ANALİZ HABER - Çiftçi sahipsiz
Bugün 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü. Yılın tamamında sorunlarıyla baş başa bırakılan Türk çiftçisi için elbette ki bu bir günün çok fazla bir anlamı yok. Çiftçi yüksek maliyetlerin altında ezilirken, kendisine verilen ve kanuni hakkının çok altında kalan destek de çare olmuyor
14.05.2022 15:46:00





MURAT ÇABAS / HABER ANALİZ
Gelişmiş ülkelerde tarımsal üretim stratejik olarak ele alınarak çiftçiler el üstünde tutulurken, bir tarım ülkesi olan Türkiye'de maalesef çiftçiler hak ettiği karşılığı bulamıyor. Katlanarak artan üretim maliyetleri, zarar ettiren ürün alım fiyatları, çiftçiyi cezalandıran ithalat politikaları ve yetersiz destekler her geçen gün daha fazla çiftçiyi tarımdan soğutuyor ve uzaklaştırıyor. Bu yanlış politikaların devam etmesi durumunda milletimizi önce daha fazla enflasyon, ardından da büyük bir kıtlık bekliyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler günü dolayısıyla düzenlenen 'Ziraat Bankası Tarım Ekosistemi Buluşması' programına katılarak burada tarım sektörüne verilen desteklerden bahsetti. Bakan Nebati programda yaptığı konuşmada, "Son 5 yılda (2017-2021) çiftçilerimize yaklaşık 90 milyar TL tutarında tarımsal destek ödemesi gerçekleştirdik. 2022 yılı için 25,8 milyar TL olarak belirlenen tarımsal destek bütçesine hububat üreticilerine ödenmek üzere 3,2 milyar TL ek girdi desteği ilave ederek 29 milyar TL'ye çıkardık" dedi. Halbuki 2006 tarihli 5488 sayılı Tarım Kanunu'nun, "tarımsal desteklemelerin finansmanı" başlıklı 21'inci maddesinde, "Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz" deniliyor. Türkiye'nin 2021 yılı gayri safi yurt içi hasılası (GSYH) 7 trilyon 154 milyon lira. Dolayısıyla Tarım Kanunu'na göre Türk çiftçisinin alması gereken tarımsal destek en az 71.5 milyar lira olması gerekiyor. Bakan Nebati'nin açıkladığı 29 milyar liralık destek, çiftçinin alması gerekenin yarısı bile etmiyor. Üstelik açıklanan destekler çiftçiye 1 yıl sonra veriliyor. Çiftçiye destek 2006'dan bugüne kanunda ifade edildiği gibi verilseydi, bankalara 187 milyar lira kredi borcu olmayacaktı.
2020 yılında tarımsal destek 22 milyar lira olarak açıklanmıştı. Açıklandığı günlerde dolar kuru 8.20 TL seviyesindeydi. Bu, dolar bazında 2 milyar 683 milyon dolar yapıyor. Bakan Nebati'nin bu yıl için açıkladığı 29 milyar liralık destek ise dolar bazında, 1 doların 15.48 TL olduğu dikkate alındığında, 1 milyar 873 milyon dolar ediyor. Bakan Nebati'nin "yükselttik" diyerek açıkladığı tarımsal destek 2020 yılında açıklanana göre 810 milyon dolar daha az. Zaten yetersiz olan destekler yıldan yıla erimeye devam ediyor.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü vesilesiyle bir mesaj yayımlayan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, "Tarımsal potansiyelimizi harekete geçirmeliyiz. Bu manada hükümetimizden özellikle girdi maliyetlerini azaltacak bir üretim teşvik paketi açıklamasını bekliyoruz" ifadelerini kullandı. Tarım sektörünün en büyük probleminin yüksek girdi maliyetleri olduğunu ifade eden Bayraktar, girdi fiyat endeksiyle üretici fiyat endeksi arasındaki farkın açıldığını, girdi fiyatlarının yüksekliğinin üretimi olumsuz etkilediğini ve bu nedenle üreticinin daha az girdi kullandığını vurguladı. Türkiye'nin tarım potansiyelinin yüksek olduğunu, dünyada yetişmeyen birçok ürünün ülkemizde yetiştirilebildiğini belirten Bayraktar, "Tarımın GSYH içindeki payı yüzde 5,6'dır. Tarımsal hasıla 45 milyar dolar, ihracatımız ise 25 milyar dolardır. Tarımda kişi başı gelir 3 bin doların altındadır. Bu tabloyu değiştirmeliyiz. Hedefimiz 100 milyar dolar hasılası olan, 50 milyar dolar ihracat yapan ve çiftçisinin refahını sağlamış bir tarım sektörü olmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.
