Anadolu, öncelikle coğrafî bir isim. Batılılar, buraya "Asia Minor" yani "Küçük Asya" da demişler. Coğrafî olarak Asya kıtasının en batısında Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi arasında, Asya ve Avrupa'nın birleşim noktasında yer alan yaklaşık 755,000 km2'lik bir alanı kaplayan dağlık bir yarımadadır. Orta Anadolu'nun bir bölümünün Bizans İmparatorluğu merkezinin doğusunda kalmasından dolayı "Anatolikon Theması", "Thema Anatolikan" denmiştir diyenler var.Osmanlı hâkimiyeti zamanlarında "Anadolu" tabiri, merkezi Amasya olan ve Sivas ve Kastamonu'yu kapsayan bir eyaletin adı olarak kullanıldı. Günümüzde yaygın olarak Türkiye'nin Asya kıtasında kalan kısmının adı olarak kullanılırsa da aslında şu anda Türkiye'nin resmî, coğrafî sınırları içinde kalan Türk vatanının tamamının adı olarak kullanılıyor. Yani Anadolu deyince Türkiye, Türkiye deyince Anadolu kastediliyor. Bazen de halk arasında Ankara, İstanbul ve İzmir dışındaki yerlere Anadolu deniyor. Bu taşra manasındadır.Anadolu için ayrıca bir "medeniyetler beşiği" ifadesi de kullanılıyor. Bu, tarihî olarak elbette doğrudur. Sadece tarihî dönemlerde değil, tarih öncesi dönemlerde de elbette bu Anadolu topraklarında birçok farklı kavim yaşadı ve medeniyetler ürettiler.Çatalhöyük, Hacılar, Göbekli Tepe ve Mersin (Yumuktepe) adlı yerleşim yerleri Cilalı Taş Devri'nden kalmadır. Sümer, Asur, Hitit, Yunan, Lidya, Kelt, Pers, Roma, Doğu Roma (Bizans), Selçuklu, Moğol İmparatorluğu ve Osmanlı ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönemlerine ev sahipliği yapan bir bölgedir burası. Ayrıca bazı politik çevrelerde "Anadolu medeniyetler beşiğidir, medeniyetler köprüsüdür" gibi ifadelerle Anadolu'nun sadece Türklere değil, başka milletlere; özellikle de Hristiyan kavimlere de ait olduğu fikri telkin edilmek istenmektedir. Bu tehlikeli ve yanlış bir tutumdur.Yaygın olarak Türklerin 1071 Malazgirt Zaferi ile birlikte Anadolu'yu vatan tutmaya başladıkları anlatılır. Fakat bu doğru değildir. Batılı tarihçiler, tamamen ideolojik olarak Anadolu'yu, Sevr planına göre parçalayıp ona buna bölüştürmek için Türklerin Anadolu'ya ilk defa 1071?de Tokuz Oğuzlarla geldikleri yalanını bilimsel bir gerçekmiş gibi söylerler. Bu, tamamen Oryantalist bir bakış açısıdır. Bunu bize bile kabul ettirmeye çalışıyorlar.1071 Malazgirt zaferi, Türklerin Anadolu'ya geliş dalgalarından birisidir, ilki değildir. 1071'den önce özellikle 1030'lu yıllarda yoğun olarak Anadolu'ya Müslüman Türk göçünü görüyoruz. Ahmed Yesevî dervişleri gelmişler, kimsenin sahibi olmadığı, işlemediği, yerleşmediği dağ, bayır, vadi; nereyi boş bulmuşlarsa oralara yerleşmişler. Dergâhlarını, zaviyelerini, hankâhlarını açmışlar. Tebliğ çalışmalarıyla bölge insanlarının Müslümanlaşmasına ve Türkleşmesine ivme kazandırmışlardır. Alparslan'ın 1071 Malazgirt Zaferi, aslında daha önce zemin döşemesi yapılan manevî, kültürel, dinî zaferin askerî olarak da kesin bir şekilde sonuçlandırılması, taçlandırılmasıdır.Fakat bundan çok çok önceleri Anadolu, aslında bir Türk yurdu idi. Bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar, M.Ö 3000 yıllarından beri Anadolu'da Türk varlığını ispatlamışlardır. Haluk Tarcan, Servet Somuncuoğlu, Kazım Mirşan gibi araştırmacıların çalışmalarına bakılabilir. Kaya resimleri, damgaları ve yazıları, kurgan adı verilen mezarlar konusunda yapılan yeni araştırmalar bunu doğruluyor.Ota Asya'daki kaya resimleri ve kurgan denilen mezar yerleriyle Anadolu'daki kaya resimleri ve yığma mezarlar yani kurganlar arasında büyük bir benzerlik görülmektedir. Mesela Ankara'nın Beypazarı ile Güdül ilçeleri arasındaki Salihler Köyü civarındaki kaya resimleri, runik Göktürk yazıları bunun bir örneğidir. Bu kaya resimleri M.Ö. 3000-5000 yılları arasında tarihlenmektedir. Bu kaya resimlerinde görülen figürler mesela insan şekilleri, değişik hayvan şekilleri, kutsal nesneler, at üzerinde avlanma, beylik alâmeti olan nesneler, Orta Asya Türklüğü ile Anadolu Türklüğü arasında büyük bir benzerlik göstermektedir. Doğu Anadolu bölgemizde 1000 civarında Anadolu Türk'ünün "yığma" dediği taş yığma kurgan yani yığma mezar bulunmuştur. Bunlar da Türk kültürünü yansıtmaktadır. Orta Asya'daki halılarda, kilimlerde, kayalarda yer alan tamgalar ile Anadolu'daki tamgalar, büyük benzerlik göstermektedir. Bu konuda Servet Somuncuoğlu'nun çalışmaları incelenmelidir.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015