"Azıcık kurcala toprakları,seyret ne çıkar: Dipçik altında ezilmiş,parçalanmış kafalar! Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler! Kim bilir hangi şenaatleoyulmuş gözler! 'Medeniyet' denilen vahşetelânet eder, Nice yekpâre kesilmiş desırıtmış dişler!***Süngülenmiş, kanı donmuşnice binlerle beden! Nice başlar, nice kollar ki,cüdâ cisminden! Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkât; Sonra nâmusuna kurban edilen bunca hayat! Bembeyaz saçları katranlarabatmış dedeler! Göğsü baltayla kırılmışmemesiz vâlideler! Teki binlerce kesik gözdeyeâid kümeler: Saç, kulak, el, çene, parmak...bütün enkaz-ı beşer!***Bakalım, yavrusu uğrar mı,deyip, karnından, Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can! İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün, Kurumuş ot gibi doğrandıbıçaklarla bütün! Müslümanlıkları bîçârelerinöyle büyük Bir cinâyet ki: Cezâlar onanisbetle küçük!***Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere! Tükürün Ehl-i Salîb'ino hayasız yüzüne! Tükürün onların aslâgüvenilmez sözüne! Medeniyet denilen maskaramahlûku görün: Tükürün maskeli vicdânınaasrın, tükürün!.."
***
Değerli okurlar, Âkif'in mısralarıyla söze başlayalım dedik, çünkü bu yazımızda o mısralara yansıyan bir vahşet ve barbarlık örneğinden bahsedeceğiz sizlere... Kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, çoluk çocuğuyla bir şehrin; vatan için, bayrak için, namus için adına "medeniyet" (!) denilen Avrupalı devletlere karşı nasıl yalnız başına mücadele verdiğinin destanını okuyacaksınız bugün?Bugün, İngilizlerin Ateşkes Şartnamesi'ne rağmen işgal ettikleri Antep'teki zulümlerini hatırlayacak, Fransızların "Dokurcum Değirmeni Katliamını" ve Ermeni çetelerinin Antep halkını nasıl sırtandan hançerlediklerini yüreğiniz burkularak okuyacaksınız. Ve fakat, milletin namusuna hayasızca saldıran ecnebilere canı pahasına kükreyen "Şehit Kâmil"lerin, "Türk esir yaşamaz" diyerek şahlanan "Şehit Şahinbey"lerin, "Fransız kurşunu değmez adama, vurun Antepliler namus günüdür" sözleriyle adına türküler yakılan "Şehit Karayılan"ların destanlarını da bulacaksınız bu yazımızda...Dilerseniz kısa bir tarihî seyir yapalım ve Mustafa Kemal Atatürk'ün, hemşehrisi olmakla gurur duyduğu Anteplilere "Gazilik" şerefini kazandıran mücadeleden bazı ibretlik kesitler sunalım?
Antep'in harim-i ismeti İngiliz çizmeleri altında
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'nda birçok cephede zaferler kazanmasına rağmen müttefiklerinin mağlubiyeti nedeniyle savaştan yenik ayrılmak zorunda kalmış; yüce Türk Milleti önce Mondros Mütarekesi şartlarına ve ardından da Sevr Antlaşması'nın hükümlerine mahkum bırakılmıştı. 30 Ekim 1918'de imzalanan Ateşkes'in hemen ardından İtilaf Kuvvetleri Anadolu'nun hemen her şehrini haksızca ve acımasızca işgale girişirler.Türk-İslam uygarlığına binlerce yıl beşiklik etmiş olan Antep'in mukaddes toprakları da, ilk olarak İngilizlerin kirli çizmeleri altında çiğnenir. Halep'te bulunan İngilizler, Mütareke'nin 7. maddesine dayanarak 15 ocak 1919'da bir süvari tugayı ve beraberindeki kuvvetlerle Antep'e girerler. Genel Harb esnasında Suriye'ye gönderilen isyancı Ermeniler de fırsattan istifadeyle İngilizlerle birlikte şehre saldırıya geçince Antepliler için kan ve gözyaşlarıyla dolu günler birbiri ardını izler. Önce Hükümet konağı basılır ve şehrin ileri gelenleri tutuklanarak sürgün edilir. Silah arama bahanesiyle şehir aylarca baskı altında tutulur. Halkın harim-i ismetine zorla girilerek silah ve benzeri vasıtalara, hatta ekmek bıçaklarına varıncaya kadar ne varsa el konulur, Türklere ait değerli eşyalar ve erzaklar gasp edilir. Mart 1919'da sokağa çıkma yasağı ilan edilir, dükkkanlar zorla kapatılır, toplantılar yasaklanır. İşgalin ağırlığı, düşmanın eziyet ve kötü davranışları Anteplileri canından bezdirmiştir ama, ne var ki asıl felaket İngilizlerden sonra Fransız kuvvetlerinin bölgeye girmeleriyle başlamıştır.