TÜİK'in verilerine göre, Mart ayında içme sütü üretimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14 azaldı. Maliyetlere yetişemeyen besiciler süt ineklerini kesime gönderiyor. Üretici bir çözüm beklerken, sütün litre fiyatı artırıldı ama bu da çözüm olmadı. Ulusal Süt Konseyi (USK) çiğ sütün litre fiyatını yüzde 33'lük zamla 7.5 lira belirledikten hemen sonra yem fiyatlarına yapılan zamlar süt üreticisinin hevesini kursağında bıraktı. Çiğ süt fiyatına yapılan her fiyat iyileştirmesinden sonra yem fiyatına zam geldiğini belirten Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, çiftçinin çaresiz kaldığını belirtti. Buluşan şu ifadeleri kullandı: "Süt konseyi 15 Mayıs 2022'den itibaren süt fiyatını 7 lira 50 kuruş olarak açıkladı. Yapılacak olan yüzde 33'lük zammın duyurulmasının hemen ardından yem çuvalının fiyatı 340 liradan 360 liraya yükseldi. Çiftçinin aldığı zam gene yem çuvalına gitmiş oldu. Doların yükselişi gibi bir bahanenin de bulunmadığı ortamda yem çuvalına zamlar devam ediyor. Tarımda zirai girdilerdeki haksız kazancın ve üretim üzerinden yapılan haksız kazançların bir an önce kaldırılması gerekiyor."
Gelişmiş ülkelerde tarımsal üretim stratejik olarak ele alınarak çiftçiler el üstünde tutulurken, bir tarım ülkesi olan Türkiye'de maalesef çiftçiler hak ettiği karşılığı bulamıyor. Katlanarak artan üretim maliyetleri, zarar ettiren ürün alım fiyatları, çiftçiyi cezalandıran ithalat politikaları ve yetersiz destekler her geçen gün daha fazla çiftçiyi tarımdan soğutuyor ve uzaklaştırıyor. Bu yanlış politikaların devam etmesi durumunda milletimizi önce daha fazla enflasyon, ardından da büyük bir kıtlık bekliyor.
Tarımsal destekler yetersiz
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler günü dolayısıyla düzenlenen 'Ziraat Bankası Tarım Ekosistemi Buluşması' programına katılarak burada tarım sektörüne verilen desteklerden bahsetti. Bakan Nebati programda yaptığı konuşmada, "Son 5 yılda (2017-2021) çiftçilerimize yaklaşık 90 milyar TL tutarında tarımsal destek ödemesi gerçekleştirdik. 2022 yılı için 25,8 milyar TL olarak belirlenen tarımsal destek bütçesine hububat üreticilerine ödenmek üzere 3,2 milyar TL ek girdi desteği ilave ederek 29 milyar TL'ye çıkardık" dedi. Halbuki 2006 tarihli 5488 sayılı Tarım Kanunu'nun, "tarımsal desteklemelerin finansmanı" başlıklı 21'inci maddesinde, "Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz" deniliyor. Türkiye'nin 2021 yılı gayri safi yurt içi hasılası (GSYH) 7 trilyon 154 milyon lira. Dolayısıyla Tarım Kanunu'na göre Türk çiftçisinin alması gereken tarımsal destek en az 71.5 milyar lira olması gerekiyor. Bakan Nebati'nin açıkladığı 29 milyar liralık destek, çiftçinin alması gerekenin yarısı bile etmiyor. Üstelik açıklanan destekler çiftçiye 1 yıl sonra veriliyor. Çiftçiye destek 2006'dan bugüne kanunda ifade edildiği gibi verilseydi, bankalara 187 milyar lira kredi borcu olmayacaktı.
