Günümüzde arabesk ile rekabet etmek çok zor. Hatta neredeyse imkânsız. Rock da yapsan caz da, pop da söylesen türkü de, para kazanmak istiyorsan patlatacaksın arabeski.
On yıllar önce Arif Sağ ile İbrahim Tatlıses arasındaki tartışmanın tanığıyım. Belki de bir iddialaşmaydı… Arif Sağ bağlama üstadı ve halk müziğindeki yeri tartışmasız bir sanatçı. İbrahim Tatlı (sanatçı soyadı: Tatlıses) da "Ayağında kundura" türküsüyle şöhretin zirvesinde… Tatlıses'in iddiası şu: Türküde olduğu gibi arabeskte de bir numara olacağım! Buna şiddetle karşı çıkan Arif Sağ ise, "arabeske girme, şimdiki şöhretini yakalayamazsın!" düşüncesinde idi. Orada bulunmamın nedeni, Tatlıses, arabesk okumaya karar verirse albüm için kendisiyle sözleşme yapacağım müvekkilim firma adına. Sonunda Tatlıses haklı çıktı arabeskte de büyük şöhret kazandı.
İbrahim Tatlıses'ten söz açılmışken, hatırlarsak, 5 Aralık'ta aldığı "Yaşam Boyu Onur Ödülü", eleştirilere neden olmuştu… Eleştirilerin odak noktası, yaşamı boyunca kadın haklarına duyarsızlığı, dahası şiddet uygulayan bir kişiye, üstelik "Kadın Hakları Günü"nde bu ödülün verilmesi, iddiasıydı.
Arabeske dönelim; arabesk her zaman popüler bir türdü ama son yıllarda tek egemen, yegâne lider, mutlak güç haline geldi.
Sadece müzikle kalmadı tabii. Popüler sanatların diğer alanları da nasibini aldı bundan. Bugün reytingi en yüksek diziler, olaya en "damardan" girenler. En çok ağlatanlar, yüreğimizi dağlayanlar. Medya arabesk kültürün versiyonlarıyla dolu.
Hor görülmelere, aşağılanmalara, kenara atılmalara rağmen pes etmeyerek, hatta bunlarla beslenerek.
Bunda, halk müziğine yeni sentezler getirenlerin zamanla azalmasının da etkisi var.
Yeni kuşaklardan Barış Manço, Cem Karaca, Fikret Kızılok, Selda Bağcan gibi çağdaş halk ozanları az çıkınca boşluğu sokaklardan gelen arabesk dolduruverdi.
Sezen Aksu'nun "damara girmesi", Müslüm Gürses'in Açıkhava Tiyatrosu'nda konser vermesi, entellerin Etiler'e Yıldız Tilbe dinlemeye gitmesiyle falan da aradığı prestije kavuştu.
Arabeskin yükselişi aslında Tayyip Erdoğan ve AKP'nin yükselişiyle paralel. AKP de yok sayılmış, hor görülmüş, varoşlara sıkışmış "arabesk" kesimlerin tepkisiyle şişirdi yelkenini.
Nitelikli çağdaş siyasetçilerin azalmasıyla, sistemin çürümesiyle oluşan boşluğa yayıldı yavaş yavaş.
Tabii kendisine "acıların partisi" havası vermeyi de ihmal etmedi. Hatta 19 yıllık iktidarının ardından bile öyleymiş gibi yapabiliyor.
Kültürü besleyen en önemli damara, sanata dönersek kültür neden yozlaşır, bunu anlayabiliriz;
Genel olarak, şiddeti, yağmayı politika haline getirenler, yağmayı kutsayanlar, sultanlar, padişahlar, çarlar… Kısacası tüm diktatörler vandalizmin müsebbibidirler. Vandallığın isim babası aynı adla anılan kavim olmasına karşılık onun mirasçıları çoktur. Amaçları şiddetten beslenen nesiller yetiştirmek. Bu amaç uğruna ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Engizisyon mahkemesi ve daha niceleri, anlamsız ve adaletsiz bir dünya oluşturdular.
Anlamsızlık var gücüyle sürüyor; çünkü siyasal vandalizm dünyanın her yerinde kol geziyor, kültür ve sanatın insanlara ulaşmasını engelliyor.
Sözün özü: Kültür ve sanat, siyasal iktidarların görüşleri doğrultusunda olmaya zorlanmamalıdır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023