Ve Antep Harbi başlıyor... İtilaf Devletleri, Osmanlı'nın mirasını paylaşma konusunda kendi aralarında yeniden anlaşmaya varırlar. Buna göre, İngilizler tamamen Güneydoğu Anadolu'dan çekilirken, işgal ettikleri toprakları da Fransızlara bırakıyorlardı. Fransızlar önce 29 Ekim 1919'da Kilis'i, ardından 5 Kasım 1919'da da Kolejtepe, Amerikan Hastanesi ve Ermenilerin oturduğu mahallelere yerleşerek Antep'i işgal eder? Akyol Karakolu'nun üstündeki Türk bayrağını indirerek işe başlayan Fransız askerleri, şehrin köşebaşlarına makinalı tüfekler kurdular. Üzerinde silah buldukları kişileri kurşuna dizdiler. Evleri ve çarşıları ateşe verdiler. Nice ocakları söndürdüler, savaşa gidememiş yaşlılara, savaştan dönen sakat ve yaralılara kıydılar, hiç acımadan çocukları süngülediler, kadınlara sataştılar, Müslümanların dinine ve mabedine hakaretler ettiler...İşte, bu tarihten sonra Antep'in vatanperverleri Mustafa Kemal Paşa'nın talimatı üzerine 23 Kasım 1919'da Antep Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurarlar. Halk; vatan ve millet uğruna yemin ederek, akın akın bu cemiyete üye olmaya başlar. Atılacak adım; Amasya, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde Türk Milletinin aldığı kararlar doğrultusundadır. Yani:* Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.* Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.* Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet topyekün kendisini savunacak ve direnecektir.* Kuvay-ı Milliye'yi etkin ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.* Manda ve himaye kabul olunamaz.
Fransız işgalini protesto mitingi
Yurdun her köşesinde tutuşan Kuva-yı milliye ruhu Antep halkının yüreğinde de alevlenmeye başlar. 30 Aralık 1919'da belediye binasının önüne toplanan binlerce Antepli düşman işgalini ve zulmünü protesto eder. Yürekler bir olur, yumruklar bir olur, diller aynı sözü haykırır:- "Fransız Antep'ten çekil..!".Tekke dervişleri sancaklarını açmış, ellerinde tefler ve kudûmler halkın arasında hep bir ağızdan bağırıyor:- "La İlahe İllallah. La İlahe İllallah. Fransız, Antep'ten savuş..!".Kadınlar, çocuklar pencerelere, duvarlara çıkmışlar ağlaşıyor, bağırışıyor, zılgıtlar çalıyor, yer gök inliyor:- "Fransız gavuru Antep'ten çık..!"Şehir 27 semte ayrılır. Halktan toplanan para ile Suriye'den silah ve cephane getirmeye, civar bölgelerden de erzak toplamaya başlanır. Fransızlar bütün bu gelişmelerden tedirgin olur ve Katma'daki tümenlerinden acil yardım isterler. Heyet-i Merkeziye ise, Fransız destek kuvvetlerine mani olmak ve Kilis yolunu tutmak üzere Teğmen Mehmed Said'i (Şahin Bey) görevlendirmiştir.n Oğuz Köroğlu(devam edecek)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Oğuz Köroğlu / diğer yazıları
- Nereden geldiğini unutma ki Nereye gideceğini unutmayasın / 22.01.2012
- İmam Hüseyin'in şehadetine ağlamak / 06.12.2011
- "Ben Kerbelâ şehidiyim" / 05.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 04.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 02.12.2011
- Türk Milleti'ne açık mektup / 11.06.2011
- Milli Ekonomi Modeli mutlaka meclise girmeli / 10.06.2011
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın projeleri iktidar olmalıdır / 09.06.2011
- Baba devlete giden yol: Milli Ekonomi Modeli / 08.06.2011
- Küresel oyunları bozacak tek lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 04.06.2011
- İmam Hüseyin'in şehadetine ağlamak / 06.12.2011
- "Ben Kerbelâ şehidiyim" / 05.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 04.12.2011
- İmam Hüseyin'in kıyamı ve şehadeti / 02.12.2011
- Türk Milleti'ne açık mektup / 11.06.2011
- Milli Ekonomi Modeli mutlaka meclise girmeli / 10.06.2011
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın projeleri iktidar olmalıdır / 09.06.2011
- Baba devlete giden yol: Milli Ekonomi Modeli / 08.06.2011
- Küresel oyunları bozacak tek lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 04.06.2011