Destekler dolar bazında azalıyor
2020 yılında tarımsal destek 22 milyar lira olarak açıklanmıştı. Açıklandığı günlerde dolar kuru 8.20 TL seviyesindeydi. Bu, dolar bazında 2 milyar 683 milyon dolar yapıyor. Bakan Nebati'nin bu yıl için açıkladığı 29 milyar liralık destek ise dolar bazında, 1 doların 15.48 TL olduğu dikkate alındığında, 1 milyar 873 milyon dolar ediyor. Bakan Nebati'nin "yükselttik" diyerek açıkladığı tarımsal destek 2020 yılında açıklanana göre 810 milyon dolar daha az. Zaten yetersiz olan destekler yıldan yıla erimeye devam ediyor.
En büyük sorun, girdi maliyetleri
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü vesilesiyle bir mesaj yayımlayan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, "Tarımsal potansiyelimizi harekete geçirmeliyiz. Bu manada hükümetimizden özellikle girdi maliyetlerini azaltacak bir üretim teşvik paketi açıklamasını bekliyoruz" ifadelerini kullandı. Tarım sektörünün en büyük probleminin yüksek girdi maliyetleri olduğunu ifade eden Bayraktar, girdi fiyat endeksiyle üretici fiyat endeksi arasındaki farkın açıldığını, girdi fiyatlarının yüksekliğinin üretimi olumsuz etkilediğini ve bu nedenle üreticinin daha az girdi kullandığını vurguladı. Türkiye'nin tarım potansiyelinin yüksek olduğunu, dünyada yetişmeyen birçok ürünün ülkemizde yetiştirilebildiğini belirten Bayraktar, "Tarımın GSYH içindeki payı yüzde 5,6'dır. Tarımsal hasıla 45 milyar dolar, ihracatımız ise 25 milyar dolardır. Tarımda kişi başı gelir 3 bin doların altındadır. Bu tabloyu değiştirmeliyiz. Hedefimiz 100 milyar dolar hasılası olan, 50 milyar dolar ihracat yapan ve çiftçisinin refahını sağlamış bir tarım sektörü olmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Besicinin hevesi kursağında kaldı
TÜİK'in verilerine göre, Mart ayında içme sütü üretimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14 azaldı. Maliyetlere yetişemeyen besiciler süt ineklerini kesime gönderiyor. Üretici bir çözüm beklerken, sütün litre fiyatı artırıldı ama bu da çözüm olmadı. Ulusal Süt Konseyi (USK) çiğ sütün litre fiyatını yüzde 33'lük zamla 7.5 lira belirledikten hemen sonra yem fiyatlarına yapılan zamlar süt üreticisinin hevesini kursağında bıraktı. Çiğ süt fiyatına yapılan her fiyat iyileştirmesinden sonra yem fiyatına zam geldiğini belirten Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, çiftçinin çaresiz kaldığını belirtti. Buluşan şu ifadeleri kullandı: "Süt konseyi 15 Mayıs 2022'den itibaren süt fiyatını 7 lira 50 kuruş olarak açıkladı. Yapılacak olan yüzde 33'lük zammın duyurulmasının hemen ardından yem çuvalının fiyatı 340 liradan 360 liraya yükseldi. Çiftçinin aldığı zam gene yem çuvalına gitmiş oldu. Doların yükselişi gibi bir bahanenin de bulunmadığı ortamda yem çuvalına zamlar devam ediyor. Tarımda zirai girdilerdeki haksız kazancın ve üretim üzerinden yapılan haksız kazançların bir an önce kaldırılması gerekiyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.