şerefi, haysiyeti, hürriyeti, istiklâli tehlikeye düşmüştür, artık başımızdaki bu hükümetten bir iyilik ummak bence abestir. Şu andan itibaren padişah olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun hiçbir şahsın ve makamın hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Yegâne çare-i halâs, halkımızın doğrudan doğruya hâkimiyetini eline alması ve iradesini kullanmasıdır.
Binaenaleyh işte size "Hazret-i Ömer gibi bir Başbuğ" diye Mustafa Kemal Paşayı gösteriyor ve kendileri de Paşaya yönelerek:
- Muhterem Paşa Hazretleri;
Şu görmüş olduğunuz Türk evlatlarının heyet-i umumîyesi başta ben olmak şartıyla şu andan itibaren size "biat" etmiş bulunmaktayız. Vatan ve milletimizin refah yolunu buluncaya kadar sizlerle el birliği yapacaklarına söz veriyoruz."
Abdurrahman Kâmil Efendi, güzel ve etkili konuşmasıyla halkı coşturdu. Camiyi dolduran cemaat konuşmanın etkisiyle, vatanın içinde bulunduğu şartlardan kurtulması için dualarda bulundular.
Bu arada vaizi dinleyen Mustafa Kemal Paşa da rahat bir nefes almıştı. Zira "Paşa böyle bir töreni Havza'da da tertiplemek istemişti. Fakat vaiz korkudan kaçmıştı". Amasya'da emekli müftü Abdurrahman Kâmil Efendi aldığı ilhamla memleketin içine düştüğü durumu halka anlatmıştı. Hem de açık bir dille ve korkusuzca.
Amasya toplantısı ve 21-22 Haziran 1919'da açıklanan bildiri, Anadolu'da bir mücadelenin başlatıldığının işaret fişeği olmuştu. Amasya Genelgesi'ndeki temel ilker, Türk milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşaması olduğuna vurgu yapıyordu.
Bu da ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilirdi.
Kurtuluşun parolası, 'Ya istiklal ya ölüm' olmuştu artık.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.